22 Nisan 2025

Prof. Dr. Klein: Ortak akıl nasıl kullanılabilir?

Tabii ki kolektif zeka (ortak akıl) dediğimizde aklımıza "yapay zeka" da geliyor. Sonuçta, günümüzde üretken yapay zeka olarak adlandırılan yapay zeka türü, toplumun yıllardır biriktirdiği kolektif ürünler ile eğitiliyor. Ayrıca sosyal medyaya da baktığımızda kolektif zeka gibi bir şey görüyor olabilir miyiz? Bunları ve yaptığı çalışmalardan aldığım notları Prof. Klein'a sordum

Prof. Dr. Mark Klein

Dünyada tüm insanlığını etkileyen düzeyde olan pek çok sorun var. Mesela göç, su kıtlığı ya da daha önemlisi; iklim değişikliği. Bu tür sorunlar küresel olarak çözülmeli. Çünkü örneğin iklimin sınırları filan yok. Yani bir ülke çözüyor olsa bile, tüm dünya aynı şekilde davranmadıkça sorun orada duruyor. Ama küresel olarak da çözülemiyor çünkü farklı çıkarlar söz konusu.

Yani çözülmesi gereken pek çok konu ya da sorun varken, acaba ortak akıldan yeterince faydalanabiliyor muyuz ?

Massachusetts Institute of Technology (MIT) bünyesindeki "Kolektif Zeka Merkezi'nde (Center for Collective Intelligence) araştırmacı bilim insanı olan Prof. Dr. Mark Klein, Hisar Okulları Düşünce Okulu Konferansı için 12 Nisan’da İstanbul’daydı. School of Collective Intelligencea bağlı öğretim üyesi ve aynı zamanda bir kolektif zeka girişimi olan HiveWise Inc.’in yöneticisi olan Klein, öğretmenler ve eğitimcilere büyük insan gruplarının karmaşık problemlerini birlikte daha etkili bir şekilde çözmelerine yardımcı olacak yöntemler aktardı.

Tabii ki kolektif zeka (ortak akıl) dediğimizde aklımıza "yapay zeka" da geliyor. Sonuçta, günümüzde üretken yapay zeka olarak adlandırılan yapay zeka türü, toplumun yıllardır biriktirdiği kolektif ürünleri ile eğitiliyor. Ayrıca sosyal medyaya da baktığımızda kolektif zeka gibi bir şey görüyor olabilir miyiz? Bunları ve yaptığı çalışmalardan aldığım notları Prof. Klein'a sordum.

- CVnize baktığımda, hep kolektif zeka” ve müzakere” üzerine çalıştığınızı görüyorum. Yıllar içinde bu konulara farklı açılardan yaklaştığınız izlenimini edindim. Şimdi en popüler konudan başlayalım: Sürdürülebilirlik. 2006’daki çalışmalarınızda kolektif zekanın sürdürülebilirlik açısından başarısız olduğunu fark ettiğinizi söylüyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? Neden kolektif zeka sürdürülebilirliğe çözüm üretemiyor ?

Benim hipotezim, zaten pek çok sürdürülebilirlik sorununun, kolektif zekadaki başarısızlıklardan kaynaklandığı yönünde. Başka bir deyişle, sürdürülebilirlik ve birçok başka konuyla ilgili olarak genelde kullandığımız kolektif karar alma süreçleri pek optimal olmayan yani yetersiz süreçler. Bugüne dek eğer daha iyi bir müzakere/danışma süreci kullanmış olsaydık, tüm paydaşlar için daha iyi çözümler bulabilirdik. Bu başarısızlık, diyalogların ölçeklenebilirliğinin zayıflığı gibi çeşitli nedenlere ve birbirine bağlı pek çok bileşenle karar vermenin karmaşıklığına dayanıyor.

- "Geleneksel kollektif karar alma süreçleri karmaşık kararlarla başa çıkmakta başarısız oluyor. Çünkü bu süreçler pek optimal değil" diyorsunuz. Buradaki  optimal olmayan şey nedir?

Aslında birçok farklı sorun var; yetersiz fikir üretimi, hatalı değerlendirme ve optimal olmayan uzlaşı oluşumu gibi. Bu konuda biraz detay sunan bir makaleyi buradan okuyabilirsiniz.

- Bu başarısızlık aşılabilir mi? Yani gerçekleştirdiğiniz "Deliberatorium" ve "Kompleks Müzakere" projeleriyle bu duruma bir çözüm bulabildiniz mi?

