04 Mayıs 2014

Sevgili Hukuku II – Sevgililiğin kurulması ve sona ermesi

Hukuk, ancak insan davranışıyla sınırlanabilir. Siz takılmaya devam edin, ona kondurulacak hukuku bulmayı da iyi biliriz

Sevgililer için temel hukuk bilgisini vermeye başlayalı çok oldu, konuyu unutmuşsanız haklısınız. Fakat yazmaya başladıktan sonra “acaba dertsiz başlara dert mi açtım?” diye düşünmedim değil. Adam ne güzel sevgilisine çiçek almış gitmiş mesela, kız “Şimdi o çiçeği yavaşça yere bırak ve bu saate kadar neredeydin, bana derhal savunma ver!” diyor. Hoş değil böyle şeyler. Ama yine de, sevgililiğin kutsal varlığının suiistimal edilmemesi adına, sizlere bu adalet bilgilerini vermeyi borç bilirim. Biz sabaha kadar bekleyelim, adam iki sap çiçekle gelince her şey unutulsun. Ne ala. (Nee, çiçekle de mi gelmiyor? Valla bacım sen bilirsin ama… Yani...)

Bu hafta, bir sevgililik ilişkisinin başlangıç görüşmelerini ve sona erme usullerini anlatmak istiyorum. Bundan sonraki konular için sipariş kabul edilir.

Hukukta “sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk” diye bir kavram vardır. Hatta bu seriye başlamanın bende ilk hiss-i teşebbüsü, o konuya çalışırken vücud bulmuştur. Kavram özetle şunu söyler, eğer sen birini sözleşme yapacağım diye oyalayıp, sonra hem sözleşmeyi yapmayıp hem de o kişinin zararına sebep olmuşsan, o zararı ödersin.

Konunun önemi şu ki; eğer sözleşme kurulmuş olsa sorun yok, her tür yolunuz açık. Ama henüz burada bağlayıcı bir sözleşme yok, kimse kimseye söz vermemiş. Yani taleplerinizi neye göre yönelteceksiniz?

Örneğin, yeni yeni yakınlaşıyorsunuz, bir heyecan hali başlamış. Ama henüz “sevgili” değilsiniz, ne olduğu belli olmayan, dünyanın en tatlı arafında takılıyorsunuz. Yeniyor içiliyor filan, kafalar güzel. Sarhoşken tadınızdan yenmediğiniz ama ayıkken son derece efendi durduğunuz dönemden bahsediyorum.

İşte o noktada, kız ya da oğlan, pat diye gitti başkasını buldu.

Öncelikle bu ayıptır, yapmayın. Ama bazı özel durumlar olabiliyor. Mesela bu ikisini konuşturalım:

Beni kandırdın ve tazminat olarak, sana hazırladığım birtakım ağır sözlere maruz kalmanı istiyorum.

Aa deli mi ne, haftalardır takılıyoruz, niyeti olan kişi bunun adını koymaz mı arkadaş?

“Sana gönlümün kapısı açık, gel yavaş yavaş gir demedin ki!”

“Seni sevdiğimi söyler dururdum, gözümden olsun anlamadın ki!”

Şimdi burada kim haklı kim haksız, inanın ben ayıracak durumda değilim. Fakat sizin olayınızda böyle iki tarafın da kusurlu olduğu bir hal varsa, işte buna “karşılıklı kusur” denir. Eski adı müterafık kusurdur. Birbirinizden talep edebileceğiniz tazminatlarda indirim yapılır.

O tatlı arafı aynı anda birkaç kişiyle yaşıyor olabilirsiniz. Bu her zaman sorumluluk anlamına gelmez, hukukta da böyledir. Ama eğer siz bunlardan birinde “haklı bir beklenti” oluşturmuşsanız, artık öbürlerini hayatınızdan tasfiye etmeniz gerekir. Mesela birine doğum gününde üstünde “i love you” yazan peluş kedicik hediye etmişsen, diğerine dolmakalem filan almalısın.

Konuyu hep sevgililik ekseninde düşünüyoruz ama, bu sefer son derece ciddiyim, hukukumuzda sözleşme öncesi sorumluluğun tam da benim anlattığım bağlamda düzenlenmiş hali var. Nişanlılık! Medeni Kanun’a göre, nişan bozulduğu zaman tarafların karşılıklı hediyeleri iade alma hakları oluyor. İşte tam olarak böyle bir şeyden bahsediyorum.

Sözleşme öncesi sorumluluk doktrini, dünya hukukunda üzerine ciltlerce kitap yazılmış, bir sürü teze konu olmuş, üzerinde acayip tartışmalar dönmüş bir konu. Biz ise bunu zaten yüz yıllardır çözüyorduk, neden hiç sormamışlar ki: “O bilezik geri verilecek arkadaş, ben anlamam!!!!!”

