10 Eylül 2021

AKP'nin sosyal medya düzenlemesi; Almanya olmadı Singapur modeli (3)

AKP’nin kaybetmekte olduğunun gün geçtikçe daha çok görüldüğü bir seçime doğru gidiyoruz. Kaybetmemek için her yolu deneyecekler. Sosyal medyadaki eleştirileri "korkutma" yoluyla engellemek de bunlardan birisi.

AKP'nin her sene 1 ya da birden fazla yaptığı sosyal medya düzenlemelerin bir tanesini de bu sene "Dezenformasyon" başlığı altında yapacağını duyurması ile başladığımız yazı serimizin, bu 3. bölümü. İlk 2 bölümü AKP'nin dezenformasyon düzenlemesi ve dünyada dezenformasyonun durumu ve Avrupa Birliği dezenformasyon konusunda neler yapıyor? başlıkları altında okuyabilirsiniz. 

AKP ne yapmayı planlıyor?

AKP misyonu itibariyle, geldiği günden itibaren, halkın bilgilenmesini ve bu bilgilerin yayılmasını durdurmak için haber kaynaklarını engellemeye çalıştı. Bu nedenle;

  • Meydanlardaki miting ve protestoları sürekli yasakladı
  • Ana akım medyayı kararlı bir şekilde eline geçirdi ve kontrol altına almaya uğraştı
  • İnterneti de 2007'den itibaren kontrol altına almaya uğraştı
  •  

Aşağıda göreceksiniz, 2007'de çıkan 5651 sayılı İnternet kanununa 14 yılda 18 kere ekleme yapılmış. AKP değiştirmeye, eklemeye, çıkarmaya, hukuk dışı kararlarla kapatmaya doymuyor. Çünkü internetin karakteri AKP'ye uymuyor.

İnternet'i kuran teknik adamlar (bunlara internetin babaları diyoruz), paylaşımcı, merkezi olmayan bir yapı kurmaya uğraştılar. Bu merkezi olmayan ve "ortak akıl" kullanan yapı zaman içinde internet neslinin (bazıları Z nesli diyor ama bence şu tarihten sonra doğanlar yerine interneti hayatının merkezine koyanlar ve koymayanlar var), temel karakteristiği "paylaşım" oldu. Bu nedenle de gördüğünüz "Uber", "AirBnb" türü girişimler dünyasındayız, ofisler paylaşımlı, yazılım geliştirmek paylaşımlı vs.

İnternetin bu paylaşımcı, kimseyi (LGBT+ ya da zenci ya da kadın) dışlamayan yapısını bugün Google, Facebook, Apple'da çalışan kişilerin yaklaşımlarında görüyoruz[1].

Bu AKP ile taban tabana zıt bir yaklaşım. Bu nedenle "AKP's Paradox" diye adlandırdığımız olay meydana geliyor. İnterneti hayatının merkezine koyanlar (çoğunluğu genç ve yeni oy verecek) açısından interneti engellemeyince, ne yaptığı ya da beceremediği ortaya çıkıyor ve oy kaybediyor, tam tersine engelleyince daha da fazla oy kaybediyor".  

Bunun çıkışı yok.

Almanya modeli mi, Singapur modeli mi?

AKP bu yeni düzenlemeyi duyurduğu ilk günlerde Avrupa'dan söz ediyordu. Fransa ve Almanya modellerini inceleyeceklerdi. 2-3 gün evvel ise AKP'nin düşüncelerini topluma yaymakla meşgul bir kişi, yazısında "Singapur" modeli diyor. Singapur modelinin en önemli bileşeni, Avrupa'da hiç de düşünülmeyecek olan "Hapis Cezası" olayı. Hem de 10 yıllık.

Çok etkileyici değil mi?

AKP 14 yılda yaptığı 18 değişiklik içinde sosyal medya şirketlerini sıkıştırmayı denedi, engellemeleri hızlı yapmayı ve hukuk dışına çıkarmayı (hukuki yetkisi olmayan Jokey Kulüp gibi bir sürü kurum URL engelleme kararı verebiliyor, hukuk devletinde nasıl oluyorsa) denedi, maddeleri sıkıştırmayı denedi vs. vs. Ama bunların hiçbirisinden istediği verimi alamadığı anlaşılıyor.

Bu nedenle şimdi yeni bir garabet ile önümüze gelecek ama bu garabet, AKP'nin görüntüsüne ve gençlerin "özgür değiliz" düşüncesine daha da katkıda bulunacak. Bunun karşılığında neyi engellemiş olacak derseniz, "su akar yolunu bulur". İnternet kolay engellenemez. VPN'den bahsetmiyorum bile.

