27 Aralık 2016

"Türkiye Rusya’dan uzaklaşırsa, AB onu 'Padişahlık' sistemiyle dahi bağrına basar"

Milletvekili adayı Memet Kılıç: Merkel mecburen daha Erdoğan karşıtı bir pozisyon almak zorunda kalabilir

Almanya’da gelecek yıl yapılacak parlamento seçimlerinde Yeşiller Partisi’nden aday olan hukukçu Memet Kılıç, Türkiye’de güdülen siyasetin Almanya’ya da yansıdığı kamplaşmanın arttığını söylüyor. AKP hükümetinin 27 Nisan 2014 tarihinde MİT Yasası’nda yaptığı değişiklik ile MİT’e yurtdışında operasyon yapma yetki verdiğini hatırlatan Kılıç, Rusya ile yakınlaşma sayesinde bu operasyonların artacağı görüşünde. Kılıç, AB’nin Türkiye’yi Çin ve Rusya’ya kaptırmamak hesabı içinde olduğunu Şimdi ise ‘git de belanı bul’ moduna girdiğini ifade ediyor. Eski milletvekili, yeni milletvekili adayı avukat Memet Kılıç T24’ün sorularını yanıtladı.

Almanya’da üç milyondan fazla Türkiyeli yaşadığını düşünürsek, Türkiye’deki gelişmelerin de olduğu gibi Almanya’ya yansıdığını söyleyebilir miyiz?

Ben 1990 yılından bu yana Almanya’da yaşıyorum. Avrupa’daki Türkiyeli toplumun bu kadar kamplaştığına hiç tanık olmamıştım. Göçmenler ve hakları konusunda hep bir ortak noktamız ve dayanışmamız vardı. AKP hükümeti faşizan hükümetlere yakışır bir şekilde toplumu kamplaştırıp düşmanlaştırarak ayakta kalıyor. Türkiye’de yaptıkları ‘biz ve onlar’ propagandası Avrupa ve Almanya’ya da yansıdı. Havuz medyası, burada kurdukları örgütler, var olan Diyanet İşleri camilerini kendi seçim bürolarına dönüştürerek halkı kamplaştırdılar.

HDP’li milletvekillerin tutuklanmasından sonra Türk ve Kürt kökenliler arasındaki gerginlik arttı mı?

Erdoğan’ın ağzından düşmeyen ‘millet iradesi’ lafının sadece kendi çıkarlarının kılıfı olduğunu gören demokratlar, haklı bir öfke içindeler. 7 Haziran 2015 seçimlerinde istediği oyu alamayan AKP ve Erdoğan millet iradesine saldırıya geçtiler. Kaos ile başkanlık sistemini getirmeyi planlayan AKP-Polis-Devleti ilk etapta HDP seçmeninin iradesini ortadan kaldırarak bir İslami-Turancı koalisyonu ile ayakta kalmaya çalışıyor. Bu gerginlikleri arttırdı tabii.

Son seçimde Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin %60 kadarının AKP’ye oy verdiği hesap edildi.  AKP ile Fethullahçılar arasındaki kavga bu oranı değiştirmiş midir? Değiştirdiyse hangi yönde? Almanya’da Gülen Hareketi de oldukça güçlü çünkü. Darbe girişiminde sonra bu gücü azaldı mı dersiniz?

Seçimlerin adil olması, seçime katılanların demokratik kurallar çerçevesinde kendilerini ifade edebilmelerine de bağlı. Tüm basın yayın organlarını eline geçiren AKP tek taraflı algı operasyonları yapmakla yetinmedi, seçimleri ve sonuçlarını da manipüle etti. AKP şu an kurduğu baskıcı tek parti sistemiyle sandıktan istediği sonucu çıkarır. Gülen Cemaati’nin entelektüel kadrosu geriye kaldı. Tabanı AKP’ye kaydı. Cemaatin gücü sırtını devlete dayadığı sürece yüksekti. Şimdi taban ve para kaybeden cemaat zayıfladı, Gülen Cemaati ile entelektüel kadrosunu kaybeden AKP’de zayıfladı. Hırçınlık, vurma kırma bu nedenle.

Alman basını Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen kurumlara ve kişilere yönelik saldırıları sık sık konu ediyor. Konsoloslukların halkı ispiyonculuğa teşvik ettiği, MİT e ait binlerce ajanın fişleme yaptığı iddiaları var. Bu durum ne kadar ciddi?

