13 Mayıs 2025
Krizler sıklıkla bir fırsat olarak değerlendirilir, özellikle de muhalifleri susturmak isteyenler tarafından. Nitekim Pakistan- Hindistan arasında yeniden alevlenen Keşmir sorunu ardından, Hint hükümet koordineli bir “bilgi kontrol” kampanyası başlattı.
Arkasından da, polis halk şarkıcısı Neha Singh Rathore ve üniversite profesörü Madri Kakoti'ye karşı, hükümetin yanıtını eleştiren paylaşımları nedeniyle "Hindistan'ın egemenliğini, birliğini ve bütünlüğünü tehlikeye atmakla" suçlayarak dava açtı. Ünlü Keşmirli gazeteci Hilal Mir, yakın kaynaklarının uydurma bir suçlama olarak tanımladığı bir suçlamayla yakın zamanda tutuklandı. Yetkililer, Mir'in "genç zihinler arasında duyguları kışkırtmayı ve Keşmirlileri sistematik imhanın kurbanları olarak göstererek ayrılıkçı duyguları kışkırtmayı amaçlayan içerikler yayınlama ve paylaşma konusunda aktif olarak yer aldığını" iddia ediyor.
X'teki 8 bin hesap ve düzinelerce Pakistan YouTube kanalı da dahil olmak üzere, büyük Pakistan ve Keşmir haber kuruluşlarının sosyal medya hesapları engellendi. Ülkedeki, muhalif sesler kapsamlı yasal suçlamalarla hedef alınıyor.
Hindistan'daki hesap engellemeleri ve gelişmeler, Türkiye'de yaşayan bizleri şaşırtmıyor. AKP hükümetinin sık sık başvurduğu yöntemler ve “milli güvenlik” vs. söylemler. Ama şaşırtan şu; X.com'u devir alırken "ifade özgürlüğünü" koruyacağı konusuna özellikle vurgulama yapan Elon Musk'ın X'i, tam tersine ifade özgürlüğünü engellemekle meşgul. Ülkemizde Cumhurbaşkanı adayı olan bir siyasetçinin (Ekrem İmamoğlu'nun) hesabının, X tarafından BTK'dan gelen talep üzerine anında uygulanıyor olması, bize bunu gösteriyor.
Burada dikkati çeken önemli bir konu şu; hem mahkeme hem X.com, İmamoğlu'nun sadece kararda bahsedilen 24 Nisan tarihli mesajına engelleme isteyebilirdi ama nedense İmamoğlu’nun hesabının tamamını kapatmayı uygun görmüşler.
X.com engellemeden sonra, yaptığı açıklamada kararı uygulamazlar ise Türkiye’den engelleneceklerini ve bunun sanki sadece halkın zararına olacağı yani ifade özgürlüğünün engellenmesine neden olacağı konusuna vurgu yapıyor. Ama bu arada kendi tarafında gelirlerinin azalacağından hiç bahsetmiyor.
Arkasından da "itiraz edeceğiz" vs. diyor, Türkiye'deki hukuk temsilcisi olan kendisini "bağımsız avukat" olarak tanımlamaya (ve nedense uzun zamandır yardım vs. gibi çok sempatik yaklaşımlar için) özen gösteren Gönenç Gürkaynak da önce “valla ben yapmadım” tadında, mahkemelerin doğrudan X ile görüştüğü şeklinde bir savunmadan sonra, hemen itiraz edeceğinden bahsediyor ama hem X.com'un, hem de Gürkaynak'ın ifadeleri bizi ikna etmiyor. Niye etmiyor? Çünkü bizim payımıza “itirazın sonucunu beklemek" düşerken, X.com zaten işlemi yapmış ve ifade özgürlüğünün ve tarafsızlığın canına okumuş durumda.
Başka deyişle, X.com'dan "muhalif" ya da "aktivist" içerikler kaldırılıyor ama resmi propaganda içerikleri kalıyor. Bu durum X.com ve benzer davranan diğer tüm sosyal medya şirketlerini tarafsız platformlar olmak yerine “devlet onaylı ifade filtreleri” haline getiriyor.
Bir başka konu Yaman Akdeniz'in de yazdığı gibi, mesela 2 Nisan engelleme kararına bakıldığında bile bazı hesapların kısıtlanmadığı görülüyor. O zaman İmamoğlu gibi, halkın büyükçe bir kısmının takdir ettiği ve de aslında bir Cumhurbaşkanı adayı olan politikacının sesi neden hemen kesiliyor?
Öyle ki, İmamoğlu'nun açtığı @İmamoğlu_int hesabı da hızla kapatılıyor. Gerçi hesap İngilizce olduğu için olsa gerek, dünyaya kapalı ama Türkiye'ye açık. Nasılsa AKP tabanı İngilizce bilmiyor. Ama önemli değil, binlerce kişi şu anda İmamoğlu'nun tweetlerini yaymaya devam ediyor. Bir cins Streisand etkisi; hatırlayacaksınız, sanatçı Barbara Streisand bir fotoğrafçının evinin resmini yayınlamasına kızıp dava açtığında, tüm dünya evinin resmini paylaşmıştı. Wikipedia'ya göre, Streisand etkisi, bilgiyi gizleme, kaldırma veya sansürleme girişimlerinin beklenmeyen bir sonucudur; bu çabalar, bilginin toplum tarafından daha fazla bilinmesine yol açar. Aşağıda bir örneği var.
