14 Ağustos 2022

Otogar hüznü

Benim ilk gurbete gidişim, anneme sarılışım, ayrılıklar, kavuşmalar, otogardan eve yürümemiz, çığırtkanlar, seyyar satıcılar, 24 saat açık otogar lokantası, otogar taksicileri, gün içinde farklı şehirlere otogardan bir şeyler yollamak ya da almak, şehirle ilk tanışma ilk çevresel izlenim gibi bir çok şey kimin umrunda! 

Doğup büyüdüğüm şehir, İstanbul özentisi bir yere dönüşüyor… "Kırmızı tramvayı" bile var. Ordu Belediyesi Kültür Dairesi ne yapıyor, bilmiyorum. Ulusalda ya da İstanbul'da kariyer hayallerini gerçekleştiremeyen ya da köşeyi dönmekte zorlanan Ordu sevdalıları şansını yerelde denemek istiyor. Yıllardır aynı döngüde sıkışıp kalmış olarak yansıttıkları kenti, turizm ambalajlı projeler ile kimliksiz bir hale getiriyorlar!

Ordu kent yaşamı, kent kültürü, kent hafızası, kent mimarisi ve birlikte yaşama kültürünün içi öyle boşaltıldı ki!.. Ordu'ya özgü bir sorun da değil bu, Türkiye'nin her şehri birbirine benziyor artık. Kentler arası kültürel geçişi gözlemleyemiyoruz. Son dönem kent kültürü yemek üzerinden ilerliyor. Kentin gelişmişlik düzeyi, açılan yeme içme mekanları ile orantılı gibi bir algı oluşturuldu. Söyleyecek sözü olmayanın yediği yemek üzerinden var olduğu bir düzen. 

Bir süre önce Ordu'ya geldiğimde merkezde bulunan otogar binasının boşaltılıp etrafının çevrildiğini yeni otogarın dağ başına taşındığını gördüm. Türkiye genelinde il merkezindeki konumunu koruyan kaç otogar kaldı acaba? Bu otogarları daha iyi hizmet vermek için mi taşıyorlar yoksa kentin merkezinde bulunan otogar arazisinin karşı konulamaz rant değeri mi buna sebep oluyor? Peki bizim yapıyla kurduğumuz bağ ve kolektif hafıza kimin umrunda? Benim ilk gurbete gidişim, anneme sarılışım, ayrılıklar, kavuşmalar, otogardan eve yürümemiz, çığırtkanlar, seyyar satıcılar, 24 saat açık otogar lokantası, otogar taksicileri, gün içinde farklı şehirlere otogardan bir şeyler yollamak ya da almak, şehirle ilk tanışma ilk çevresel izlenim gibi bir çok şey kimin umrunda! 

Kent hakkı ve bellek hakkı kavramı hatırlanabilir bir geçmişi şimdinin içine dahil etmek anlamına geliyor. Kentsel belleğin önemi, yalnızca bir jenerasyonun, geçmişe dair "güzelleme" yapma gereksiniminden kaynaklanmıyor, henüz "dün" yaşadığımız kenti, semti, mahalleyi, sokağı, evi, ağacı "bugün" kaybetme tehlikesi ile yüz yüze kalışımız nedeniyle giderek yaşamsal bir önem kazanıyor. Kentsel mekanlar ve yapıların kaybolup gitmemesi, kültürel hafıza ve tarihi değer taşıyan kentsel alanların ve işlevlerinin sürekliliğin sağlanabilmesi ve en önemlisi kentliler tarafından sahip çıkılması için, kentsel belleğin güçlendirilmesi, sürekliliğin sağlanması ve kayıt altına alınması gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Fânî

Tüm hayatı boyunca zamanın şartları gereğince okula gidemediği için üzüntü duyan Lütfi Filiz, tasavvuf felsefesini çok yalın bir dille anlattığı eserlerini şöyle ifade etmektedir: "Faniyâ bu sözleri sen değilsin söyleyen Nutk eden Hakk'ın dili, dilde tercüman benem"

Hakikat, insan hikâyesidir: Kiske Kuşunun Peşinde, Katamizeler

Hakikati nerede bulacağız? Devletlerin çok amaçlı resmî anlatılarında değil elbette. Hakikat, insan hikâyesidir. Devreden değerler mirasındadır. Hayatın absürt gerçekliğini kavramak üzere yaratılmış sözlü tarihtedir

Turuncunun hüznü

1942'de Ordu Varlık Vergisi listesinde Hamdi Evrensel (Agop Çilciyan) ismini görüp görüştüğümüzde artık ailenin hikâyesini not düşmenin zamanı geldiğini düşündüm