Diyelim ki sözleşme öncesi görüşmeleriniz şahane bir sevgililikle taçlandı, çok mutlusunuz. Fakat keşke her mutluluk sonsuza dek sürse… Gün geldi ve “olmadığını” fark ettiniz. Peki tazminat sorumluluğu çıkmadan, bu işi nasıl sona erdireceksiniz?

Burada, iş hukuku kuralları devreye girebilir. Bu hukukta ikisi kanunda belirtilen biri ise uygulamada icat edilen üç tür fesih vardır. Geçerli sebeple fesih, haklı sebeple fesih ve fesih sözleşmesi.

Fesih sözleşmesini, anlaşmalı boşanma gibi düşünün. Efendi gibi oturur konuşur ve olmuyor dersiniz, sen sağ ben selamet. En medenisi elbette budur fakat ayrılırken, medeniyet dediğimizin pek dişi kalmış olmuyor maalesef.

Geçerli sebeple fesih, sevgilinizin savunmasını almanızı gerektirir. Çünkü işçinin performansı ve davranışı sebebiyle savunması alınmaksızın işten çıkarılması kanuna aykırıdır. Örneğin demelisiniz ki, bugünlerde çok huysuzsun kuzum, nen var? Tamam her şey çok güzel de, sen o gün neden öyle yaptın? Eskiden sırtını dönüp yatmazdın, ne oldu benden mi bıktın? Oturup konuşacaksınız, sebeplerini sonuçlarını ölçüp biçecek ve gerekirse savunmasını alacaksınız. Eğer yine olmazsa, ancak o zaman fesih – aman ayrılık hukuken meşrudur.

Gelelim haklı sebeplere… Her şey “haklı” sebep değildir. Geçerli sebep, ayrılığın makul karşılanacağı sebeplerdir. Haklı olan ise öyle bir durumdur ki, artık orada ayrılmak zorunlu hale gelmiştir. Bunlar, aldatılırken suçüstü yapmak, sevgilinin ciddi bir yalanını yakalamak, arkanızdan iş çevirdiğini doğrulamak, “ihtilatlı hakaret” filan gibi hallerdir. (İhtilatlı hakaret, insan içinde edilen küfür, hakaret, itham, kötü muamele filan oluyor.) Bir sebep de, kanunda “görevlerini kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmek” olarak belirtilmiştir. Yani siz bir konuda sevgilinizi on kere uyarmışsanız ama o aynı şeyi onbirinci kere yine yapmışsa, anında fesih. Derhal. Yok fesih zor geliyorsa o zaman sen değişeceksin arkadaşım. Yoksa tutmaz o dikiş.

Bahsettiğimiz üç fesih türünün farkı şudur, ilk iki fesih/ayrılık tipinde işçiye/sevgiliye tazminat ödenir. Artık hediyeleri mi iade edersiniz, ısmarladığı şeylerin toplam bedelini EFT mi yaparsınız, yoksa her normal insan gibi ilişkilerinizi diplomatik seviyeye mi çekersiniz, sizin bileceğiniz iş. Diğerlerinde ise tazminat ödenmez, o iş anında biter. Ortamlarda bol bol anlatabilirsiniz, “saçımı süpürge ettim ben onun için, yüzüne dizine dursun!!!” diye.

Sevgililer olarak ihtiyaç duyduğumuz temel hukuk bilgisi şimdilik bu kadar. Ama hukuk, ancak insan davranışıyla sınırlanabilir. Siz takılmaya devam edin, ona kondurulacak hukuku bulmayı da iyi biliriz. İyi pazarlar.

Twitter: @goksungokce

 

Yazarın Diğer Yazıları

Avukatların mesleki kuşak çatışması

Yargının, hukukun ve mesleğin geldiği halden genci yaşlısı bütün avukatlar şikayetçi. Her baro seçim döneminde de aynı şey oluyor; "üstatlar" sorumluluğu gençlerin ilgisizliğinde, gençlerse "üstatların" bu düzeni aslen kendilerinin var etmiş olmasında buluyor

Hayvanları Koruma Kanunu neye çare oluyor ki?

Devletin kurumlarından ve kendi seçtiğimiz belediye başkanlarından bile görmediğimiz feraseti, yalnızca hayatta kalmaya çalışan hayvandan bekleyebilir miyiz, kabahati hayvanda bulunca sorun çözülmüş olacak mı? 

Danıştay’ın gerekçesi: “Başkan ne derse o olur"

Çoğunluk şunu demiş oluyor; cumhurbaşkanı istediği yetkiyi kendisine yine kendisi verir, bu yetkiyi uygun gördüğü zaman yine kendisi kullanır ve biz sadece oturup izleriz

"
"