30 Kasım 2020

İmamoğlu ve Yavaş'tan sosyal devlet dersleri

Belediyelerin sosyal devlet sorumluluğuna uygun hizmetleri ve kamuoyunu şeffaf biçimde bilgilendirmeleri iktidarın da örnek alması gereken uygulamalardır

Koronavirüs salgını nedeniyle giderek zorlaşan yaşam koşullarıyla mücadelede, CHP'li belediyeler, nasıl sosyal devlet olunacağı konusunda ders niteliğinde uygulamalar yapıyorlar.

TÜM Yardımlaşma Derneği'nin (TÜMYAD) sosyal medyada yayınladığı görüntüler üzerine harekete geçen İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu, köprü altında geceleyen evsizleri, zabıta marifetiyle toplayıp otellere yerleştirdi. Yatacak yeri olmayan, çoğunluğu Türk vatandaşları evsizleri salgın koşullarında ve soğuk havada sokakta yatmaktan kurtardı. Evsizlerin temel ihtiyaçları karşılandı.

Bu uygulama sosyal devlet sorumluluğunun en iyi örneklerinden biri oldu.

Anayasasında "sosyal devlet" olduğu yazan bir ülkede sokakta yatan, yiyecek, içecek bulamayan vatandaş olmaz. Devlet, bu durumdaki vatandaşlarının yiyecek, içecek, barınma, güvenlik gibi asgari ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Bu nedenle belediyenin, hükümet bütçesinden karşılanması gereken bu hizmeti üstlenmesi örnek bir davranıştır.

Aynı şekilde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da, 65 yaş üstü ve engelli vatandaşlar başta olmak üzere salgın nedeniyle işlerini kaybedenlere, sağlık çalışanlarına ve yardıma muhtaç vatandaşlara ücretsiz sıcak yemek dağıtımının yanı sıra,  Covid-19 nedeniyle evlerinde karantinada olan vatandaşların 15 günlük kahvaltı ve akşam yemeklerini ücretsiz olarak karşılamaya karar verdi ve uygulamaya geçti.

Yavaş'ın bu uygulaması da yine sosyal devlet anlayışının önemli bir örneğini oluşturuyor.

CHP'li belediyeler, salgının başlangıcında da bu alanda örnek alınacak uygulamalara imza attılar. Kağıt toplayıcıların belediye tesislerine yerleştirilmeleri, bazılarının belediye hizmetine alınması, ev temizliğine giden kadınların ihtiyaçlarının karşılanması, bedava maske dağıtılması, askıda fatura uygulamaları, "komşunun veresiye defterini kapat" kampanyası gibi çok etkili dayanışma örnekleri verdiler.

Bu uygulamaları, sosyal devlet olmanın gereği olarak üstlenmesi gereken iktidar ise tam aksine belediyelere çıkarabileceği bütün engelleri çıkardı.

CHP'li belediyelerin hem kamusal hizmetleri hızlı şekilde yerine getirmeleri hem de salgınla ilgili halkın doğru bilgilendirilmesi konusundaki baskıları iktidarı etkiledi. Açıkladıkları salgın rakamlarıyla bir hayal dünyası yaratarak algı oluşturma politikası izleyen iktidar balonunu patlattı. Gerçek vaka sayılarını kamuoyundan saklayarak kendini başarılı göstermeye çalışan iktidar, İmamoğlu ve Yavaş'ın bulaşıcı hastalıktan vefat edenlerin sayısını defin işlemleri üzerinden açıklamaya başlamalarının ardından vaka sayısını açıklamak zorunda kaldı. Vaka sayılarının açıklanmasıyla, Türkiye'nin Avrupa'da en az değil en fazla vakaya sahip olan ülke olduğu da ortaya çıktı. Türkiye'nin salgınla mücadele öyküsünün hiç de turkuaz tablodaki gibi olmadığı gerçeği anlaşıldı.

Buna karşın hâlâ vefat sayıları belediyelerin açıkladığı defin sayısıyla uyumlu değil. Sadece İstanbul'da açıklanan günlük vefat sayısı, turkuaz tabloda açıklanan Türkiye'de vefat sayısının üzerinde seyrediyor. Buna, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerdeki vefa sayıları da eklenince turkuaz tablodaki vefat sayısına olan güven azalıyor.

Nitekim, vaka sayıları ile vefat sayıları karşılaştırıldığı zaman da ortaya dikkat çekici bir farklılık çıkıyor.

Örneğin, Türkiye'de 30 bin 103 vaka açıklandığı gün vefat sayısı 182 olarak duyuruldu. Aynı gün 26 bin 323 vaka açıklayan İtalya'da vefat sayısı 510, 15 bin 871 vaka açıklayan İngiltere'de vefat sayısı 479, 15 bin 178 vaka açıklayan Polonya'da vefat sayısı 599.

Vaka sayısı daha fazla olmasına karşın Türkiye'nin en az vefat sayısına sahip olması; İstanbul ve Ankara'da açıklanan defin sayıları, gasilhanelerin önünden yansıyan, üst üste konulmuş tabutlara, cenaze arabaları yetişmediği için otobüs bagajlarında mezarlıklara götürülen cenazelere ilişkin görüntüler dikkate alınınca büyük bir kuşkuya neden oluyor.

CHP'li belediyelerin gerçek verileri açıklamaları, turkuaz tabloda yeni değişikliklere yol açabilir.

Belediyelerin sosyal devlet sorumluluğuna uygun hizmetleri ve kamuoyunu şeffaf biçimde bilgilendirmeleri iktidarın da örnek alması gereken uygulamalardır.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.