Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ilginç bir röportaj vermiş [1]. Beni en çok ilgilendiren paragraf ise şu oldu;
"Çok net bir şekilde alfabemizden dolayı geri kaldığımız bize anlatıldı. O zaman sorgulamamıştım ama sonradan düşününce... Yunanistan, Japonya, Çin niye alfabesini değiştirmemiş? O zaman insan diyor ki demek ki gelişmenin alfabeyle bir alakası yokmuş."
Bilal Bey'in ifadesi bana Kore'nin 2000 yıla yaklaşan tarihinde "büyük" unvanını layık gördükleri iki kraldan biri olan Kral Sejong'u hatırlattı[2]. 15. yüzyılda kral olan Sejong "halkının bilgiye ulaşması" için o zamana dek kullanılan Çin alfabesinin yerine Kore (Hangul) alfabesini koyan kişi. Altı yüzyıl sonra hâlâ "büyük" unvanı taşımasının nedenlerinin başında bu alfabe geliyor.
Atatürk de Sejong ile aynı amacı taşıyordu; yani halkının eğitime kolay ulaşmasını sağlamak için Arap alfabesini değiştirdi, kolay öğrenilen Latin alfabesini koydu. Onun da "büyük" diye anılmasının ve hâlâ sevilmesinin nedenlerinden biri de budur. Bunu iyi anlamak gerekir.
Sejong Alfabe'yi kabul ettirirken halkın eğitilmesini istemeyen soyluların tepkisini çekti, Atatürk zorlukları aştı ama halkın eğitilmesi bazılarını hâlâ rahatsız ediyor.
Kral Sejong heykeli
Çinlilerin antik çağdan gelen kendi alfabeleri var. Yani Bilal Bey'in söylediği ifadede bir terslik burada. Çinliler alfabelerini değiştirmemiş, Japonlar ve Yunanlılar da öyle. Çünkü bu alfabeler kendi seslerine uygun yaratılmış olan ve antik çağlardan gelen kendi alfabeleri. Türklerin Arap alfabesi kullanması ile benzeyen bir durum değil.
Diğer yandan başka ülkenin alfabesini kullanırken değiştiren Kore örneğine bakalım (o çağda Kore değil Joseon). Kral Sejong'a kadar Joseonlular Çin alfabesi kullanıyorlarmış. Bu alfabe Joseonluların bazı seslerini çıkaramıyormuş. Ama ellerinde başka bir şans yokmuş. Üstelik Çin alfabesi çok zor, kaç harf olduğu bilinmiyor. 5 bin diyen de var, 10 bin diyen de[3]. Bu nedenle de Joseon halkı büyük oranda okuma yazma bilmiyormuş (15. yüzyıl).
Sonra Kral Sejong başa geçtiğinde, tam 10 yıl gizli gizli çalışarak, ses çıkarırken yapılan ağız ve boğaz hareketlerini hatırlatan (böylece halkın kolay öğrenebileceği) ve Kore seslerine uygun yeni bir alfabe üretmiş. Amacı -filozof Sambong'un isteği ile aynı[4]- halkının geri kalmışlıktan ve ezilmekten kurtulmasıymış. Neden gizli derseniz, okumaya devam edin, anlayacaksınız.
Aynen Atatürk'ün, öğrenilmesi zor ve Türk seslerinden farklılık taşıyan Arap alfabesini değiştirerek halkının eğitimsizlikten yani ezilmekten kurtarılmasını istemesi gibi... Tek farkı, Atatürk'ün yeni bir alfabe geliştirecek zamanı yoktu. Yeni alfabe yaratmak yerine daha kolay öğrenilen Latin alfabesini seçti.
Sejong, bu alfabeyi halka sunma aşamasında -yani 10 yıllık gizli çalışmadan sonra- büyük zorluklar yaşamış. Çünkü asiller istememişler; "halk okuma yazmayı öğrenirse, bizim ne yaptığımızı öğrenir" diye itiraz etmişler. Muhtemelen çalışma gizli değil, açık yapılsaydı da engellenecekti.