Benim ve diğer uzmanların yaptığı araştırmalar, geleneksel kolektif karar alma yöntemlerinin neden karmaşık kararlarla başa çıkmakta başarısız olduğunu büyük ölçüde açıklamış durumda. Deliberatorium -Ortak akıl veya müzakere platformu olarak Türkçeleştirilebilir- yaptığımız çalışmaların gösterdiğine göre, bu sorunların çoğunu çözmek için pratik bir yol sunuyor. Ancak bu da nihai bir çözüm değil. Örneğin, bunu daha hızlı ve daha verimli hale getirmek için özellikle büyük dil modelleri gibi yapay zekâdaki son muazzam gelişmelerden faydalanmaya çalışıyoruz.

Karmaşık müzakere projesi ise henüz pratik etki yaratmaya pek yakın değil. Müzakerenin amacı, hangi karar seçeneklerinin hayata geçirileceği konusunda tüm paydaşlar arasında fikir birliği yaratmaktır. Bu temelde, iyi potansiyel çözümler üretmekten daha zor bir sorundur, çünkü kendi çıkarlarını düşünen birçok paydaşı, toplam faydayı en üst düzeye çıkaracak bir karara ulaştırmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor.   

- Sosyal medya konusunda ne düşünüyorsunuz ? Sizce bugün sosyal medyada ne oluyor? Ortak akıl denilebilir mi? Yakın gelecekte nereye evriliyor? Sosyal medya mesajları bir tür sosyal terapi olabilir mi? İnsanlar neden sosyal medyayı kullanıyor? Etkileşim mi, yoksa kolektif zeka mı? Bu etkileşim bize (insanlığa) bir şey katıyor mu?

Bence  pek çok insan sosyal medyadan "kendi kabilesini bulma" şeklinde faydalanıyor. Kendini izole hisseden insanlar, çok uzakta bile olsalar, kendileri gibi insanları bulma imkanına sahip oluyor. Sosyal medya bilgi paylaşımı açısından da harika olabilir, ancak yanlış bilgi ve toksik etkileşimler gibi karanlık bir yönü de var.

- Tabii ki kolektif zeka (ortak akıl) dediğimizde aklımıza "yapay zeka" da geliyor. Çünkü, günümüzde üretken yapay zeka olarak adlandırılan yapay zeka türü, toplumun yıllardır biriktirdiği kolektif ürünler ile eğitiliyor. Acaba müzakere konusunda çalışan bir bilim adamı olarak yapay zekayı nasıl değerlendiriyorsunuz? İklim değişikliği ya da sürdürülebilirlik gibi konulara baktığımızda, yapay zeka çözüm geliştirebilir mi?

Bana öyle geliyor ki LLM'ler ve insanlar birbirini tamamlayan güçlü yönlere sahip: LLM'leri geniş bilgi yığınlarına hızla erişmek için kullanabiliriz ancak;

Yaratıcı değiller: İnsanların geçmişte söylediklerini tekrarlıyorlar.

Genel cevaplar üretiyorlar: Eğitim setinde en sık görülenlerin "ortalaması."

(Genel internet) eğitim setinin parçası olmayan büyük miktarda uzmanlaşmış/yerelleştirilmiş bilgiyi kaçırıyorlar.

Hepsinin büyük ölçüde aynı eğitim setleri var, bu yüzden çeşitlilikleri düşük.

İnsanları şunlar için kullanabiliriz:

LLM'lerin sahip olmadığı yerelleştirilmiş/özelleştirilmiş bilgiyi eklemek.

Muazzam bilişsel çeşitliliğimize dayalı yeni fikirler icat etmek.

Özellikle biçimselleştirilmesi zor tercihlerle en iyi çözümleri seçmek.

- İklim değişikliği gibi karmaşık ve çok paydaşlı konularda karar almak için hangi yöntemi önerirsiniz? Araştırma konferansı gibi bir şey mi? Bir matris oluşturmak mı? Açabilir misiniz? "Henüz pratik bir etki yaratmaya yakın değiliz" demenize rağmen "O halde birçok paydaştan bazılarının çok, bazılarının az fayda sağlayacağını söyleyelim. Hatta bazıları faydadan çok zarar görecek" diyorsunuz. Onları ortak bir çözüme ikna etmek hâlâ nasıl mümkün?

Sistematik olarak yanıtların oluşturulup değerlendirildiği yapılandırılmış bir süreç öneriyorum. Bu süreçte, bir karar matrisi yani denge tablosu” oluşturulur. Bu tablo; olası çözümleri, bu çözümlerin farklı kriterleri ne kadar karşıladığına dair puanlamaları ve bu puanlara verilen gerekçeleri içerir.

Sonrasında, size pareto-optimal çözümlerin bir listesini veren "kaybet-kaybet" (pareto-egemen) yanıtları eleyebilirsiniz. Bu noktada, bir fikir birliği çözümü seçmek az çok sıfır toplamlı bir oyun haline gelir, çünkü pareto-optimal kümeden seçim yaptığınızda, her seçim birinin kazanması ve birinin kaybetmesi anlamına gelir. Bu noktada konu bir güç meselesi haline gelir - en fazla güce sahip olan, kendi faydasını en üst düzeye çıkaran çözümü alır. Bu gerçekliği değiştirecek bir çözümüm yok çünkü bunun temel ve kaçınılmaz bir durum olduğunu düşünüyorum.