Erdoğan Gezi Direnişi’nden sonra yavaş yavaş yürüttüğü polis ve istihbarat devleti olma projesine hız verdi. Cemaatin MİT müsteşarına yönelik 2012 yılı operasyonu ile alarma geçen AKP her alanda pervasız bir yapılanmaya girdi. Her kuruma ‘ya benimsin ya kara toprağın’ muamelesi yaparak, devlete ve özellikle yurtdışında yaşayan vatandaşlarına büyük zararlar verdi. Demokratik ve modern İslam’ın temsilcisi olarak görülen DİTİB camilerini sadece seçim büroları değil, istihbarat merkezleri haline de dönüştürdü. Burada göçmenlerin 60 yıllık çalışmaları ile kazandıkları güveni birkaç yılda berbat etti. 27 Nisan 2014 tarihinde MİT Yasası’nda yaptığı değişiklik ile MİT’e yurtdışında operasyon yapma yetki ve görevi verdi. Bu unsurlar aktif duruma geçtiler. Putin ile işbirliği sayesinde bu yeni boyutlara ulaştı. Putin’in tekniği, Erdoğan’ın bolca taraftarı var. Ancak Avrupa’nın buna bir refleks vereceğini unutmamak gerekir.

Türkiye’ye, AKP hükümetine muhalif olanlar, ki bunların içinde Türkiye kökenli milletvekillerinin yanı sıra entelektüeller de var, hatta siz de varsınız, tehditler alıyor, adeta linç ediliyor. Tehditçilerin  bazıları yargılandı ceza aldı. Kendinizi Almanya’da bile güvensiz hissediyor musunuz?

Erdoğan ve IŞİD’in karşıtları Almanya’da da güvende değiller. Türkiye’de mafya babalarının sırtını sıvazlayarak demokrat unsurlara gözdağı verenler, burada da aynı yönteme başvuruyorlar. Paris’te üç Kürt kadını öldüren, geçtiğimiz günlerde de hapishanede ölü bulunan kişinin MİT ile ilişkisi olduğu çok konuşuldu. Aralık 2014 tarihinde üç Türk casus Frankfurt hava alanında Federal Savcı tarafından tutuklandı ve yargılama başladı. Bunların Merkel-Erdoğan görüşmesinden iki hafta sonra basit cezalar ile serbest bırakılması Almanya’nın hayatının hatasıydı. Bunu anlayan Almanya şimdi Hamburg’ta yeni bir MİT casusunu deşifre edip gözaltına aldı. Ben köpekli köyde büyüdüğüm için değnekli gezen biriyim. Demirden korkan trene binmesin. Ben tren ile seyahat etmeyi severim.

Türkiye’deki gelişmeler, AKP hükümetinin daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’daki  Türkleri kendi vatandaşları gibi görüp yönlendirmesi Almanya’daki uyum sorununu arttırmaz mı? Yani bir şekilde Türkiye Almanya’nın önemli bir sorunu olmaya devam edecek mi?

Erdoğan ve Almanya’da kurduğu mafyavari organizasyonlar sürekli olarak burada yaşayan Türkiye kökenlileri Almanya’ya karşı kışkırtmaya devam ediyorlar. Havuz medyanın etkisi altında yaptıklarının farkında değiller. Bu göçmenlerin uzun yıllar alan kazanımlarının heba edilmesi sonucunu doğurdu. Fransa’da olduğu gibi, Almanya’da da artık sol kuralsız ve kayıtsız göçmenin yanında durmuyor. AKP ve Erdoğan’ın hamaseti Avrupa’daki Türkiyelilere çok büyük ve kalıcı zararlar verdi. Bu zarar birkaç yıl daha sürer. Hem Erdoğan, hem de taraftarları kaybedecekler!

AKP hükümetinin başta Almanya olmak üzere AB’ne yönelik sert açıklamaları, suçlamaları var. Karşı taraftan da eleştirel sesleri yükseliyor. Bütün bu restleşmeler Türkiye  Almanya ve AB ilişkilerini hangi yöne sürüklüyor?