Çünkü o dönem asiller, bir yandan kölelere sahipler, bir yandan da nüfuz alanlarında yaşayan halktan vergi ve asker alıyorlarmış. Özetle halkı düşünmüyor, sadece sömürüyorlarmış. Halkın bunu farkında varacak düzeyde bilinçlenmesinden korkmuşlar.
Güney Kore mucizesi uzun yıllardan bu yana konuştuğumuz bir konu. "Bu mucizeyi yaratan şudur, budur" diye pek çok makale ve hatta üniversite çalışması var[5]. İsteyen bunlara baksın. Ama başka bir şeyler daha var, tarihin derinliklerinden gelen. Çünkü Türkiye'nin üçte biri yüzölçümüne sahip olan bu yarımada, karadan Moğollar, Mançuryalılar, Çinliler ve denizden Japonlar tarafından yüzyıllar boyunca sürekli saldırıya ve hatta işgale uğramış. Ama Koreliler kültürlerini ve varlıklarını koruyabilmiş. O asillerin anlaması gereken şey şu; bugün mallarını ya da canlarını da, yeni Kore alfabesine yani bilinçlenen ve kendini bütün bu istilalardan kurtaran halka borçlular.
Koreliler, kendilerini düşünen krallarını 6 asır sonra bile unutmadılar
Daha önceki bir yazıda, filozof Sambong'un asillerin halkı sömürdüğü (mesela vergileri yüzde 90'a çıkarmaları ya da topraklara el koymaları gibi) Goryeo isimli önceki Kore krallığında, 12 yıl üzerinde çalışarak yarattığı yönetim şeklini anlatmıştık. Bu yönetim şekli üzerine bugün hâlâ doktora tezleri yapılıyor[6].
Sambong'un felsefesinde "halkın bir daha bu kadar sömürülmemesi için, bilinçli hale getirilmesi yani eğitim alması" vardı. Kral Sejong birkaç yıl gecikmeli de olsa bunu yaptı.
Kore halkı bu nedenle, ölümünden 559 yıl sonra bile Seul'ün ortasına, "Güney Kore'nin en ikonik heykeli" adını verdikleri heykeli dikmişler. 9 Ekim Hangul Alfabesi Günü'nde (2009) dikilen kralın bu heykelini yukarıda görüyorsunuz. Wikipedia'dan detayları okuyalım[7]:
"Altın heykel 6,2 metre yüksekliğindedir (başka bir kaynak heykel yüksekliğini 9,5 metre olarak verir ) ve 20 ton ağırlığındadır. Kralın bir eli kalkmış, diğeri bir kitaba yerleştirilmiştir (okumaya merakı). Heykelin yan taraflarında hangul alfabe karakterleri yer alır. Heykelin önünde ise, geleneksel olarak Kral Sejong'a atfedilen bir göksel küre, bir yağmur göstergesi ve bir güneş saati gibi küçük modeller var . Kral Sejong'un en önemli icadı olarak Hangul Alfabesi kabul edilir. Ama aynı zamanda Kore'de tarım, edebiyat, bilim ve teknoloji ile Konfüçyüs felsefesinin geliştirilmesinde rol oynadığı düşünülmektedir."
"Sen farklı ne yapacaksın?"
Tarih Sejong için "bilge kral" diye yazıyor. Mütteferika'nın matbaasına 18. yüzyılda bile karşı çıkılan bir ülkeden bakınca, 15. yüzyılda halkını eğitmek için alfabe yaratan bir kral mı? Hakikaten şaşırtıcı. Ama karşısına çıkan engeller de şaşırtıcı.
Gerçi günümüzde benzerlerini görmek mümkün. Tarih bu nedenle önemli. Çünkü Sejong'u engellemek için ileri sürülen bahaneler (acı bir gülümseyişle bakmanız için son bölüme koydum), kendi zamanında bazılarına "mantıklı olabilir mi?" diye gelse de, öyle olmadığını tarih göstermiş. Ve şaşırtıcı ama bu bahaneler günümüzde de bazen kelime kelime aynen kullanılıyor. Bilmemiz o nedenle önemli[1].