Yalan ya da dezenformasyon kararını kim verecek?

AKP'nin yeni sosyal medya düzenlemesi ya da dezenformasyona karşı yaklaşımı, eğer bugüne kadar ki pratikleri görmeseydik, “aman iyi olur” denilebilirdi. Sonuçta Kürt, Alevi, Laik ve hatta Suriyeli fay hatları olan bir ülkedeyiz. Eğer "Şahın Bütün Adamları" adlı kitabı okursanız, İran başbakanı Musaddık'ın devrilmesinde de yine bir dezenformasyon, kaos olduğunu göreceksiniz. Aynen "Arap baharı" konusunda da olduğu gibi. Aradan geçen 10 kusur yıldan sonra baktığımızda ortada "bahar" kelimesinin kullanılmasına neden olan "demokrasi"ye benzer bir şey görmedik bu ülkelerde. En son Tunus'un hali de ortada.

Ama AKP'nin motivasyonu, eleştirileri duymamak ve duyurmamak, muhalifleri konuşturmamak üzerine kurulu. Medyayı kontrol ediyor ama internet ve sosyal medya elinde değil. Çünkü İnternet sadece haber değil. Bugün e-Ticaret, iş dünyası, eğitim vs. her şey internetin üzerinden yürüyor. Sansür ise VPN, Let's Encrypt gibi olanaklar nedeniyle işlevsiz kalıyor. Bu nedenle internet altyapısını engelleyerek, olması gerekenin 10'da birinde bırakarak interneti kontrol etmeye çalışıyorlar.

Ama yine de edemiyorlar. Çünkü P2P (Whatsapp, Zoom benzeri uygulamalar) ya da Facebook, Twitter gibi platformlar herkesin kullandığı ve rahat ettiği yerler. Bunları geçen yıl kontrol etmeye (reklam gelirleri vs.) çalıştılar ama yapamadılar. Çünkü temsilcilik açılacak dedikleri konu bir komedi haline geldi.  Temsilcilikler var mı yok mu, varsa neden temsilci denen kişiler Türkiye'de yerleşik değil. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.

Zaten dezenformasyondan ne kastedildiği tam anlaşılmıyor. Dezenformasyonun nasıl ve neye göre tanımlanacağı belli değil. Yani nasıl ve neye göre belirlenecek ya da uygulanacak? Bunları göreceğiz ama göreceğimiz manzarayı şimdiden biliyoruz. AKP'ye karşı olan her şey "yalan" ve "dezenformasyon" diye adlandırılacak. Buna karşılık, hatırlatalım; geçen yıl haziranda Türkiye'den 7.340 kadar hesap --ki Twitter bu hesapların Cumhurbaşkanının mesajlarını yayma amaçlı olduğunu raporladı-- kaldırıldı. Yani AKP muhalifleri engellemek ve kendi mesajlarını yaymak peşinde [3].

Bu sefer daha başka ne yaparız diye bakıyorlar. Ama amaçlarının, kendi ifadeleri dışında kalacak muhalif ifadeleri engellemeye, korkutmaya (ki sosyal medya gözaltıları dedikleri de aslında böyle bir şey), sindirmeye yönelik olduğu ve ceza tehdidi ile yok etmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Çünkü AKP’nin kaybetmekte olduğunun gün geçtikçe daha çok görüldüğü bir seçime doğru gidiyoruz. Kaybetmemek için her yolu deneyecekler. Sosyal medyadaki eleştirileri "korkutma" yoluyla engellemek de bunlardan birisi.

AKP'nin sosyal medya ile imtihanı

Aşağıdaki tabloda, 2007 mayısında yayınlanan 5651 sayılı kanunda yapılan değişiklikleri görüyorsunuz. Bu tablodan görülen şudur; 2008, 2011, 2013, 2014 (4 kere), 2015 (2 kere), 2016 (3 kere), 2018 (2 kere), 2019, 2020 (2 kere) olmak üzere  5809, 6495, 6518, 6527, 6552, 6639, 6757, 7188, 7226, 7253 sayılı torba kanunlarla, 661, 700 sayılı KHK'larla ve 4 kere de Anayasa Mahkemesi Kararı ile kanun çıkarıldığı günden bugüne 14 yılda (bu yıl gelmekte olanı da sayarsak) tam 18 kere değiştirilmiş [2].

