14 Ağustos 2022

Kapalıçarşı'ya gitmek diye bir olgu vardır ve bu sadece alışveriş yapmak amacı taşımaz

Sadece Kapalıçarşı'yı yaşamaya ve "Oradaydım!" duygusunu içine almaya gidilen bir Dergah'tır Kapalıçarşı

Pandelli'nin turkuaz seramiklerini ve daracık taş merdivenlerini yavaşça çıkıp Eminönü İskelesini, köprüleri demir parmaklıklı ufak pencerelerden görmek bir ayrıcalıktır. Beyaz, kalın keten örtülü kare masalarında oturduğunuzda, o şahane börek gelirken önce kokusu gelir.

Kapalıçarşı'ya Pandelli'den önce de gidilir sonra da.

Mısır Çarşısı ile de iç içedir. Baharatlar, pastırmalar, kuru yemişler arasından geçerek de gidilir Pandelli'ye, ya da çıkınca içinden geçmek istersiniz.

Müdavimleri vardır desem olur.

Sanem her Türkiye'ye geldiğinde mutlaka bir Kapalıçarşı hikâyesi oluşur. Çarşıkapı tarafından girince Kalpakçılarbaşı caddesinden girilmişse, altın dükkanları dolaşılır. İznik seramikler ve Kütahya seramiklerden mutlaka alınır. Ya hediye götürülür ya da Berlin'de evin bir yerinde tarih sırasına girer.

Eğer pırlanta alınacaksa bu gidiş gelişler üç beş kez yapılır.

Çocukluğumuzdan bu yana, elmas gül küpe, tiara, elmas gerdanlık gibi evlilik hediyeleri için her zaman gidilen, gidildiğinde Pandelli'de yemek yenilen, Feraceciler'in köşesindeki Şark Kahvesinde kahve içilip yorgunluk atılan, Abdulla'dan bir sabun, doğal boyalı bir peştemal veya havlu alınan, ritüelleri olan Kapalıçarşı anılarımızda masal dünyası olarak hep vardır.

"Almasam da gider o havayı koklar, yaşar, bakarım!" der Sanem. Elli yıldır her Türkiye'ye gelişinde bu yaşanır.

Antika veya elmas mücevher bakılacak ise, 1880'lerden kalan Şalabi'ye mutlaka uğranılır.

Sait Koç'un şahane zümrütleri görülür.

Kuyumcuların vitrinlerinden taşan uzun zincirler, kalın Trabzon bilezikleri, Adana burmaları, sanki önceleri daha ihtişamlı durur ve ve sıcacık ışıklar altında altının rengi de bir başka görünürdü. Daha sık gidilir ve ilk AVM olarak da çok güzel gezilirdi. Kızım Başak beş yaşında iken, elini sıkı sıkı tutup (kaybolma hikâyelerini hep duyardık) Kapalıçarşı altın dükkanları arasında gezerken "Bu bileziklerin hepsinden istiyorum. her iki kolumun bileklerinden omuzlarına kadar" dediğini hiç unutamayız.

Dhoku, etnik ürün olarak sonradan gelen ama müthiş bir estetik ve üretimle yer eden marka oldu.

Recep Karaduman, Balkan İran Kafkas ve Orta Asya halı ve kilimleri ile çok önemli oldu.

Sofa Art & Antiques ile Kapalıçarşı'ya sanatsal ürünler girdi ve çok farklı bir marka oluştu. Antika ile, resim ve heykel ile, kitap ve mücevher ile, halı ve kilim ile çok aykırı ve ayrıcalıklı bir marka oldu.

Sevan Bıçakçı denilince, zaten bir dünya markası olarak hak ettiği yere geldi. Emekleri, inanılmaz enerjisi ve çalışkanlığı ile değerini buldu.

Orta Kazalar sokakta, tavanlardan sallandırılan her biri farklı renkte mozaik lambalar, lazer kesim Fas taklidi lambalar, şişeler, renkli camlar, kilimler, spor takımlarının üniformaları, küçük mankenler üzerinde sergilenen parlak dansöz kıyafetleri, yemeniler...

Sepetçiler Han'daki dericiler...

Zenneciler sokaktaki ipek şallar ve paşmina denilen, hayatımıza sonradan giren ve ananelerin dizine örttüğü kalın kareli örtülerin yerini alan, genelde Hindistan'dan gelen paşminalar...

Sazlar, darbukalar,  yatay ve dikey göz boncukları, Erzurum işi, Maraş işi, Gaziantep işi bakır tepsiler, Suriye işi tepsiler ve Türk kahvesi takımları...

Halıcılar caddesinde İznik Art... En güzel İznik çinilerini bulabileceğimiz, kuvars çamuru ile yapılmış, 13. yüzyıldan bu yana örnekleri cami ve medreselerde ve anıtlarda bulunan Anadolu Çinisi...