Sejong'un sadece alfabe değil, tarıma yönelik takvim, bir cins güneş saati ve askeri pek çok teknik araç yaptığı ya da yaptırdığı, halktan topladığı vergilerin bir kısmını fakir halka dağıttığı kaydediliyor[8]. Bütün bunlar nedeniyle Kore tarihinde "büyük" unvanına hak kazanmış iki kraldan birisi oluyor. Bugünkü Kore kültür ve geleneklerinde de payı olduğu bilgisi var.
Babası "Taejo" Makyavel türü hareket eden bir kral. Oğlu Sejong ise yumuşak bir insan ve ülkeyi de öyle yönetmek istiyor. Halkının mutlu yaşaması peşinde. Babası ile tartıştıkları temel konulardan birisi bu. Babası uzun süre ona, "kendi zamanından farklı ne yapacağını" soruyor ve Sejong buna bir süre cevap bulamıyor.
Sonra cevap ortaya, "halkını eğitmek" olarak çıkıyor. Bunun için okumayı kolaylaştırması lazım. Binlerce harfinin ezberlenmesi zor olan Çince'ye alternatif ve de basit bir alfabe yaratmayı düşünüyor. Böylece halkın daha kolay ve çabuk eğitim alacağı, iletişim kurabileceği ve asilleri sorgulamaya başlayacağı, dolayısıyla yönetimin daha düzgün olacağı düşüncesinde.
Tabii buna karşı çıkılacağını tahmin ediyor. Bu nedenle 10 yıllık bir sürede bilimsel bir çalışma yapıyor. Gizli gizli çalışarak, her sesin ifade ettiği bir "şekil" (dilin aldığı şekil baz alınarak) tespit ediyor. Sonuçta 28 harflik bir alfabe yaratıyor.
Alfabeyi duyanlar soruyor: "Kaç harf var, 5 bin mi?" Sadece 28 olması hepsini şaşırtıyor. Üstelik öğrenmesi çok kısa bir süre alıyor. Aradaki fark, Çin alfabesindeki her kelime için bir harf olması. Kore alfabesindeki harflerin ise kelimeleri birlikte oluşturması[9].
Sambong'un temel sorunlarından birisi "yönetimin içine halkı katmak. Daha doğrusu halkla iletişimi sağlamak" idi. Sejong'un alfabesi tam da bu sorunun çözümü olarak planlanıyor.
Ancak alfabe halka sunulmaya hazır hale geldiğinde, güçlüler (iki grup var, birisi asiller, diğeri Neo-Konfüçyüscü alimler) Joseon'u karıştırıyor ve yayınlanması engellenmeye çalışıyorlar. Neden mi? Bunu Netflix'te yayınlanan bir TV dizisi -bazı bölümleri kurgu da olsa- çok iyi yansıtıyor.
Not olarak iletelim; filozof Sambong'un bir cümlesi de şu: "Krallar en fazla tarihten korkar". Bu nedenle Joseon'u kurarken oluşturduğu yapı içinde en önemli bölümlerden birisi tarih yazanlar. Kralın her iki yanına birer tane yerleşiyor. Özal hayatı dahil kayda alıyorlar. Bunların yazdıklarını kralın okuması ise yasak, değiştirmesin diye. Ama iki tarihçinin birbirinin yazdıklarını okuması da yasak. Dolayısıyla 450 yıllık Joseon (önceki Kore krallığı) tarihi iyi kaydedilmiş. UNESCO tarafından da insanlık mirası olarak ilan edilmiş. Dünyada bu kadar uzun bir süre aralıksız olarak kaydedilen tek devlet tarihi.
Derin kökleri olan ağaç
Bunları Netflix'te ya da Kore dizileri yayınlayan başka yerlerde bir dizide seyredebilirsiniz. Ben de bu diziyi seyredip sonra merakla araştırınca bunları öğrendim. Tamamen tesadüfen seyrettiğim 4 - 5 dizi, adeta "zaman tüneli"ne girmiş de, tarih olayları kendi gözünüzle yaşıyormuşsunuz izlenimi yaratıyor. Çünkü birisindeki olayın aynısını ama daha detaylı halini, bir diğerinde görebiliyorsunuz. Daha doğrusu, ne olunca arkasından neler geldiğini görmek gibi.
Bu aynı zamanda bizim gibi ülkeler açısından da bir ders niteliği taşıyor.