Ana hedefim, kalabalığı, en azından pareto-egemen ("kaybet-kaybet") çözümlerden kurtulmak için kullanmaktır. Çünkü kaybet-kaybet çözümleri herkes için en kötüdür. Pareto-optimal cepheyi bulma hedefi konusunda herkes hemfikir olabilir, çünkü bu kazan-kazan bir aktivitedir, herkes faydalanır. Ancak pareto-optimal cepheyi bulduğunuzda, bu sadece sıfır toplamlı bir savaştır ve bu gerçeği değiştirmek için bir çözümüm yok.

- Çözüm üretmenin müzakereden daha önemli olduğunu söylediniz. Harika ama kazan-kazan” bir çözüm üretmek için kalabalık ne yapmalı? Öncelikle bu topluluk nasıl bir araya gelecek? Bir çözüm üretmeye nasıl ikna olacaklar? Altın anahtar nedir?

Burada en azından 2 motivasyon vardır. Biri özverili/bencillikten uzaktır: Değer verdiğiniz bir davaya veya topluluğa katkı sağlamak gibi. Bu güçlü bir teşviktir. Diğeri ise bencildir: Kolektif zekayı iyi kullanırsanız, herkes için -dolayısıyla sizin için de- daha iyi çözümler bulma şansınız artar.

- İşbirlikçi tasarımda çatışma yönetimi için bir hesaplamalı modelden bahsediyorsunuz. Çatışmayı yönetmek ve pozitif bir şeye dönüştürmek mümkün mü? Bazen mümkün mü? Yoksa çatışmayı değiştirmek ve başka bir çatışma yaratmak mı gerekir? Ne sonuca vardınız?

Çatışmayla verimli şekilde başa çıkmak için en az 2 strateji bulunuyor:

Çatışmanın, katılımcıların temel hedeflerinden mi, yoksa sadece farklı başlangıç önyargılarından mı, kaynaklandığını analiz etmek. Eğer ikincisi söz konusuysa, çatışma aslında bir tür yanılsamadır: Geri adım atarak, ortak hedeflere hitap eden yeni "kazan-kazan" fikirler geliştirerek genellikle çözüm bulabiliriz. Deliberatorium, bu fikir üretim sürecini kolaylaştırmak üzere tasarlanmıştır.

Katılımcıların hedefleri temelden farklıysa, bir dereceye kadar çatışma kaçınılmaz olur. Bu gibi durumlarda, katılımcıların toplam faydayı en üst düzeye çıkaran fikirlerde birleşmelerine yardımcı olmak için fikir üretme sürecini, katılımcıların toplam faydayı maksimize eden fikirlere yönelmesini sağlayan iyi müzakere uygulamalarıyla -kompleks müzakere projemde geliştirilenler gibi- desteklememiz gerekir.

Deneyimlerime göre, çatışma yerleşik olsa bile, karmaşık kararlar söz konusu olduğunda, katılımcıların birlikte karar alma biçimlerindeki sınırlamalar nedeniyle henüz bulamadıkları daha iyi ("kazan-kazan") çözümler neredeyse her zaman vardır.

- Çatışmalarla ilgili olarak, temel hedefler veya ön yargılardan bahsettiniz. Sizce önyargılar çözülebilir mi?

Bu, kişilerin psikolojik olarak ne kadar esnek olduklarına bağlı. Bana göre, bir ön yargı sadece insanların -belki de sadece alışkanlık yüzünden- karşılıklı olarak daha düşük (kaybet-kaybet) çözümleri tercih etmesi anlamına gelir. Ama zihinsel olarak yeterince esneklerse, belki de başlangıçta uygun gelmeyen başka bir çözümün kendileri için daha iyi olduğunu fark edebilirler.

- Yine Avrupa Birliği’nin CATALYST projesinde çalıştığınızı belirtiyorsunuz. "Bu proje, sosyal olarak etkili uygulamalar için kalabalıkların bilgeliğini daha iyi toplamanın yollarını yaratmayı amaçlıyor" diyorsunuz. Gerçekten de kalabalıkların bilgeliği diye bir şey var mı? Özellikle sosyal medyada gördüğümüz şey genelde yankı odaları” oluyor. Yani, yanlış ve hatalı bilgiler kontrol edilmeden, bazen kasıtlı şekilde yayılabiliyor. Eğer böyle bir bilgelik varsa, bu kolayca yanlış yönde manipüle edilemez mi? Yoksa siz başka bir şeyi mi kastediyorsunuz?

