Beşiktaş bir önceki yönetimin sahte evrak düzenlemesi nedeniyle bir artı bir yıl Avrupa’dan men cezası almıştı.
O ceza çekildi.
Şimdi de CAS’ın şike cezasını onamasının ardından bir yıl daha Avrupa’dan men edildi. Yine aynı yönetimin başkanının verdiği ifade yüzünden.
Ama ne gam. Bunlar sanki çok normal şeylermiş gibi “Hesap soracağız” şiarıyla yönetime gelen Fikret Orman yönetiminden hala çıt bile çıkmıyor.
Oysaki kulüp yönetimlerinin asıl görevi kulüplerinin önce onurlarını sonra daçıkarlarını korumaktır. O iş için oradalar.
Peki ama şimdi Beşiktaş’a sürülen bu lekenin hesabını Yönetim sormayacaksa kim soracak?
Kulüp yöneticilerinin kulübe verdikleri zararın bir karşılığı olmayacak mı?
Beşiktaş geçtiğimiz Perşembe günü Tromsö’yü eleyip gruplara kaldığı halde cezalı olduğu için boynu bükük Lig’e döndü.
Ve her iki olayda da hiçbir suçu olmayan Beşiktaşlı oyuncular cezalandırılıyor yalnızca.
Başlarındaki Biliç’le yeniden takım olmaya çalışıyorlar.
İlk maçlarda Biliç’i eleştirmiştik; ofansif yönü zayıf bir on bir çıkardığı için. Oğuzhan’ı az oynattığı için.
Ama anlaşılan takımı adım adım yaratmanın bir yolu bu.
İşi sağlama almak istedi; defansı kurguladı önce, sonra gol yollarını etkinleştirme çabasına girdi. Sezon başından beri oynanan dört resmi karşılaşmada yedekten giren Oğuzhan’ı bu kez ilk on birde sahaya sürmüştü mesela.
Siyah-beyazlılarda sol bek sorunu hala sürdüğünden bu hafta da Atiba’yı sol bekte denenirken Ersan kesik yemişti.
Karşılaşmanın diğer takımı Gaziantep ilk dakikalardaki görünümü ile beraberliğe razı bir görüntü içinde başladı mücadeleye. Ancak orta alandan kapılan toplar Beşiktaş defansının arkasına atılan toplarla şansını denedi. Bu ilkel futbol anlayışı Pek Süper Lig’imizde hâlâ çare olarak görülüyor. Çok yazık.
Böyle olunca Beşiktaş oyunun denetimini kolayca eline aldı. Bu Biliç’in takıma kazandırdığı birinci meziyet. Ne var ki sahanın çeşitli bölgelerinde kümeleşti Siyah-beyazlılar. Olcay ve Gökhan da içeri kat edince kanatlar boş kaldı.
Ne var ki sabırlı ve sakindi Beşiktaş. Bu da Biliç’in kazandırdığı ikinci meziyet. Dakikalar ilerledikçe sahanın bütününü kullanmaya başladı ev sahibi takım. Kanat oyuncularının değişken oynaması rakibin dengesini bozdu.
Yine de ta 27. dakikaya kadar gol kokan hiç bir aktiviteye tanık olmadık.
27’de Almeida Fernandes’ten aldığı pası kullanırken ilk kez yerimizden doğrulduk; heyecanlandık.
Ne var ki bu ikili golü bir dakika sonraya saklamışlardı. Ve gol perdesi de böylece açılmış oldu; maça da hareket geldi: 1-0.
36’da da yine Fernandes Almeida ikilisi gol buldu ama bu kez penaltı atışından geldi gol. Fernandes’in takımına kazandırdığı tartışmaya açık penaltıyı Almeida filelerle buluşturunca Karakartal skoru 2-0’a getirdi.
Skor rahatlattı Beşiktaş’ı. Ama Gaziantep’i hiç etkilemedi. Aynı pasif oyununu sürdürdü Kırmızı siyahlılar. Sadece iyi niyetli çaba yetmiyor ne yazık ki.
Siyah beyazlılarda yeni transfer Gökhan sanki takımın bir numaralı sorumlusu gibi her yerde eksik kapamaya çalıştı. Enerjik ve yararlıydı. Bu kadar kısa sürede takıma adaptasyonu sevindirici.
Karakartal mukavemet göstermeyen rakibi karşısında son on beş dakikada baskısını giderek arttırdı. Muhammet’in oyun girmesi ve Oğuzhan’ın Fernandes rolüne soyunmasıyla teknik kalitesi arttı Beşiktaş’ın. Yaratıcılık ve akışkanlık… Biliç’in takıma kazandırması gereken üçüncü meziyet de bu.
Bunun küçük örmeklerini de gördük. Oğuzhan’ın pası Almeida’nın yerine giren Mustafa’nın ayağına otursa, yine Fernandes’in yerine giren genç Muhammet’in şutu direkte patlamasa üçüncü golüne de kavuşacaktı Beşiktaş.
İlginç bir not da Beşiktaş beş yabancıyla başladığı maçı üç yabancıyla bitirmesiydi.
Ve yine 2007-2008 sezonundan beri ilk kez üçte üç yaparak liderliğini sürdürmesiydi.
Evet Beşiktaş ligde emin adımlarla yürüyor ama takımın Avrupa yolunu bir kez daha tıkayanlar, hesap sorulmayacağından emin biçimde sefalarını sürüyor.