Derin Kökleri Olan Ağaç [10] [11], Netflix'te bulabileceğiniz 2011 tarihli 24 bölümlük bir dizi. Dizide kurgusal karakterler ve olaylar da var. Ama genel çizgisi, tarihin o dönemindeki olaylarını anlatmak.
Derin Kökler, filozof Sambong'un felsefesinin tanımı. Korece "Milbon" olan bu kelime Sambong tarafından şöyle ifade ediliyor; "Kral bir ağacın çiçeğidir, halk ise kökleri. Ağaç çiçeksiz yaşar ama köksüz yaşayamaz."
"Yazmakla, güç, el eledir"
Dizinin başlarında, Kral Sejong'un gençliği anlatılır. Bu bölümlerde karakterini ve babası Taejo ile farklı olduğuna dair işaretleri görürüz. Babasının "sen farklı ne yapacaksın" sorusu üzerine düşünceleri de görülür. Dizide belirleyici olacak olan kurgusal karakterler Ttolbok (Kang Che Yoon) ve Dam (Soi) da bu bölümlerde çocuktur.
Sejong, Kore diline uygun ve basit harfleri oluşturmak için senelerce uğraştıktan sonra, asıl kullanıma sokmakta zorluk çekmiş. Çünkü, Joseon (Çason da deniliyor) döneminde, kralın altında bakan denilen asiller ve Konfüçyüsçü alimler, ülke yönetiminde söz sahibi. Bu iki grup kendi içlerinde çok anlaşamasalar da, alfabeye karşı birlik oluyorlar. Ret nedenlerinden birkaç tanesini örnekleyelim (benzerlerini duymuşluğunuz var mı?):
- Bu karakterler Konfüçyüse karşı
- Bu harfler Sambong'un felsefesine karşı
- Çin karakterlerini kullanmazsak Ming (Çin) bize kızar
- Çin karakterlerini kullanmazsak, herkes (halk) Konfüçyüsü okursa, herkes alim olur, biz nasıl "alim" olarak kalırız?
Bu arada daha detaylı bir itiraz bölümü burayı tıklayarak seyredebileceğiniz 17'nci bölümde var, 8.30'uncu dakikadan izleyebilirsiniz. Bu bölümde Kralın karşısında yer alan "Gizli Kökler (Milbon)" isimli örgütün lideri, "Yazmak ve güç, el eledir" diyor ve açıklıyor:
"Halk okuma yazma öğrenirse, devlet memurluğu sınavlarına girer ve bunlar düzeni sarsar. Kaos çıkar."
Yine aynı bölümün 13cü dakikasından sonra da şöyle ifadeler var.
"İnsanlar bir kere okumanın tadına varırsa, okumaya devam ederler ve sonra uyanırlar. Uyanınca kendilerini dünyaya göstermeye kalkarlar. Bunun sonucunda güç kayar. Kral halka bu gücü vermeye çalışıyor."
Dizinin sonunda ise, artık yayımlanmış olan alfabeye karşı tavır planlaması yapılıyor. Bugünkü gibi "karalama" ve "dezenformasyon" stratejisi uygulanıyor. Yani alfabenin kötülenmesi "kölelerin dili ya da kadınların dili olduğu" gibi ifadeler kullanılıyor.
Anlayacağınız eğitim yoluna başını koyması gerekirken, "okuyanları görünce hafakanlar basan" rektörümüz gibi düşünenler için her zaman bir bahane mevcut [12].
[1] Bilal Erdoğan: Yunanistan, Çin, Japonya niye alfabesini değiştirmemiş? Demek ki gelişmenin alfabeyle bir alakası yokmuş
[2] Sejong the Great
[3] HOW MANY CHINESE CHARACTERS ARE THERE?
[4] Kore Tarihi Dizileri – II – Yozlaşarak Yıkılan Devletler – 16
[5] Han Nehri Mucizesi: Ekonomik Kalkınmada Güney Kore Örneği
[6] Wikipedia : Jeong Dojeon
[7] Statue of King Sejong (Gwanghwamun)
[8] 4. Kral Sejong
[9] Kore Alfabesi
[10] Tree with Deep Roots
[11] Tree with Deep Roots
[12] "Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor" diyen profesör YÖK’e atandı!