19 Ağustos 2019

Yürütme yargının ev sahibi değil sadece misafiri olabilir

Ne oldu da Metin Feyzioğlu tutum değiştirdi; kendisine sordum...

Demokrasiler güçler ayrılığı ilkesine dayanır. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olması demokrasinin temelini oluşturur.

Demokrasinin temel ilkelerinden biri de hukukun üstünlüğü ilkesidir. Hukukun üstünlüğü, yargının diğer erklerin faaliyetlerinin anayasaya ve yasalara uygunluğunu denetleme yetkisidir. Bu işlevlerini eksiksiz biçimde yerine getirebilmesinin koşulu ise yargının bağımsız ve tarafsız olmasıdır. Eğer yargı bağımsız ve tarafsız değilse o ülkede demokrasiden söz edilemez.

Bağımsız ve tarafsız görünüm

Yargının sadece işlevi itibariyle bağımsız ve tarafsız olması da yeterli değildir. Tarafsız ve bağımsızlığa gölge düşmemesi için görünüm de önemlidir. Yargı kurumları ve mensupları bakımından verdikleri görüntü de önemlidir. Bu açıdan bakıldığında adli yıl açılış töreninin Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi içinde yapılması uygun değildir.

Cumhurbaşkanı’nın yürütme erkinin tüm yetkilerini üzerinde topladığı ve bir partinin genel başkanı olduğu bugünkü sistemde, davet sahibi Yargıtay Başkanı gözükse bile açılış töreninin Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde yapılması yargı için, yürütme organının gölgesinde, ona tabi bir organmış izlenimi doğuracaktır.

Gelenek bozuldu

Türkiye bu nedenle eski sistemde de cumhurbaşkanı yürütmenin başı olduğu için törenlerini Yargıtay’da yapmış ve bunu gelenek haline getirmiştir. Bu gelenek içinde açılış töreninde Yargıtay Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın birer konuşma yapması da vardır.

Bu gelenek, 2014 Adli Yıl Açılış Töreni’nde, o zaman Başbakan olan Tayyip Erdoğan ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu arasındaki tartışma nedeniyle bozuldu.

Başbakan Erdoğan, Metin Feyzioğlu’nu cezalandırmak için açılış törenlerinde Barolar Birliği Başkanı’nın konuşma yapması uygulamasını kaldırdı. Birkaç yıl üst üste adli yıl açılış törenlerini de Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde yaptırdı. Bu uygulamaya Metin Feyzioğlu dahil büyük ölçüde barolar itiraz ettiler ve törenlere katılmadılar. Bu tepkiler üzerine geçen yıl açılış töreni yeniden Yargıtay’a alındı. Ancak bu yıl tekrar Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde yapılacağı ortaya çıktı.

Ankara, İstanbul ve İzmir Baroları dahil olmak üzere 41 baro bu törene katılmayacağını açıkladı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun ise törene katılacağı duyuruldu. 2014 yılından bu yana bu törende konuşturulmayan Barolar Birliği Başkanı’nın bu kez konuşma yapacağı da öğrenildi.

Peki ne oldu da Metin Feyzioğlu tutum değiştirdi?

 

Feyzioğlu’nun görüşü

Feyzioğlu’na bu soruyu yönelttiğimde şu yanıtı verdi:

“Ben, büyük katkı verdiğimiz yargı reformunu çok önemsiyorum. Bu reformun yasalaşması için kanun ve kararname yapma yetkisi taşıyan güçle diyaloğumuzun açık olması gerekir. Bu reform, başta cezaevinde olan gazetecilerin serbest bırakılması olmak üzere ifade özgürlüğüne büyük katkıda bulunacaktır. Benim önemsediğim budur. Yoksa bugünkü sisteme ilişkin görüşlerimde bir değişiklik yoktur. Eleştirilerim geçerlidir. Bu yıl yapılacak törende de bu eleştirilerimi konuşmamda da dile getireceğim.”

Feyzioğlu törene katılma gerekçesini böyle açıkladı. Ancak anlaşılıyor ki bu tören daha uzun süre hukuk camiasında tartışılacak; avukatların, baroların ve hukuk alanındaki bilim insanlarının eleştirileri sürecek.

Adli yıl açılış töreninin Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde yapılması gelenek haline gelirse, yargının, yürütmenin gölgesinde kaldığı eleştirileri de devam edecektir. Adli yıl açılış törenlerinin Yargıtay’ta yapılması; Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, eski sistemde Başbakan, bakanlar ve yargı organı başkanlarının bu törende konuk olarak bulunması güçler ayrılığı ilkesine daha uygundu.

Adli yıl açılış törenlerinin eskiden olduğu gibi Yargıtay’da yapılması, Yargıtay Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın da birer konuşma yapması geleneğine dönülmesi en uygun yol olur.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.