Burada asıl kapışma büyük bloklar arasında. ABD, Avrupa bir tarafta, Rusya ve Çin diğer tarafta. Erdoğan sürekli taraf değiştirerek satranç tahtasında kalmaya çalışan bir figüran sadece. Türkiye’yi felaketin içine attı. Rusya Kırım’ı istila ettiğinde, AKP Kırım Tatarları’nın hamiliğine soyundu. Avrupa Rusya’ya ekonomik ambargo kararı aldıktan iki hafta sonra Erdoğan, Putin ile enerji anlaşması yaparak Kırım Tatarları ve AB’yi unuttu. Moskova’da cami açılışı da tabanının gözünü boyamaya yönelikti. Tekrar AB’ye yanaşmak ve Suriye’deki radikal unsurları korumak için Rus uçağını düşürüp üstüne de dayılanan AKP, kendini tekrar ABD ve AB’nin kanatlarının altına attı. ABD ve AB’nin Erdoğan’ın emriyle hareket etmediğine şahit olan Erdoğan darbe girişiminden önce Putin’e özür mektubu yazarak tekrar taraf değiştirdi.

Türkiye’nin 200 yıllık akıllı bir batıya yönelişi, İslamcı ideolojinin kör döğüşüne kurban ediliyor. Avrupa Konseyi üyeliği bilinçli olarak idam cezası getirilerek ortadan kaldırılmak isteniyor. Böylece İnsan Hakları Mahkemesi’nden de ‘kurtulmak’ istiyor AKP. 1961 yılından bu yana Türkiye AB ile olan ilişkilerinde önemli kazanımlar yakalamıştır. AB’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Ortaklık Konseyi anlaşmalarına dayanarak oturum, çalışma, hizmetin serbest dolaşımı gibi birçok haktan yararlanmaktadırlar. 1996’dan buyana yürürlükte olan Gümrük Birliği ticarette Türkiye’deki üreticinin önünü açmıştır. Tüm bunları kendi yolsuzluklarını örtmek için feda eden bir hükümet var Türkiye’de.

Alman hükümetinde, Türkiye ile ilgili hakim görüş nedir? Türkiye’de bir diktatörleşme yaşanmasından endişe duyuluyor mu?

Alman hükümeti Türkiye’nin diktatörleştiğini çoktan gördü, ancak bundan endişe duymadı. Endişe duysaydı, gazeteciler hapse atılırken, göstericiler öldürülürken endişesini dillendirir, karşı yaptırımını uygulardı. Alman hükümetinin endişesi sığınmacıların Almanya’ya gelmesi ve daha da önemlisi Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması idi. Şimdi korktuğu başına geldi.

Alman kamuoyundaki hakim görüş nedir Türkiye’ye dair?

Alman kamuoyunun çoğunluğu Sosyal Demokratlar ve Yeşiller iktidarda iken Türkiye’nin AB’ye üyeliğini destekliyordu bu şimdi tam tersine döndü. Türkiye’de bir diktatörlüğün ve islamist yapılaşmanın olduğunun farkındalar.

Başbakan Angela Merkel, sırf mülteci anlaşması nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göz yumduğu gerekçesiyle çok eleştiri aldı. Saray’daki varaklı koltuklarda verdiği pozlar unutulmadı. Merkel’in Türkiye siyasetinde bir dönüşüm bekliyor musunuz? Malum gelecek yıl seçim var ve Merkel yine aday.

Putin nasıl algı operasyonları ile ABD seçimlerine müdahale etti ise, Almanya’daki seçimlerde de ırkçı popülist parti ‘Almanya İçin Alternatif’in safında da algı operasyonu yapacak. Bunun ayaklarından biri de Erdoğan’ın Mayıs ayından itibaren sığınmacıları Almanya’ya göndermesi olacak. Erdoğan Putin abisinin dediğine harfiyen uyacak, başka tutunacak dalı kalmadı çünkü. Bu nedenle Merkel mecburen daha Erdoğan karşıtı bir pozisyon almak zorunda kalabilir.

Türkiye ile AB arasındaki ipler koptu mu gerçekten?

AKP ve AB arasındaki ipler koptu, ancak Türkiye ile AB arasındaki ipler kopmaz. Türkiye, dışarda diplomasiyi, içerde ise ekonomi ve barışı bitiren bu hükümeti sırtından attığında ilişkiler tekrar düzelir.

Muhalifler AKP iktidara geldiğinden bu yana AB’ni ülkenin İslamlaşması konusunda uyarıyordu. Şimdi bir şekilde haklı çıktılar. AB, AKP iktidarını desteklemekle hata yaptığını anladı mı?

Erdoğan’ın ve AKP’nin bir bakıma kaderini belirleyecek olan 1 Kasım 2015 seçimlerinden iki hafta önce Merkel’in Türkiye’ye gidip, Erdoğan’a dünya devlet adamı muamelesi yapmasının hata olduğu anlaşıldı. Hem kendi kalesine hem de Türkiye’deki demokratların kalesine gol attı. Şimdi Suriyeliler dışında Türkiyeli sığınmacıların da sayısı dört katına çıktı. Ancak AB’nin hesabı daha büyüktü: Türkiye’yi Çin ve Rusya’ya kaptırmamak. Şimdi de ‘git de belanı bul’ moduna girdiler.

