Bizler yaşımızı Dünya'nın Güneş etrafında bir tam dönüşünü referans alarak ölçeriz. Bizim için zamanın başlangıcı gözlerimizi Dünya'ya açtığımız andır; zamanın sıfır olduğu an.
Sonra büyürüz; olgunlaşır, bir sonraki nesle genlerimizi aktarır ve ardından da diğer tüm türler gibi ölürüz.
Yaşadığımız her yıl, yaşımız olarak kayıtlara geçer.
Buna biyolojik yaş diyoruz.
Peki, biyolojik olmayan yaşımız var mıdır? Varsa kaç yaşındayız?
Bizler, canlı yaşamın tek adresi olarak bildiğimiz yerküre üzerinde kendimizi en gelişmiş, en akıllı ve en özel tür olarak algılarız ancak yapı taşları olarak diğer türlerden çok da farklı değiliz.
Vücudumuzun yüzde 99'unu 3 element oluşturuyor: Bunlar: Hidrojen, oksijen ve karbon. Geri kalan yüzde 1'i içinde farklı oranlarda 22 farklı elementin atomları bulunuyor. Yani bizler dominant 3 elemetle birlikte 25 farklı elementin atomlarının toplamı oluyoruz.
Her elementin atomik yapısı farklı diyoruz ama özünde bu fark alt parçacıkların (proton, nötron ve elektron) sayısı ve diziliminden başka bir şey değil.
Ve yine biliyoruz ki hidrojen dışında diğer elementler yıldızlarda üretildi. Hidrojen ise evrenin kendisi tarafından üretilen ilk element. Ve sonrasında hidrojen ve helyum dolu gaz ve toz bulutları bir araya gelerek diğer elementleri üretmek üzere yıldızları yarattılar.
Biyolojik yaşımız ne olursa olsun atomik seviyede belli ki evrenle yaşıtız.
O halde evrenin yaşını nasıl buluyoruz?
Evrenin yaşı nedir?
Evrenin yaşını hesaplamak için bir evren modeline ihtiyacımız olacak.
Bazı problemler olsa da günümüzde genel kabul gören evren modeli "Büyük Patlama"; Başka alternatif modeller öngörülüyor olsa da Büyük Patlama herkesin bir biçimde uzlaştığı bir kuram.
Kuram çerçevesinde evrenin yaşını belirlemede en önemli kriter erken dönem yıldızları; onların yaşından hareketle yapılacak bir değerlendirme bizi evrenin yaşına götürecektir.
Bu amaçla onları arıyoruz. Ancak başka kriterler de var.
Bir yıldızın ömrünün kütlesine bağlı olduğunu biliyoruz. Yine biliyoruz ki kütle büyüdükçe yıldızın ömrü kısalıyor.
Bizim yıldızımız olan Güneş'in kütlesindeki bir yıldızın ortalama ömrü 9- 10 milyar yıl gibi; daha büyük yıldızların ömrü kütle büyüklüğü ile orantılı olarak azalıyor. Örneğin Güneş'in 2 katı büyük yıldızlar yaklaşık 800-900 milyon yılda yakıtını tüketirlerken Güneş'in yarısı büyüklükte bir yıldız ise Güneş'in ömrünün iki katını aşan bir ömre sahip olabiliyor. Ayrıca yıldızların parlaklık düzeyleri ve atomik tayfları da önemli bir kriter: büyük kütleli yıldızlar, yakıtlarını çok hızlı yaktıkları için daha parlaktırlar.
Bu bilgiler ışığında aradığımız yıldız Güneş'ten biraz küçük bir yıldız olmalı, yani Güneş'in kütlesinin yüzde 70 büyüklüğünde ya da daha az.
Bu kriterlere uygun yıldızların üzerinde yapılan çalışmalar evrenin yaşının 11 milyar yıl ile 14 milyar yıl arasında olması gerektiğini gösteriyor. Ancak bu büyük bir aralık.
Bu arada bazı yıldızların yaşının bu değerlerin üstünde bulunduğunu da kaydetmek gerekir.