Kalabalıkların bilgeliği gerçek ve güçlü bir etkidir, ancak yalnızca bazı temel koşullar sağlandığında işe yarar. Bu koşullar:

1) Katılımcıların çoğunun konu hakkında sıfır olmayan bilgiye sahip olması.

2) Katılımcıların çeşitli olması ve kararlarını birbirinden bağımsız şekilde vermesi.

Bu koşullar, sosyal medya araçlarında neredeyse her zaman ihlal edilir. Temel sorun, bu araçların kolektif zekayı değil, etkileşimi maksimize etmek için tasarlanmış olmasıdır.

- Çalışmalarınızın hep müzakere” etrafında döndüğünü görüyorum. Konuya her defasında farklı açılardan yaklaşmışsınız. Örneğin müzakere odaklı sosyal medya analizi” ya da NEC tarafından fonlanan büyük ve karmaşık müzakereler için daha hızlı ve daha iyi sonuçlar elde etmeye yönelik yazılım” gibi. Acaba sizi müzakere konusuna bu kadar yoğunlaşmaya iten şey neydi? Sizce müzakere hayatımızın merkezinde mi?

Müzakerenin kolektif zekayı en üst düzeye çıkarmanın önemli bir parçası olduğunu düşünüyorum, ancak bu sadece bir parçası. Bana göre diğer büyük parça, olası kazan-kazan çözümleri bulmak için kalabalığın gücünü kullanmak.

- “Evet dedirtmenin sanatı”, “İkna sanatı” gibi kitaplar var. Sizin çalışmanız bu kitaplardan nasıl farklı?

Bu kitaplar fikir üretmek yerine müzakereye odaklanıyor. Bu durumda amaç, insanların sizin istediğiniz şeyin onların istediği şey olduğuna ikna etmektir. Benim çalışmam ise kalabalığı kullanarak mümkün olan en iyi kazan-kazan çözüm seçeneklerini bulmaya odaklanıyor, böylece müzakerenin sonucu herkes için daha iyi oluyor.

- Bu müzakerelerden ya da kalabalığın çözüm üretmesinden nasıl bir sonuç umuyorsunuz? Bu, çatışmasız ve savaşsız bir dünya mı? Yoksa medya, filmler, reklamlar ve hatta yapay zekâ yoluyla insanların ikna edilip, hoşlarına gitmeyen şeyleri tolere ettikleri bir dünya mı?

Kişisel hedefim, insanların daha sonra müzakere ettikleri ve üzerinde anlaşmaya vardıkları çözümleri iyileştirmek için kolektif zekayı kullanmalarına yardımcı olmak. Bu, çatışmayı ortadan kaldırmayacaktır çünkü insanlar her zaman birbirlerinden farklı çıkarlara sahip olacaktır. Ancak en azından mümkün olan en iyi çözümler arasından seçim yapacağız.

- Son sorum… Illinois’de kaya tırmanışına yönlendirildiğinizi söylüyorsunuz. Bu ne anlama geliyor? Neden bazı profesörler bunu önerdi ve siz bundan ne kazandınız?

Illinois’deyken bu kadar çok kaya tırmanışı yapmış olmam komik, çünkü o eyalet neredeyse tamamen düzdür. Bu, Illinois dışındaki (Joshua Tree, Yosemite, Devil’s Tower gibi) güzel yerlere seyahat etmek için bir bahaneydi. Ayrıca fiziksel ve zihinsel olarak kendime meydan okumak hoşuma gidiyor. Uzun zamandır yapmadım gerçi.

Füsun Nebil kimdir?

Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan).

Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu.

1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir.

1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir.

Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı. (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST)

2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı.

Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor.

2014 yılından beri T24'te yazıyor.

Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı.

Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Sosyal medya "devlet onaylı ifade filtresi” haline mi geldi?

Sosyal medya şirketleri “ifade özgürlüğü aracı" olmak ile "devlet destekli sansür aktörü" olmak arasında gidip geliyor. Paranın, regülasyon korkusunun ve erişim pazarının olduğu yerde kâr, çoğu zaman halktan önce geliyor. Bu nedenle bizi aptal yerine koyan X.com'a, “tek günlük boykot”lar yoluyla bir ders vermeyi düşünmemiz gerekli

Beklenen İstanbul depremi için kendi haberleşmenizi garantileyin

Bu depremde de aynısı oldu. Daha küçük oranda da olsa, haberleşmeyi bir süre gerçekleştiremedik. O zaman bunu yıllardır yapmayan hükümetten beklemekten vazgeçip, kendi göbeğimizi kendi başımıza kesmemiz lazım

Trump vergiyi neden koydu, neden kaldırdı?

Tarife muafiyetleri büyük tüketici elektronik markalarına rahatlama sağlasa da B2B donanım şirketleri, girişimler ve daha geniş tedarik zinciri için zorlukların yanında dengesizlik getiriyor

"
"