AB’nin Türkiye’deki gelişmelere karşı tepkisini yeterli buluyor musunuz? Ekonomik ambargo ya da üyelik müzakerelerini kesmek gibi sert önlemler etkili olur mu sizce?

AB Parlamentosu’nun üyelik müzakerelerini durdurma kararını yerinde buluyorum. Ekonomik ambargo, zaten zor durumda olan vatandaşı sıkıntıya sokar. Hırsızlar bir sorun yaşamaz, çünkü onlar yeterince çaldı ve daha çok yağma yapacaklar. Bunun yerine Erdoğan ve çevresinin AB’deki hesaplarına el konulsa daha  etkili olur.

Siz AB’nin samimiyetine inanıyor musunuz?

AB insan hakları ve demokrasi söylemlerinde çok samimi olmadığını malesef kendisi ortaya koydu. Büyük güç savaşında, küçük çiçekleri feda edebileceğini kanıtladı. Silah satabilip, petrol alabildiği herkese demokrat muamelesi yaptı.

Almanya Türkiyeli muhaliflere mülteci hakkı sundu ancak Türkiye’den yapılan mülteci başvurularının çoğunun reddedildiği de biliniyor. Ayrıca geri kabul anlaşması ile Türkiye hala güvenli ülke, yani başvuruların reddi yasal. Aslında Türkiye çoktan güvenli ülke statüsünden çıkarılmak zorunda değil mi?

Mülteci Geri Kabul Anlaşması’nda da büyük hedefler ön plandaydı: Türkiye o anlaşma ile kendi topraklarından AB’ye gelen bütün mültecileri kendi vatandaşı olmasa dahi geri almayı kabul etti; Güney Kıbrıs’ı tanıdı, Kuzey Kıbrıs’ı da yakında devredecek. Bütün bunları halka bir başarıymış gibi sattı. Türkiye hiç kimse için güvenli bir ülke değil, ne Rus büyükelçisi, ne de Erdoğan. Ancak bunu resmen kabul etmek AB’nin çıkarına değil.

Türkiye’ye başkanlık sisteminin gelmesi Almanya ve AB ilişkilerini nasıl etkiler?

Türkiye’deki OHAL nasıl ki Fransa’daki OHAL’e benzemiyor ise, başkanlık sistemi de başka olacaktır. Bunun bir padişahlık sistemi olacağı şimdiden belli. Ancak HDP milletvekillerinin ve belediye başkanlarının hapse atılması, Bahçeli’nin Akşener korkusuyla Erdoğan’a yardımcılık görevi üstlenmesinden sonra, muhalefet yok denecek kadar azaldığı için, değişen çok şey olmaz. Türkiye Rusya’dan uzaklaşırsa, AB onu Padişahlık sistemiyle dahi bağrına basar.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Almanya: Fahiş bir kâr kapısı olarak müteciler

Almanya’da mültecilerin barındıkları mekanların önemli bir kısmını yüzde 50’ye varan kâr marjı ile bir İngiliz şirketi, Serco işletiyor. Kârı arttırmak için personelden kısan şirketin işlettiği kamplardan birinde hayatını kaybeden bir mültecinin cesedi ancak iki hafta sonra bulundu. Şirket de, şirkete iş veren eyalet yöneticileri de gazetecilerin bu kötü hizmete rağmen çok kârlı işlere dair sorusularına kaçamak yanıtlar veriyor

Merkel’den sonrası tufan

Popülizm kurbanı Almanya erken seçime gidecek. Başbakan Scholz güven oylamasını ocak ayında yapmak isterken muhalefet önümüzdeki günlerde yapılmasını istiyor. Oylama ne zaman yapılırsa yapılsın Almanya düzlüğe kolay çıkamayacak. Çünkü sorun büyük, çünkü ideolojiler arasındaki çizgi giderek kayboluyor

Döner macht schöner (Döner güzelleştirir)

Nasıl ki, Alman iç politikasının Türkiyeli göçmenler ile entegrasyonu döner ile sınırlı ise Türkiye ile ilişkiler de mültecilere indirgenmiş durumda. Türkiye yapısal reformları gerçekleştirmeden bu kısır döngü bitmeyecek. Bitse de en fazla ekonomik ilişkiler canlanacak

"
"