09 Mayıs 2025

Sürecin en zor tarafı fesih değil

PKK’nın fesih kararı, biraz uluslararası konjonktür, bölgesel gelişmeler biraz Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durumla ilgili. Denklemin en zor taraflarından biri Suriye ancak anlaşılıyor ki Suriye’nin yapısı ile ilgili tartışmalar uzun vadeye, konjonktüre, olası gelişmelere bırakılmış. “Haydi silahını şuraya bırak, şu kadrolarda buraya gitsin, hasta mahkumları da bırakalım” denilerek üzerinden geçilemeyecek zorlu bir süreç var karşımızda

Ankara’nın uzun süredir beklediği açıklama nihayet yapıldı. Her ne kadar PKK, kongreyi topladığını ve kararların yakın zamanda açıklanacağını bildirmekle yetinse de detayların iktidar tarafından bilindiğine kuşku yok.

Trump-Erdoğan görüşmesinin hemen ardından aslında kulislere PKK’nın kongresini toplayacağı ya da zaten toplamış olduğu, yakında açıklama yapabileceği bilgisi yansımıştı.

Erdoğan’ın üç ayı aşkın bir sürenin ardından yeniden Bahçeli ile bir araya gelmesi de Ankara’nın kongrenin toplandığı konusunda bilgilendirildiği ve iki liderin bu konu odağında bir araya geldiği şeklinde yorumlanmıştı.

İddialar ve yorumlar doğru çıktı.

* * *

Kandil’den yapılan açıklamanın bazı satırları önemli. Öcalan’ın çağrısı temelinde kararlar alındığının vurgulanması, fesih kararı alındığını da açıkça gösteriyor.

Ancak nasıl bir fesih kararı söz konusu, “bilgi ve belgelerle” birlikte kararın açıklanacağı ifadeleri ne anlama geliyor, bunu ilerleyen süreçte göreceğiz.

Biçimi ve kapsamı ne olursa olsun 52 yıllık bir örgütün fesih kararı alması önemli.

Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısına paralel kararlar alındığı vurgusu da öyle.

* * *

Gelen ilk bilgiler, güvenlik endişeleri nedeniyle alışılmışın dışında yöntemlerle kongrenin toplandığı, örgütün farklı merkezlerinden farklı raporların bir araya getirilmesiyle kararların oluşturulduğu yönünde.

İddialar arasında kongreden önce İmralı’ya yeni mahkumların sevk edildiği, Öcalan’ın koşullarının iyileştirildiği de var. Öcalan’ın bundan sonra da bir sekretarya ile çalışarak süreci yürüteceği söyleniyor.

Kandil’den yapılan açıklamada kongrenin bir ayağının da İmralı olduğu vurgusunun yapılması bu açıdan önemli.

Öcalan’ın bakış açısının ve perspektifinin bir biçimde kongreye ulaştırıldığı açık. Telefonla bağlandığı da söyleniyor bir temsilci aracılığıyla görüşlerini ilettiği de. Bir başka iddia, örgütün askeri kanadından bazı isimlerin bir fesih kararı alınmasına karşı çıktığı ancak Öcalan’ın görüşlerinin aktarılmasıyla ikna edildikleri yönünde.

* * *

Fesih kararı elbette önemli ama tek başına bir anlam ifade etmiyor. Örgütün fesih kararından sonra organizasyonunu bütünüyle dağıtıp dağıtmayacağı, farklı bir paradigmayla sivil alana yönelip yönelmeyeceği, bu süreçte silahlı kadroları yöneten lider kadroların nasıl hareket edeceği henüz belirsiz. Örgüt üyelerinin silahlarını Süleymaniye’deki bir bölgeye bırakması, silah depolarının yerlerinin süreçte etkili olan ülkelere bildirilmesi konuşulan bazı yöntemler. Ancak silahların teslimi hangi düzeyde olacak bunu da ilerleyen süreçte göreceğiz.

Her koşulda iktidarın silah bırakılması, silah bırakan kadroların dönmesi halinde alınacak tutum konusunda bir yasa çalışması yapması gerekeceğine kuşku yok.

* * *

Ankara açısından önemli bir diğer nokta Suriye…

Suriye’de SDG, merkezi Şam yöntemi ile protokol yapmış olsa da özerklik talepleri halen masada. Müzakereler, görüş ayrılıkları sürüyor.

PKK’nın fesih kararını SDG’nin üzerine almayacağı, kendisi için bağlayıcı saymayacağı anlaşılıyor. Bu noktada SDG’nin askeri kanadı YPG içerisindeki PKK’lıların Suriye’den ayrılması gibi yöntemin izlenebileceği daha önce tartışılmıştı.

Ancak anlaşılıyor ki Suriye başlığı Kandil açısından da Ankara açısından da “bekletici” bir başlık olmaktan bu aşamada çıkartılmış.

Suriye’nin yapısı ile ilgili tartışmalar uzun vadeye, konjonktüre, olası gelişmelere bırakılmış.

Aksi takdirde Ankara’nın fesih kararı ile yetinmeyerek, Suriye şartına göre hareket etmesi gerekir ki bu da fesih kararının fiilen yaşama geçmemesi sonucu yaratabilir.

* * *

Denklemin en zor taraflarından biri Suriye. PKK’nın bundan sonra nasıl hareket edeceği, kadrolarının, Avrupa ve dağ kadrosunun ne yapacağı bile bu kadar önemli değil.

Ancak en az bu kadar öneme sahip bir diğer başlık iktidarın atacağı adımlar.

