Dün öğleden sonra Avrupa Birliği (27 ülke) ve Euro Bölgesi’nin büyüme oranları açıklandı. Gelen veriler piyasada büyük olmasa da bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü Euro Bölgesi, 2009’un son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre hiç büyümedi. “En azından küçülmedi” diye avunmak dile kolay; zira bütün dünyada son çeyrekte ciddi büyüme oranlarına ulaşılmıştı. Avrupa Birliği’nin tamamında ise çeyreklik bazda büyüme sadece binde 1 oldu. Buna da büyüme demek zor.
2009’un tamamında ise AB-27 ekonomisi yüzde 4.2 daralırken, Euro Bölgesi ekonomisi yüzde 4.1 küçüldü.
Aşağıdaki tabloda Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği’nin çeyrekli bazda büyüme oranlarını görebilirsiniz.
ÖÇG:Önceki Çeyreğe Göre---GYG:Geçen Yıla Göre
Bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Avrupa ve ABD’de büyüme oranları açıklanırken, bir önceki çeyreğe göre değişim öne çıkarılır. Dün de öyle oldu ve Euro Bölgesi’nin büyümediği ve AB-27’nin ise binde bir büyüdüğü söylendi. Bu ikisi ekonomilerin üçüncü çeyreğe göre değişimini gösteriyor.
Oysa bize Türkiye’de büyüme oranlarının bir önceki yılın aynı dönemine göre ne yönde ve ne kadar değiştiğini açıklıyoruz. Örneğin geçen hafta dedik ki; son çeyrekte ekonomi yüzde 6 büyürken, yılın tamamında yüzde 4.7 daraldı. Dolayısıyla Avrupa ülkeleri ile bizim veriler arasında bir kıyaslama yaparken, Avrupa’da bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi gösteren verileri esas almamız gerekiyor.
Yani, son çeyrekte biz yüzde büyüdük, AB yüzde 2.3 küçüldü. Yıl genelinde ise biz yüzde 4.7 küçülürken, AB yüzde 4.2 küçüldü.
Küçülmede başı çeken ülkeler tahmin edeceğiniz gibi Baltık ülkeleri Letonya yüzde 18, Litvanya yüzde 15, Estonya 14.1 küçülürken; bunları Slovenya ve Finlandiya (-%7.8), İrlanda (-%7.5), İzlanda (-%6.5) ve Macaristan (-%6.3) izledi. Avrupa Birliği içinde büyüyen tek ülke yüzde 1.7 ile Polonya oldu.
İşin kötü tarafı şu: Avrupa’daki toparlanma geciktikçe (ki öyle olacak), bu Türkiye’nin toparlanma hızını da aşağı çekebilir. Payı son yıllarda azalsa da, hala ihracatın yarısını Avrupa’ya yapıyoruz. Canlanmayan talep ve değeri düşen euro, ihracatçıların bu yıl da yeni pazarlara ağırlık vermesini gerektirebilir.