İlk gün de yani Beşiktaş’a geldikleri ilk gün de aynı şeyi söylemiştim; bugün de aynı şeyi söylüyorum; Demirören’in aldığı Portekizliler içinde işe yarayacak tek kişi vardı o da Fernandes...
Quaresma, Almeida tarzı oyuncular ise bir takımı ne öldürür ne güldürür cinsten… İsimleri olan ama daha çok kendilerine çalışan ve üst düzey takımlarda oynayamayacakları anlaşılmış şöhretler bunlar.
Portekizliler ayıklandı ayıklandı ve geriye sadece Fernandes’le Almeida kaldı.
Şimdi onlar da Beşiktaş’ı zorlayacak ücretler isteyerek kopma noktasındalar.
Almeida için Beşiktaş’ın hiçbir fedakarlık yapmasına gerek yok.
Fernandes ise orta alanda Beşiktaş gibi teknik kapasitesi düşük takımlarda oyunun belli dönemlerinde yarar sağlıyor.
Ama o da çok yönlü bir oyuncu değil; defansif yönü zayıf yeterince de hızlı değil.
Üstelik 1 Ocak’tan itibaren istediği kulüple sözleşme imzalayacak Fernandes. O da piyasayı yükseltme derdinde daha çok.
Fernandes konusunda da yönetim bilgisizliği var. Böyle futbolcularla sözleşmelerinin sonuna bir yıl değil, iki yıl kala sözleşme yenileyeceksiniz. Kabul etmiyorsa en yüksek bedele çıkan kulübe vereceksiniz.
Tabii köklü çözüm de var: Eğer Beşiktaş Oğuzhan gibi iki- üç oyuncu daha bulabilmiş olsaydı çok daha dengeli çok daha etkili bir takıma dönüşebilirdi.
Yani Almeida’yı hemen salın gitsin. Fernandes’in yerine de Oğuzhan gibi birini bulun sonra onu da salın gitsin.
Seyircisiz maç maç değil
Beşiktaş’ın cezası bitmediği için yine seyircisizdi maç. Az sayıdaki kadın ve çocuk hiç susmadan tüm güçleriyle takımlarını desteklemeye çalıştılar ama bu hiçbir şeyin çözümü değil.
Konya Torku’nun teknik direktörü Uğur Tütüneker bile maç öncesi “rakip taraftar da olsa tribünlerin dolu olmasını tercih ederim” diyordu ve çok haklıydı. Defalarca söylüyoruz ama nafile. Seyirciye ceza kesmek futbola ceza kesmek demek. İnsanları futboldan soğutmaktan başka bir işe yaramayan bir uygulama bu.
Beşiktaş dikine ve hızlı başladı
Ve Beşiktaş etkin biçimde başladı karşılaşmaya. Bunda 4-1-4-1 şeklinde dizilmelerinin etkisi vardı. Geri dörtlünün önünde Veli, ileri dörtlünün önünde de Almeida yer alıyordu. Gökhan – Oğuzhan – Fernandes – Olcay dörtlüsü Almeida ile birlikte çok hareketli ve dikine bir güç yarattı.
Maçın Beşiktaş’ın egemenliğinde ve Konya yarı alanında geçmesi sürpriz olmadı. Ne var ki ceza alanında topu iyi kullanma becerisi gösteremiyordu Beşiktaşlı futbolcular.
Nihayet hızlı ve tek topla çıkana kadar.
26’da çok akıllıca kapıp akıllıca yönlendirdiği topla Oğuzhan ilk golün kapısını açtı. Fernandes, Gökhan ve son isabetli vuruş Olcay’dan gelince Kartal 1-0 öne geçti.
31’de yine dikine ve hızlı bir atakta bu kez Olcay Almeida’dan aldığı topla sol kanattan indi ve Gökhan’ı gördü, o da kafayla Almeida’nın önüne bıraktı topu, ‘9 numara’ yakın mesafeden sağ ayak içiyle fileleri buldu: 2-0
41’de maçın asıl kahramanı Oğuzhan’dan geldi gol. Kahramanı diyorum çünkü Oğuzhan topu aldığında küçük bir hareketle sanki kayarcasına rakibini geçip kendine alan yaratıyor ve o noktada topu en yaralı biçimde ve çabuk kullanıyor.
Bu golde de Beşiktaş dikine hızlı atak yapmasının mükâfatını aldı. Ama bu kez Oğuzhan golü hazırlayan değil son vuruşu yapandı: 3-0.
İkinci yarıda roller değişti
İkinci yarıda Konya Torku kaybedecek bir şeyi kalmadığından son gücüyle saldırdı Beşiktaş’a. Üstelik Siyah-beyazlılar 3-0’ın rehavetine girmişti ve ilk yarıdan tamamen farklı bir görüntü içindeydi. Üstlerine gelen rakip karşısında dağınık ve karşılayan pozisyonundaydılar. Savunma güvenliğini bir kenara bırakan Konya Torku karşısında Beşiktaş’ın yeni goller bulması çok daha kolaylaşmış olmasına rağmen.
Konuk takım 49’da Erdinç’in kullandığı korner atışında Selim’in kafa golüyle ümitlendi: 3-1.
Ve hatta işi ileriye götürüp çok zor anlar yaşattı Beşiktaş defansına. 90’da soldan serbest vuruştan gelen topa Mehmet çok sert vurdu ve bu harika vuruşu Tolga da harika karşılayınca skor değişmedi.
Ve Beşiktaş tek devrelik oyunla üç puanı üç golle almış oldu. Fenerbahçe maçına da sakatsız ve cezasız çıkmayı başardı.