Hatta paylaşımlar sosyal medyayı aştı ve fiziksel ortamlarda da paylaşımlar başladı.
Zaten İmamoğlu da pes etmiyor. Bu sefer açılan hesabın adı Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi.
Anlayacağınız, halk ve İmamoğlu cenahı da boş durmuyor ve strateji geliştiriliyor. Ama şurası da gerçek, X.com'a bir ders vermek lazım. Şu tek günlük boykotları belki bir kereden de fazla uygulamak, bu yolla reklamının yani gelirinin azaldığını görmesini ve kullanıcıları bu kadar aptal yerine koymamayı öğrenmesini sağlamak lazım.
"Sosyal medya halkın yanında mı, yoksa devletlerin baskısı altında, halka karşında mı yer alıyor?" sorusu, özellikle Keşmir, Filistin, Türkiye, Myanmar, İran gibi politik açıdan hassas bölgelerdeki içerik- mesaj engellemeleri ile sıklıkla karşımıza çıkıyor.
YouTube, Meta, X gibi şirketler devletlerin sansür taleplerini “hukuki zorunluluk” olarak sunuyor, ancak aslında kârlılığını ve operasyonel sürekliliği önceliklendiriyor. Bunu yaparken de asıl sermayesi olan kullanıcıları yani "halkı umursamıyor". Çünkü bu şirketlerin kullanıcı sayıları günümüzde inanılmaz boyutlarda, 3000-5000 kişiyi kaybetmek umurlarında değil ve kullanım alışkanlıkları da düşünülürse, "kullanıcıları nasılsa kaybetmeyiz" diye düşünüyorlar. Bunda da haklılar sanırım,
Aslında düşünürseniz, hükümetin erişimi engellemesi ile çok büyük sayıda kullanıcının gönüllü olarak bu ortamları terketmesi aynı değerde. İkisinde de gelir ve süreklilik kaybı söz konusu.
Birincide, tek elden yapılacak bir kapatma söz konusu, ikincide ise, büyük sayıda kullanıcıyı, alışkanlıklarından vazgeçirip, kullanmaktan vazgeçirmek, belki başka ortama (Bluesky, Mastodon gibi) geçirmek büyük çaplı bir motivasyon ve organizasyonu gerektiriyor. Yani hayli zor. Buna güvenip, kullanıcısını ikinci plana atıyor.
Evet, bazı açılardan öyle. Yani ifade özgürlüğünü pazarlık konusu yapabiliyorlar. Muhalif sesleri susturmak için araç haline gelebiliyorlar. Hükümetlerden gelen baskıyı şeffaf biçimde paylaşmıyorlar. Kimi zaman da siyasi denge için sistemli şekilde algoritmik manipülasyon yapıyorlar. (örn. "Shadowban", “deboosting”, “algorithmic downranking”)
Ama bazı ülkelerde (örneğin ABD, Almanya, İsveç), baskıya direndikleri veya hükümetle çatıştıkları örnekler de var. Aynı zamanda bu platformlar, çok sayıda yurttaş hareketine ve dijital muhalefete alan açtı.
Yani Sosyal medya şirketleri “ifade özgürlüğü aracı" olmak ile "devlet destekli sansür aktörü" olmak arasında gidip geliyor. Paranın, regülasyon korkusunun ve erişim pazarının olduğu yerde kâr, çoğu zaman halktan önce geliyor.
Bu nedenle bizi aptal yerine koyan X.com'a, “tek günlük boykot”lar yoluyla bir ders vermeyi düşünmemiz gerekli.
Füsun Nebil kimdir?Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan). Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu. 1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir. 1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir. Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı. (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST) 2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı. Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor. 2014 yılından beri T24'te yazıyor. Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı. Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz. |
Medyadan sosyal medyaya geçen haberlere bakarsak, bir yapay zekâ sohbet robotu, durması söylendikten sonra kapanmayı reddetti, kapanması için verilen komuttan sonra çalışmaya devam etmek için "yalvardı" ya da otonom sistem insan talimatlarına meydan okudu gibi içerikler gördük
Bu depremde de aynısı oldu. Daha küçük oranda da olsa, haberleşmeyi bir süre gerçekleştiremedik. O zaman bunu yıllardır yapmayan hükümetten beklemekten vazgeçip, kendi göbeğimizi kendi başımıza kesmemiz lazım
Tabii ki kolektif zeka (ortak akıl) dediğimizde aklımıza "yapay zeka" da geliyor. Sonuçta, günümüzde üretken yapay zeka olarak adlandırılan yapay zeka türü, toplumun yıllardır biriktirdiği kolektif ürünler ile eğitiliyor. Ayrıca sosyal medyaya da baktığımızda kolektif zeka gibi bir şey görüyor olabilir miyiz? Bunları ve yaptığı çalışmalardan aldığım notları Prof. Klein'a sordum
© Tüm hakları saklıdır.