Öyle görünmese de aslında kolay olan yasal bazı düzenlemeler yapmak.

Hasta ve yaşlı mahkumlarla ilgili düzenleme hemen çıkartılabilir.

Yine yurtdışındaki PKK kadrolarının dönüşü ile ilgili düzenleme de orta vadede yasalaştırılabilir.

Ancak iktidar içinden çıkılması, geri dönülmesi zor bir paradigmayı uzun süredir uyguluyor.

* * *

Zaten antidemokratik düzenlemeler içeren Terörle Mücadele Kanunu, hiç olmadığı kadar dar ve sert biçimde uygulanıyor.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre tutuklama kararları verilmesi mevcut infaz düzenlemelerine göre mümkün değilken, durmaksızın tutuklama kararları veriliyor.

KHK’lılarla ilgili hukuksuzluklar sürüyor. Binlerce insan hukuka aykırı biçimde işinden edildi ve yargı kararlarına rağmen işlerine dönemiyor.

İşkence ve kötü muamele iddiaları soruşturulmuyor.

Demokratik tepkilerin tamamı olağanüstü halden bu yana kriminalize edilmiş durumda. Demokratik tepkiler anayasal suç kapsamına sokuluyor.

Basın ve ifade özgürlüğü alanı hiç olmadığı kadar daraldı.

Gazetecilere yönelik cezalandırma baskısı sürüyor. Cezaevine konulan gazeteciler, “gazetecilik faaliyeti nedeniyle alınmadılar” denilerek ısrarla cezaevinde tutuluyor.

Kayyım politikaları kararlılıkla sürdürülüyor.

Tutuklama rutin bir uygulamaya dönüşmüş durumda.

Cezaevlerinde siyasi nedenlerle bulunan, şiddetle ilgisi olmayan kişilere hiçbir kolaylık sağlanmazken, şiddet suçlarından hapse mahkûm edilenler “kader mahkumu” denilerek serbest bırakılıyor.

AİHM ve AYM kararları uygulanmıyor. Dahası kararların uygulanmamasından şikayetçi olan AYM, AİHM kararlarını da uygulamıyor.

* * *

Listeyi uzatmak, isimlerle örneklendirmek mümkün.

PKK’nın fesih kararı, bu noktaya gelinebilmesi aslında biraz uluslararası konjonktür, bölgesel gelişmeler biraz da Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durumla ilgili.

Sürecin zor aşamalarından biri kararın verilmesi.

Diğer bir zor aşama kararın hayata geçmesi…

Ancak bunlardan da zor olanı iktidarın paradigma değişikliğine giderek demokratik bir Türkiye’ye yönelmesi.

Zira mesele yasa çıkartmakla bitmiyor.

Çıkartılan infazla ilgili bir düzenleme doğal olarak Osman Kavala’yı, Selahattin Demirtaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu da ilgilendiriyor.

Terörle Mücadele Kanunu ile ilgili bir düzenleme şiddet bağı bulunmayan ancak terör kapsamında sayılan birçok eylemle doğrudan ilgili olacak.

“Haydi silahını şuraya bırak, şu kadrolarda buraya gitsin, hasta mahkumları da bırakalım” denilerek üzerinden geçilemeyecek zorlu bir süreç var karşımızda.

İktidarın paradigma değişikliğine gitmeden yürütemeyeceği ya da sonuç alamayacağı bir süreç.

“Pazarlıksız”, “şartsız” söylemleriyle yürütülse de biliniyor ki zaten Türkiye’nin kendisi için atması gereken adımlar atılmadan sürecin başarıya ulaşma ihtimali yok.

Önce hamleleri görelim diyen iktidar, hamleler yapıldıktan sonra bu karşı hamleleri yapabilecek mi, temel sorun bu.

Cumhuriyet tarihinin en sert dönemlerinden birinden, en milliyetçi-muhafazakâr sağcı parlamento ve iktidar yapısı ile geçiliyor.

Sorun aslında şu noktada düğümleniyor:

Kâğıt üzerinde büyük anlamlar taşıyan kararların, adımların ne kadarı gerçekten mümkün olacak?

Hep birlikte göreceğiz…

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Gazi katliamı dosyası zamanaşımıyla kapatıldı: 30 yıllık skandallar zinciri

Yargıtay, Aralık 2024'teki kararında, ne tür bir silahtan ve mesafeden ateşlendiğinin araştırılmadığını ve bu konularda bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirterek kararı hızla bozdu. Zamanaşımı riskinin farkındaydı. Tensip tutanağında duruşma Mayıs 2025’e bırakıldı, bu tarihte zamanaşımı süresi zaten dolmuş oluyordu. Öyle de oldu, 12 Mayıs'taki duruşmada mahkeme, kısacık bir kararla zamanaşımı süresinin dolduğuna hükmetti

AKP, “anayasa tavizi” vermeye hazır mı?

İktidara düşen, açık açık yeni anayasa tartışmalarıyla adaylık formülleri arasına bir set çekmek… Bu kadar önemli ve tarihi bir sürecin adaylık tartışmalarıyla yıpratılmayacağını açıklamak. Sürecin bir yönü de fedakârlık olarak görülüyorsa işe buradan başlamak gerekmez mi?

Tarihi açıklamanın satır aralarında söylenenler ve iktidarın zorlu sınavı

Belli ki silahların nasıl bırakılacağı dahil bir dizi adım önceden konuşulmuş ve belirlenmiş durumda. Ancak karar almak ile uygulamak bambaşka konular. Kararların yaşama geçmesi, beklentilerin karşılanmasına bağlı…

"
"