Geçtiğimiz günlerde Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, son aylarda yaşanan rekabetçi devalüasyon (medyatik ismiyle “kur savaşları”) çabalarının dünya ekonomisine zarar vermesini engellemek için, eskiden olduğu gibi bir altın standardına dönmenin faydalı olabileceğine yönelik bir açıklama yaptı.
Açık söyleyeyim; bu haberi ilk okuduğumda inanmadım ve birkaç yerden teyit ettim. Doğruymuş, gerçekten öyle söylemiş. Ama yine de bu öneriyi fazla önemsemedim. Önemsemedim çünkü, başkalarının da önemsemeyeceğini düşündüm. Yanılmışım. Son üç gündür birçok yerde “Yeni Altın Standardı” ya da “Bretton-Woods II” başlıklarıyla Zoellick’in önerisi tartışılıyor. Dünkü T24’te Metin Duyar da bu konuda yazdı.
Anladığınız üzere, ben yeni sistem önerisine pek sıcak bakmıyorum. Nedeni, bu sistemin uygulanamayacak bir sistemin olması değil, pekala uygulanabilir. Ancak, kaş yapayım derken göz çıkartabilecek bir öneri var elimizde.
Neden mi?
Birincisi, daha önce uygulanmış ve başarısız olmuş bir sistemden bahsediyoruz. 1944-1971 arasında kimi zaman ABD’nin, kimi zaman diğer ülkelerin lehine dönen Bretton-Woods Sistemi, en başta kendi kurucusu ABD tarafından terk edildi. Bretton-Woods’un sona ermesinin ardından geçen on beş yıl boyunca sancıları başta Avrupa ve Japonya’da ama aslında bütün dünyada sürdü.
İkincisi, altına bağlı ve bir döviz sepetinden (Zoellick’e göre dolar, euro, sterlin, yuan) oluşan sistemin bütün dünyaya fayda sağlamasının olanağı yok. Böyle bir yapı, yüksek büyüme potansiyeline sahip (ve özellikle cari fazla veren) ülkelerin bir taraftan büyürken, bir taraftan da yüksek enflasyona maruz kalmalarına neden olacaktır. Cari fazlaları ise büyümeye devam edecektir.
Üçüncüsü, küçük de olsa büyük de, bu sistemde pay verilmesi, altın fiyatlarındaki oynaklığı artırma potansiyeline sahip. 1400 dolara yükselmiş altın fiyatında büyük oynaklıklar ya da bunu engellemek için uygulanacak yapay baskılar piyasanın dengesini bozabilir.
Dördüncüsü, bugünkü ekonomik büyüklükler ile elli yıl öncekiler çok farklı. Bugünkü altın varlığı, ne piyasalarda dönen para ile ne de uluslar arası ticaret hacmi ile kıyaslanacak durumda.
Zoellick: 'Yanlış Anlaşıldım'
Ben bunları yazarken, Zoellick’ten yeni bir açıklama geldi. Dünya Bankası Başkanı dün CNBC’ye, “Pazartesi günü Financial Times’da yer alan önerilerinin yanlış anlaşıldığını, aslında altın standardına dönme taraftarı olmadığını; kastının diğer para birimlerinin önemi artarken, dünya ekonomisinin sadece dolara bağlı seyretmesinin risklere neden olduğu ve bu nedenle içinde dolar, yuan, sterlin ve euronun bulunduğu bir sistem oluşturulması gerektiğini”söyledi.
Ne diyelim, Pazartesi günü söylediklerinden bunları çıkarmak zor ama kastı buysa doğru söylemiş.
Burada bir parantez açıp, Zoellick’inki ile örtüşen ve geçen yıl Çin tarafından gündeme getirilen bir öneriye dönelim. 2009 başlarında Çin, doların rezerv para olmaktan çıkarılıp, yerine IMF parası olan özel çekme haklarının (SDR) genişletilmiş bir versiyonun rezerv para olmasını önermişti. Çin, yeni düzenleme ile SDR’nin on farklı para birimi karmasından oluşması, yeni para içinde yuanın ve bazı gelişmekte olan ülke paralarının da bulunmasını istemişti.
Doların dünyadaki (neredeyse) tek rezerv olması, buna alışıldığı için göze batmayan ama aslında dünyadan alıp ABD ekonomisine aktarmaya yarayan bir mekanizma. Yükselen ekonomiler büyümeye ve söz sahibi olmaya devam ettikçe, bu mekanizmanın da sonuna geliniyor. Geçiş, yumuşak mı olacak, sert mi, zamanla göreceğiz.