Kimin kazanacağı hiç önemli değildi. Bizim için önemli olan futbolu zengin bir maç izleyebilmekti. Hani "nasıl başlarsa öyle devam eder" diye bir laf vardır ya biz de Dünya Kupasına iyi başlamak ve iyi devam etmek istiyorduk.
Dünya kupalarının tümüne katılma hakkı kazanabilmiş ve beş kez de kupayı kaldırmış tek takımı olan Brezilya kendi evinde favoriydi doğal olarak.
Fakat ilginç bir not, bu kadar futbolu önemseyen ve başarılı olmuş bir ülkenin 23 kişilik kadrosunda ikisi kaleci olmak üzere sadece dört futbolcunun Brezilya'da top koşturuyor olmasıydı. Başka bir deyişle parlayan her Brezilyalı futbolcu Avrupa'ya kapağı atmış.
Rakip Hırvatistan'ın da durumu pek farklı değil. Ama onlar hiç olmazsa kıta değiştirmemişler. Hırvatistan'ın da yalnızca beş oyuncusu ülke için de kalmış. Diğerleri Avrupa'nın farklı takımlarına dağılmışlar.
Ve hakemin düdüğüyle karşılaşma başladı. Herkesin favorisi Brezilya'dan gol beklenirken daha 11. dakikaydı ki Hırvatistan 1-0 öne geçiverdi. Ne var ki golü atan bir Hırvat oyuncu değil Brezilyalı Marcelo'ydu. Kanattan gelen sert ortaya Jelovic ancak dokununca Marcelo'ya çarpan top kendi kalesine gol oldu.
Ardından Brezilya'yı rakip alanda daha fazla görmeye başladık.
21'de Neymar'ın aut çiizgisinden çevirdiği topa Oscar çok iyi vurdu ama Pletikosa da çok iyi uzandı.
Baskı sonuç verdi; 29'da Pletikosa yine iyi uzandı fakat Neymar'ın şutuna yetişmesi imkansızdı. Ve Brezilya araya fazla zaman koymadan skoru eşitlemiş oldu.
Scolari Brezilya'yı 2002'de uyguladığı taktikle oynatıyor. David Luiz, Silva ve Gustavo'dan oluşan üçlü stoper var geride. İki bek, Marcelo ve Alves ileri çıkıyor, Gustavo da bunlara katılınca Brezilya hücumda 2-4-4'ye dönüyor. Bu da Brezilya'nın ilerde çok adamla hücum etmesini sağlıyor. Aksayan taraf Hulk ve Fred'in Hırvatistan savunması içinde kaybolması. Sambacıların bu sorunu çözmesi gerek. Hulk ve Fred'in Neymar ve Oskar'a ayak uydurması gerek.
Hırvatistan ise klasik 4-4-2'yi dörtlüleri kendi on sekizine yakın tutarak, alan daraltarak uyguluyor. Bu şekilde Brezilya'nın hızını kesmeyi amaçlamış. Atağa geçerken de Brezilya'nın beklerinin ileri çıktığı anları kolladılar. Zaten golü de böyle bir atakta bulmuşlardı.
İkinci yarıda Brezilyalı ayakların Hırvatistan savunmasında açamadığı gediği Japon hakemin düdüğü açtı. O ana kadar ortalıkta gözükmeyen Fred on sekizde kendisi yere bıraktı ve takımına penaltı kazandırdı. Ev sahibi takım kontenjanından verilen bu penaltı hakem kararlarını daha ilk maçta tartışmaya açtı. 71'de Neymar Pletikosa'nın müdahalesine rağmen kullandığı penaltıyla takımını 2-1 öne geçirdi.
Artık Hırvatistan için bir tek yol kalmıştı; hücum etmek. Brezilya da son dakikalarda skoru koruma derdine düşünce bu kez pozisyonlar Hırvatistan'dan gelmeye başladı. Brezilya kalecisi Julio Sezar ardı ardına başarılı kurtarışlar yapıyordu ki 90+1'de defanstan dönen topla kontra atağa kalkan Sambacılar Oskar'ın ayağından skoru perçinledi: 3-1.
Böylece beklenen oldu; Brezilya kazandı. Bizim istediğimiz de oldu; zevkli ve gollü bir başlangıç yaparak.
Ancak Brezilya yavaş oynuyor ve sadece Neymar'ın ve Oskar'ın ayağına bakıyor. Benden söylemesi.