Bunlardan biri HD 140283 katolog numaralı "Methuselah"; bu yıldız, Dünya'dan 190 ışık yılı uzakta serseri bir yıldız. Yıldızın parlaklığı esas alınarak saptanan yaşı 14.46 milyar yıl olarak saptanmış ancak yapılan tayf analizinde içerdiği elementlerden daha genç bir oluşum olduğu görülmüş.
Dolayısıyla elde edilen bu yaş değerlerinin başka yöntemlerle test edilmesi gerekiyor.
Hubble yasası ve evrenin yaşı
Eğer evren, düz ve maddesel bir yoğunluğa sahipse, ki öyle olduğu düşünülüyor, evrenin yaşının Hubble sabiti kullanılarak bulunabileceği öngörülüyor.
Amerikalı astronom Edwin Hubble tarafından tanımlanan Hubble sabiti (Ho), galaksilerin hızlarının Dünya'ya olan mesafelerine oranını verir. Edwin Hubble galaksilerin ışıklarının kırmızıya kaymalarından hareketle hızlarını ve Dünya'ya olan uzaklıklarını hesaplamış ve bunların oranının sabit bir değer olduğunu göstermişti.
Ancak bu yolla yapılan hesaplamalarda evrenin yaşı 9 milyar yıl dolayında bulunuyor. Bu ciddi bir fark. Bu değer erken dönem yıldızlarının yaşının çok altında.
Büyük Patlama modeli izlenerek bulunan yaş ile Hubble yasasının verdiği sonuç hayli tartışmalı.
Ancak WMAP'tan alınan verilerle yapılan hesaplar, bize daha önce bulunan yaş değerlerini test etme olanağı sağlıyor.
WMAP verileri
Evrenin iki farklı yöntemle hesaplanan ve birbiri ile örtüşmeyen yaş değerleri kafaları karıştırmıştı ama 2001 tarihinde uzaya fırlatılan WMAP (Wilkinson Microwave Anisotropy Probe) uydusundan gelen bilgiler tartışmayı bir ölçüde sonlandırdı. Daha sonra 2013 yılı WMAP verileri ile çok daha hassas bir yaş değerine ulaşılması sağlayacaktı.
Görevi, Büyük Patlama'dan geriye kalan kozmik mikrodalga arka plan ışımasını ölçmek olan WMAP'ın sağladığı bilgilerle evrenin genişleme hızı, yoğunluğu ve kompozisyonu ölçülüyor.
Bu verilerle Büyük Patlama modeline uygun olarak zaman geriye sarılıyor ve evrenin sıfır büyüklükte olduğu zamana, yani başlangıç anına geliniyor.
Günümüz ile başlangıç anı arasındaki zaman farkı evrenin yaşı olarak karşımızda ve bulunan yaş erken dönem yıldızlarının yaşından büyük.
WMAP'ın sağladığı parametrelerden hareketle evrenin yaşı, 13.7 ile 13.8 milyar yıl arasında bulunuyor.
Günümüzde en çok kabul gören yaş değeri 60 milyon yıl hata payı ile 13.77- 13.78 milyar yıl olduğunu kaydedelim.
Bu yaş aralığı, erken dönem yıldızlarının yaşları ile uyumlu ve böylece Büyük Patlama Kuramı, ilk bir saniyeden günümüze test edilmiş oluyordu; aksi halde ya evren kurgumuz çökecekti ya da yıldızların oluşum teorisini sil baştan ele almak gerekecekti.
Ne demiştik: Vücudumuzda var olan hidrojen dışındaki her element yıldızlarda üretildi. Hidrojen ise hepsinin atası; onu üreten evrenin kendisi ve bir anlamda evrenle yaşıt.
Canlı-cansız her şeyin temelinde onlar var.
Onlar, bizler biyolojik olarak var olmadan milyarlarca yıl öncesinden vardılar, şimdi biz onların bir toplamıyız ve bizden sonra da hep var olacaklar.
Yani, atomlarımızla evrende var olmaya devam edeceğiz!
Ölümsüzlük böyle bir şey olmalı, değil mi?
Kaynakça