Anadolu'nun en eski seramik merkezlerinden birisi olan İznik, 15. yüzyıldan sonra gösterdiği gelişme ile dikkat çekmeye başladı.

16. yüzyıl sonrası ise, beyaz ve sert hamurlu seramik yapımının başlaması ile, İznik çini üretimi de düzenli olarak üretime başladı ve Osmanlı desenlerde kullanılan kobalt mavisine, turkuaz ve zeytin yeşili eklendi. Aynı yüzyılın ikinci yarısında manganez pembesi, gri ve yeşil tonarı ile zenginleşt. 16 yüzyıl sonunda ise, parlak mercan kırmızısı ile, çinilerde Saray Nakkaşhanesinin örneklerinden esinlenen desenler hakim oldu.

İznik çinisinin en çok kullanıldığı merkez hep İstanbul oldu.

Kanuni döneminde yapılan lale, gül, sümbül, karanfil motifleri ile çok renkli olarak süslenen 550 parçalık çini eşya, bir Fransız tarafından Rodos'tan satın alınıp Fransa'ya götürülmesi ile İznik Seramikleri uzun süre ''Rodos Seramiği'' olarak anıldı.

Şimdi en güzel örnekleri İznik'te olmaklar birlikte Kapalıçarşı'da da bulunabilir.

Kütahya seramikleri ise, hemen her sokakta, çanakların iç içe durduğu vitrinlerde görülür.

Eski, akordeon fenerler. Altta ve üstte yuvarlak çengelleri olan, kapatıldığında yan tarafındaki kilitlerden kapatılıp elde taşınan, asıldığında bakır kapakların arasındaki özel katlanmış kumaşın açılarak kullanıldığı sokak fenerleri...

Her boyda ve çapta olan şimdilerde az gördüğümüz bakır el işi fenerler...

Özbek tasların iç içe konulup sergilendiği, sokakalarda ahşap kutuların dizili olduğu Divrikli sokaktaki fesler, deri çantalar, Özbek örtüler, kilo ile satılan Özbek takılar...

Bir kültürdür Kapalıçarşı. Sadece alışveriş için gidilen bir alan değil; anı tazelemek için, içindeki ışık huzmelerini görmek için, yok olan Çukur Muhallebici için duyduğun hikâyeleri bir de yerinde anımsamak için; sadece Kapalıçarşı'yı yaşamaya ve "Oradaydım!" duygusunu içine almaya gidilen bir Dergah'tır Kapalıçarşı.

Esmer Erdem

Esmer Erdem, sanat tarihçi bir anne ile ressam bir babanın kızı olarak Ankara’da doğdu.

Sanatsal projeler ve sanatsal üretim alanında yoğunlaştı.

Hayatında iz bırakan en önemli dönemi, “Urart Okulu” denilebilecek sistem ve Mehmet Kabaş’a borçlu olduğunu vurgular.

Müze replikaları ve özel tasarım ürünlerle markaların üretiminde çalıştı, uzun süre DÖSİMM (Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü) için heykel, takı ve sanatsal obje  üretti; dünya turizm fuarlarında 300 parçalık Eski Hitit'den günümüze kadar gelen Anadolu Uygarlıkları Replika Koleksiyonu’nu sergiledi.

Armaggan mağazalarının kuruluş, markalaşma ve konsept sürecinin belirlenmesinde yer aldı, "luxury handcraft" akımının Türkiye'de başlatılmasının öncülerinden oldu. Tüm atölye ve tasarım-üretim ekibinin oluşumu, Hereke tezgâhlarında Osmanlı kumaşları dokumasına kadar giden kültürel süreci kurdu. Gaziantep Tasarım Mağazası ile ‘kutnu kumaş’ın kullanım alanlarını genişleterek dünyaya tanıtılmasında rol üstlendi.

Edirne Tasarım, Zeugma Müzesi koleksiyonu, Cumhurbaşkanlığı özel hediyeleri, Ankara CSO tasarım mağazası, Atatürk Kültür Merkezi tasarım mağazası ile birçok kurum ve kuruluşta statü hediyeleri üretimi gibi iş ve sanat projelerinde yer aldı.

Esmer Erdem Sanat Tasarım Üretim Şirketini kurdu, çalışmalarına İstanbul ve Bodrum'da sürdürüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Semboller ve renkler

Has yaratıcılık budur bence.. Renkler ve sembollerle oynayanların ilkesi ile yaşanacaklar.. Bir anlamda duyguları, duyarlılıkları, hazları, umutları öznel biçimde kurgulamak.. 

'Günlük!' diye başlayan yazılar..

Anılar gelir, aslında kendi kalakalmışlığına ağlarsın; varken hiç düşünmediğin olayları, birlikte geçirilen zamanları anımsarsın..

Özgürlük üzerine..

Acıdan, ayıplardan, baskılardan, hayata dayatılan engellerden ne zaman korkulmaz ve özgürleşilir?