Dün doların dünyada yaygın kullanımının nedenlerini konuşmuştuk. Bugün ise birbiri ile ilgili iki soruya cevap vermeye çalışacağım:
Kriz ABD’de başlamasına rağmen dolar neden değer kazandı?” ve “
Amerikan tahvil faizleri çok düşük seviyelerde olmasına rağmen, neden hala yüksek talep görüyorlar”
Doların DeğeriKrizle birlikte önce doların bir süredir devam eden değer kaybetme eğiliminin devam ettiğini gördük. Ancak, kriz 2008’in yazında küresel bir boyuta ulaşınca, doların aniden değer kazanmaya başladığını izledik.
Bu birçoğu için çok ilginç bir durumdu. Çünkü krizdeki bir ülkenin parası değer kazanıyordu. Hatta krizdeki bu ülke faiz indirmesine rağmen parası değer kazanıyordu. Bunda bir tuhaflık olmalıydı. Çünkü yaşadığımız krizlerin hemen hepsinde, yabancı yatırımcıların krizdeki ülkedeki yatırımlarını azalttığını ve bu ülkenin parasının değer kaybettiğini görmüştük.
Aşağıdaki grafik euro/dolar paritesinin son on yıldaki seyrini gösteriyor. Kırmızı daire içindeki bölge, euronun dolara karşı gördüğü en yüksek düzeyi (1.60) gösteriyor. O dönem (2008 ağustos-eylül dönemi) aynı zamanda krizin
‘küresel’ sıfatını kazandığı günler. İzleyen haftalarda dolar, euroya karşı hızla değer kazanmaya başlıyor. Sadece euro değil, hemen hemen bütün para birimleri dolara karşı değer kaybediyor. Büyük paralar arasında sadece yen, dolara kaşı güçleniyor. Bunun nedenini daha önce yazmıştım. Burada yeniden değinmiyorum.
Şekil:Euro/Dolar 1999-2009Kaynak: finance.yahoo.com
Uzun zamandır doların değer kazanmasının nedeni olarak, ABD tahvillerinin güvenli liman olarak görülmesi ve dünyaya yayılan fonların, bulundukları ülkelerden çıkıp ABD’ye gitmesi gösterildi.
Ancak, durum o kadar basit değil.
Üç Aşamalı SüreçDoların değer kazanması en az üç aşamalı bir süreçte gerçekleşti. Birincisi, hedge fonların ve özel yatırım fonlarının özellikle yükselen pazarlardaki kârlı pozisyonlarını kapatmaları oldu. İkincisi, çok yüksek fiyatlara ulaşan emtiada satışa geçilmesi idi. Emtia fiyatları düşmeye başladıkça dolar değer kazandı. Üçüncüsü ve bence en ilginç olanı ise
çok düşük faizli ABD tahvillerinin, sanki dünya batacak ve sadece ABD ayakta kalacakmış gibi kapışılmasıydı. Şimdi bunlara daha yakından bakalım.
Doların değer kazanma sürecini tetikleyen ilk faktör, hedge fonların ve özel yatırım fonlarının acil nakit ihtiyacı nedeniyle, zararda olmalarına rağmen bulundukları ülkelerdeki pozisyonlarını kapatıp ABD doları satınalmaları idi. Böylece, zaten aşırı derecede değer kaybetmiş dolara gelen talep, kısa sürede birçok para birimine karşı değerlenmesine zemin hazırladı.
Altın ve diğer değerli madenler, petrol ve tahıl gibi emtianın fiyatları dolarla belirlenir. Arz-talep koşulları fiyatların temel belirleyicisidir. Ancak, doların diğer para birimlerine karşı değer kazanması ya da kaybetmesi de fiyatları etkiler. Dolar, değer kaybettikçe emtia fiyatları yükselir, dolar değer kazandıkça fiyatlar geriler. Bunlar son yıllarda hızla değer kazanmıştı. Altın 1030 dolara, petrol 140 dolara yükselmişti. Bu fiyat düzeylerinden gelen satışlar da dolara değer kazandırdı.
Aşağıdaki grafikte altın ve petrol fiyatlarının 2006-2009 döneminde nasıl seyrettiğini görüyorsunuz. Altın ve diğer değerli madenler dışındaki emtianın tamamına yakını, petrol gibi, büyük düşüşler gösterdi.
Şekil: Altın ve Petrol 2006-2009Üçüncü aşamayı yarın okuyacaksınız. Bu, ilk ikisinden çok daha çarpıcı şekilde gelişen bir süreç.
Siz, kendi bankanızdaki paranızı çekip, dolara çevirip, ABD tahvili alır mısınız? Muhtemelen çoğunuz buna ‘Hayır’ diyorsunuz. Fakat sizin gibi düşünmeyen bir yatırımcı grubu var ve bu grup 2008 yılı boyunca yaklaşık 700 milyar dolar tutarında ABD tahvili aldı.
Ekonomisi, yüzyılın en büyük krizine girmiş bu ülkenin tahvillerine bu talep neden? Bu doğal mı?Yarın, ABD kurtarma paketlerini, dünyanın geri kalanının nasıl finanse ettiği konusunda son noktayı koyuyoruz.