02 Ekim 2020

Yeni rejim tahkim edilirken demokrasi sakatlanıyor

Cumhur İttifakı'nın ortağı olarak MHP lideri Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiği öneriler bir süre sonra hayata geçirilmektedir. Bahçeli'nin gündeme taşıdığı taleplerin Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan'ın da talepleri olduğu anlaşılmaktadır

İktidar, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adını verdiği rejimi tahkim ederken demokrasiyi sakatlayan adımlar atıyor.

Bunu gerçekleştirirken bir yandan bütün gücü Cumhurbaşkanı'nın elinde topluyor, diğer yandan demokratik denetim kurumlarını tek tek işlevsiz hale getiriyor.

Yeni sistemde TBMM'nin yasama ve denetleme alanı ciddi biçimde daraltıldı. Yargı denetimi de, yargı erkinin yürütmenin etkisine girmesiyle, sadece iktidarın istediği kişi ve kurumları denetleyip, onun beklediği yönde kararlar üretmeye başladı.

Üyelerini yine AK Parti iktidarının belirlediği Anayasa Mahkemesi ara sıra iktidarın beklentisi ışığında karar veren bir yüksek mahkeme olarak hedefte görünüyor.

Demokratik hukuk devletlerinde, iktidarı anayasaya uygunluk açısından denetleyen en önemli organ olan Anayasa Mahkemesi'nin de yürütme organına bağlı bir kurum haline getirilmesinin amaçlandığı anlaşılıyor.

Yeni rejimi güçlendirecek son iki adımdan biri Anayasa Mahkemesi'nin işlevini yitirecek şekilde yeniden düzenlenmesi projesi ise diğeri de idam cezasının geri getirilmesidir.

Böyle bir yargı sistemi yeni rejimin inşasında en önemli araç haline gelecektir.

Bu adımlarla, anayasa ve yasa değişiklikleriyle, bütün yetkilerin tek elde toplandığı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi daha da güçlendiriliyor, yasama, yargı ve medya denetiminin dışına çıkarılıyor.

Demokrasinin sakatlanması

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin rafa kaldırılması, fiilen kuvvetler birliği sistemine geçilmesi demokrasinin sakatlanmasıdır.

Bu sakatlanma, sadece yasama ve yargının yürütme erkinin etkisi altına girmesi, anayasal denetim organlarının işlevsiz kalmasıyla da sınırlı değildir. Seçim sonuçlarının iktidar tarafından fiilen yok sayılması da demokrasi açısından önemli bir sakatlıktır.

Bunun son örneği, HDP'lilerin, 6 yıl önce yaşanmış ve yargı süreci tamamlanmış bir olay yeniden gerekçe gösterilerek gözaltına alınmalarıdır. Gözaltına alınanların her birinin dosyası bir tarafa sadece Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen'in durumu seçmen iradesinin yok sayılması konusunda çarpıcı bir örnektir.

6 - 8 Kasım 2014 olayları nedeniyle tutuklanan, 9 ay cezaevinde kalan, beraat eden ve Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararıyla tazminat alan Bilgen'in, Kars Belediye Başkanlığı görevini yürütürken gözaltına alınması hukuken izahı zor bir durumdur. Bilgen'in kayyım atanmasını önleme ve yerine halkın oylarıyla belirlenmiş belediye meclisinden birini belediye başkanı seçilmesini sağlama girişimi de önlenmiştir. Bilgen'in istifasından bir gün sonra yerine belediye başkanı seçilmesi olasılığı bulunan isimler de gözaltına alınmıştır. Bu işlemle Kars Belediye Meclisi'nde çoğunluk Cumhur İttifakı'na geçmiştir. Bunun anlamı Bilgen'in yerine ya AK Partili veya MHP'li bir üyenin belediye başkanı seçilmesi veya kayyım atanmasıdır.

İktidar, yerel seçimlerden buyana 65 HDP'li belediye başkanından 52'sini görevden alınmıştır. Bu işlemle iktidar, seçmene "HDP'li belediye başkanı seçerseniz, görevden alırım" mesajı vererek seçmen iradesini boşa çıkarmaktadır.

Görevden alınan belediye başkanları kimlikleri yeni ortaya çıkmış kişiler değildir. Eğer bu isimlerin belediye başkanlığı yapmaya engel olan, suç oluşturan faaliyetleri veya haklarında yargı kararı vardıysa, o zaman, belediye başkanı veya milletvekili adaylıklarının onaylanmaması gerekirdi.

Neresinden bakılırsa bakılsın, seçilmiş kişilerin bu kadar kolay şekilde görevden alınmaları, yerlerine seçilmemiş kişilerin atanması, demokrasiyi sakatlayan bir uygulamadır.

Sistemin işleyişi

Yetkileri cumhurbaşkanında toplayan yeni rejimin tahkim edilmesi sürecinde sistemin nasıl işlediği de anlaşılmıştır.

Cumhur İttifakı'nın ortağı olarak MHP lideri Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiği öneriler bir süre sonra hayata geçirilmektedir. Bahçeli'nin gündeme taşıdığı taleplerin Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan'ın da talepleri olduğu anlaşılmaktadır.

Daha önce infaz yasasının değiştirilmesi, çoklu baro yasası, başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere meslek kuruluşlarının yapı ve seçimlerinin yeniden düzenlenmesi talebi, seçim ve siyasi partiler yasası üzerinde çalışma yürütülmesi örneklerinde gördüğümüz gibi idam ve Anayasa Mahkemesi'yle ilgili MHP taleplerinde de aynı mekanizma işleyecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem idam hem de Anayasa Mahkemesi konusunda MHP'nin taleplerinin Meclis'ten geçmesi halinde onaylayacağını açıklamıştır.

Oysa Erdoğan'ın onaylayacağını açıkladığı, uygun gördüğü bu konularda Genel Başkanı olduğu AK Parti de Meclis'e teklif getirebilir. Ancak bu girişimin ittifak ortağı MHP'ye bırakıldığı görülmektedir.

Bu da sistemin tahkiminde nasıl bir mekanizmanın işlediği göstermektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.