11 Mayıs 2020

Kararlar bilimsel mi değil mi?

Kamuoyu AVM’lerin, berberlerin, kuaförlerin açılmasına ilişkin kararın Bilim Kurulu’nca da benimsenip benimsenmediğini bilmek zorundadır. Bu uygulamalarla salgının yeniden yayılmaya başlaması halinde Sağlık Bakanı, "bizim tavsiyemiz değildi" diyerek kenara çekilemez

Bugün itibariyle "kontrollü sosyal yaşam" başlıyor.

AVM’ler, berberler, kuaförler açılacak. Belli kurallara uymak koşuluyla alışveriş başlayacak, berberlere, kuaförlere gidilebilecek.

12 Haziran’da da futbol ligleri açılacak.

Bu kararlar Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, "salgını kontrol altına aldık" açıklamasıyla birlikte verildi.

Türkiye’de vaka ve can kayıplarının azalması gerekçe olarak gösteriliyor. Ancak, henüz vaka sayısı da can kaybı da ihmal edilebilir düzeyde değil. Günlük 50 civarında can kaybı yaşanıyor, yeni vaka sayısı da yapılan test sayısına oranla binli rakamlarda seyrediyor.

Bu tabloya göre alınan önlemlerde bir gevşeme olduğunda, salgının ikinci bir dalgaya ulaşması çok uzak bir olasılık değil.

Bu nedenle özellikle Bilim Kurulu üyesi bilim insanları "evde kal" uyarılarını sürdürüyorlar.

"Kontrollü sosyal hayata geçiş" kararının ne kadarının Bilim Kurulu’nun saptadığı bilimsel verilere, ne kadarının, ekonomik, sosyal ve siyasal kaygılara dayandığını kamuoyu bilmiyor.

Yine Futbol Federasyonu’nun liglerin 12 Haziran’da açılacağına ilişkin kararı yansıdığında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "sorumluluk Federasyon'a ait olur" açıklamasını yaptı. Bu da gösteriyor ki, Bilim Kurulu’nun futbol liglerinin açılması yönünde bir tavsiyesi yok.

Oysa öldürücü bir salgınla mücadele edilirken, bu tür kararlar Bilim Kurulu’na ait olmalı. Yoksa her kurum kendi kararını kendi verecekse Bilim Kurulu’nun bir anlamı yok demektir.

Bu durum şunu gösteriyor ki, Bilim Kurulu’nun siyasi otoriteye neler tavsiye ettiğinin kamuoyu tarafından da bilinmesi gerekiyor. Eğer bu bilinirse vatandaşlar da nasıl davranacaklarını Bilim Kurulu’nun tavsiyesine göre ayarlayabilirler. AVM’lerin açılması, futbol liginin başlaması gibi kararların Bilim Kurulu’nca tavsiye edilip edilmediği önemlidir. Vatandaşın davranışı, bu kararlar Bilim Kurulu’nun tavsiyesine dayanmıyorsa başka, dayanıyorsa başka olur.

Bu nedenle kamuoyu AVM’lerin, berberlerin, kuaförlerin açılmasına ilişkin kararın Bilim Kurulu’nca da benimsenip benimsenmediğini bilmek zorundadır.

Bu uygulamalarla salgının yeniden yayılmaya başlaması halinde Sağlık Bakanı, "bizim tavsiyemiz değildi" diyerek kenara çekilemez.

"Sorumluluk vatandaş veya Futbol Federasyonu’ndadır" diyerek de savunma yapamaz.

Sağlık Bakanı Koca ve Bilim Kurulu üyeleri bilimsel tavsiyelerini kamuoyuna açık biçimde anlatmalıdırlar. Eğer alınan kararlara katılmıyorlarsa, bunu da kamuoyuna duyurmaları gerekir.

Bitmeyen maske sorunu

Bilim insanlarının yaptığı açıklamadan anlaşılıyor ki, yaşam artık maskeli devam edecek. Maskesiz sokağa çıkılmayacak, herhangi bir mekana maskesiz girilmeyecek. Maske günlük kıyafetin ayrılmaz bir parçası olacak.

Bu durum maske konusunun yeniden ele alınmasını gerektiriyor.

Hükümet maske konusunda uçtan uca savrulan bir seri yanlış kararlar aldı. Bedava maske dağıtma işi başarılı olmadı. Yeniden maskelerin eczane ve uygun marketlerde satılmasına karar verildi. Satış fiyatının da bir lirayı geçmeyeceği duyuruldu.

Maliyeti düşük bir ürün olan maskenin vatandaşa bedava verilmesi sosyal devlet olmanın bir gereğiydi. Ancak, belediyelerle yarış havasında yasaklayıcı kararlarla maske bulmak bir soruna dönüştürüldü.

Şimdi maskenin KDV dahil tanesinin bir liraya satılması da sorun doğuracaktır. İster 10’luk, ister 50’lik paketler olsun, bir kişinin bir ayda maskeye ödeyeceği para 50 lira civarında olacaktır. Üç kişilik bir aile için ayda 150 lira, 5 kişilik bir aile için ayda 250 liralık bir maske ödemesi doğacaktır.

İşsiz olan veya salgının yarattığı kriz nedeniyle işini veya gelirini kaybetmiş, temel ihtiyaçları için yardıma muhtaç durumdaki vatandaşlar için bu kolayca ayırabilecekleri bir para değildir.

Ayrıca bedava dağıtmayı denediğiniz ve kullanımını zorunlu tuttuğunuz maskeden vergi almak de haksız bir uygulamalıdır. Maske kullanmak zorunlu tutulduğuna göre, vatandaşın maske almayarak bu vergiden kaçınması mümkün değildir. Bu durumda maskeden KDV alınmaması gerekir. Sağlık nedeniyle tüketimi zorunlu tutulan bir üründen vergi almak, vergilendirme ilkelerine aykırıdır.

Üretici firmaların verilerine göre maske maliyeti kalitesine göre 15-40 kuruş arasında değişmektedir. Bir satılacak maskenin 8 kuruşu KDV olacaktır. Bu verginin alınmaması ve maskenin maliyetine yakın bir fiyatla satılması gerekir.

Ayrıca satışın serbest bırakılmış olması, belediyeler veya hükümet tarafından maskenin bedava dağıtılmasını da ortadan kaldırmamalıdır.

Yaygınlaştırılması gereken model, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı tunç Soyer'in uygulamaya koyduğu "maskematik" modeli"dir. 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.

"
"