Bu değişikliklerin dışında internet altyapısının gelişimini engellemek, zaman zaman bant genişliğini daraltmak ya da VPN'leri bloklamak, küçük operatörleri sektör dışına itmek gibi teknik alanda yaptıkları ayrıca var. Bir de casus yazılımlar ve takip yazılımları konusu olayın diğer boyutları.

Peki ama neden 18 kere düzenlenmiş?

Mesela geçen yıl da sosyal medyaya hayli tartışmalı ve çoğunda da sektörün "bakalııımmm nasıl becerecekler" diye gülüşülen maddeler koydular. Ama yine olmadı ki, yeniden düzenleme peşinde koşuluyor.

Biz geçen yıl demiştik; yapamazlar. Bu yıl yeniden söyleyelim, yine yapamazlar.

Neden yapamazlar?

Çünkü öncelikle yaptıkları iş "eşyanın tabiatına aykırı".  Yukarıda da yazdım, engelledikçe daha fazla batacaklar.

18 düzenlemeden sonra bu sefer daha ne yaparız diye bakıyorlar.

Başarabilirler mi? Benim gördüğüm şu; AKP miadını doldurmuş durumda ve yönetemiyor. Bunu yangınlardan da gördük, elektrik kesintisinden de görüyoruz, musilajdan da, ekonominin ve doların durumundan da.

Ama bu yazının bir mesajı var. O da şu;

"Önümüzdeki dönem --seçim yaklaştıkça-- dezenformasyonun çok arttığını göreceğiz. Bu hem AKP tarafından gelecek, hem de gördüğünüz gibi çok sayıda dezenformasyona yönelik yabancı ülke kuruluşu var, onlardan gelecek. Bu nedenle "sakin olun ve lütfen doğruluğunu kendinizin fiziksel olarak bilmediği ve ciddi etkisi olabilecek mesajları yaymayın.

Ve mümkünse, karşı organizasyon yaratın. Bunları temizleyebilecek, bu tür mesajların kargaşaya yol açmasını önleyecek bir gönüllü organizasyon."

İnternet - sosyal medya kullanmasak mı?

Bir notum da şu; son zamanlarda habire casus yazılım konuştuk ve korktuk. Bugün sosyal medya ve internetin dezenformasyon için çok uygun ortam olduğunu söylerken korkuyoruz. Peki, sosyal medya ya da internet kullanmayalım mı?

Tabii ki kullanalım…

Bunu bir araba benzetmesi ile açıklayalım. Araba kullanmak da son derece tehlikeli. Sizin beceriksizliğiniz ya da dikkatsizliğiniz, arabanıza iyi bakmamanız gibi nedenlerle ya da hiç suçunuz olmadan karşıdan gelenin beceriksizliği, dikkatsizliği, arabasına iyi bakmaması sonucunda bir kaza yapabilir, maddi hasara uğrayabilir, öle bilir ya da sakat kalabilirsiniz.

Bunu önlemenin yolu nedir? İsmi üstünde "kaza". % 100 olarak tamamen önleme şansınız yok. Ama kurallara uyarak, devamlı etrafa dikkat ederek, lüzumsuz hız yapmayarak, ani hareketlerle diğer sürücüleri tehlikeye atmayarak ve de gerekliyse diğer sürücüleri uyararak araba sürmelisiniz.

İnternet ve sosyal medyada da aynısı geçerli. Kuralları uyun (lüzumsuz linklere tıklamamak, ücretsiz uygulamalarda dikkatli olmak, yazılımlarınızı güncel tutmak vs. vs. ), dikkatli olun, kimin mesajını yönlendirdiğinize ya da paylaştığınıza, hangi konuyu desteklediğinize dikkatle bakın. Bilmediğiniz insanlarla konuşurken dikkatli olun.

Ama nasıl araba kullanmazsanız, bir yere gidemezseniz (ya da çok daha zor koşullarda giderseniz), interneti kullanmazsanız da bir yere gidemezsiniz.

Bir sonraki bölümde, AKP samimi bir dezenformasyon yasası çıkarmayı hedefleseydi, nasıl yapardı, onu anlatacağım.


[1] Apple, Kadın Düşmanı’ Olduğu İddia Edilen Martinez’i İşten Attı

[2] İNTERNET ORTAMINDA YAPILAN YAYINLARIN DÜZENLENMESİ VE BU YAYINLAR YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARLA MÜCADELE EDİLMESİ HAKKINDA KANUN

[3] Twitter Çin, Rusya ve Türkiye’den Binlerce Trol Hesabı Kapattığını Açıkladı

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur