15 Mayıs 2022

Estetik dediğimiz bilimdir

Yüksek sanat yapıtları koymanız, bu güzel şehre gösterdiğiniz sevgiyi ve saygıyı anlatır

Grekçe "aisthesis''in, yani duyum, duyusal algı anlamında kelimenin neden bu kadar önemli olduğuna bakınca, hayatın tüm alanlarına yansıdığı ve bizi doğrudan etkilediği için önemli olduğunu anlıyoruz.

Estetiği sadece güzel ve soyut değerler ile açıklamak alanı daraltmak olur. Geleneksel estetik, estetik obje, 19. yüzyıl başında mimarların ve zanaatkârların Rönesans ve Barok estetiğinden etkilenmeleri ile oluşmuş. Daha sonrasında "Arts & Crafts" ve "Art Nouveau'' ve "Art Deco'' akımlarının oluşmasıyla tasarımda form anlayışı gelişmiş ve hatta sanat yapıtı nedir sorgulanmaya başlamıştır.

Sanatın dönüştürücü gücü, devlet kurumlarının, yerel yönetimlerin ve kurumsal firmaların sosyal politikalarında ve kültür sanat pazarlama üzerinden dünya ile iletişim kurma aracı haline geldi. Çok önemli işlere yer verilirken, bir yandan da tekrarlara düşen "kültürel yozlaşma'' kimseyi korkutmuyor.

Toplumun öz değerlerine sahip çıkamaması "alelade'' seçimlerle estetik değer taşımayan, ticari kaygılarla üretildiği için giderek malzemelerinin de banalleşmesi sonucunda "normsuzluk'' diyebileceğimiz bir seri işle çevreci değerlerden tamamen uzak sentetik birçok malzeme ile üretilen işlere alkış tutan bir bakış açısı gelişmiş durumda.

Şehir estetiği ise hepimizi ilgilendiriyor. Uzun yıllardır İKSV ve CI, PSM dışında gözümüze, ruhumuza, kulağımıza hoş gelen, yenilikçi, insanlara değer veren ve yaşam kalitesine katkıda bulunarak kavramsal işlevlerini yerine getiren alanlar olmadı. En tehlikeli kelimeler "çok amaçlı salon'' ve "halkı kucaklayan'' kavramlarından vazgeçemedik ve her yapılan tekrarlar ile devam ediyoruz. Üstelik burada yapılan düşük kalite işleri Anadolu'ya taşıyoruz. Çünkü onlar yenilikleri hak etmiyor.

Bizim çok amaçlı salona ihtiyacımız yok. Paralar havalarda uçuşuyor, bizim adı konulmuş ve işlevsel alanlara ihtiyacımız var.

Sanat da, turizm de kültürsüz olmaz. Kişi sayarak, beğeni körlüğü geliştirilerek sergilenen eserler önünde kaç kişi fotoğraf çektirdi ise o kadar beğeniliyor düşüncesi ile bir şehrin en güzel noktalarına olur olmaz işler koymak ancak yerel yönetimlerde olur. Burası dünyanın en önemli şehirlerinden birisi.

"Dünya tek bir ülke olsa, başkenti İstanbul olurdu" demiş Napolyon. Evrensel kültürün hoşgörü başkenti, imparatorluklar şehri İstanbul.

Buraya koyacağınız sanatsal projeleri en az bir yıl çalışmanız gerekir.

Bir konsept etrafında ürettirmeniz, sanatçılara en azından malzeme bütçelerini ödeyip, onur duyacakları biçimde bir alt yapı kurmanız iyi olur.

Yüksek sanat yapıtları koymanız, bu güzel şehre gösterdiğiniz sevgiyi ve saygıyı anlatır.

İçerik oluşturmadan yapılan, bütçe yok denilen projelerden, yenilikten uzak kopya işlerden yoruldu bu şehir.

Neredeyse 20 yıl önce yıldızlar boyandı, sonra Kızılay Ay projesi başlattı. Şimdi kütlesel ve İstanbul ile bağlantısının ne olduğu anlaşılamayan farklı bir Anadolu formu yerleşti şehire. Demokrasi derken yapılanlar davranışları tetikler bu böyle sürüp gider.

Eğer organizasyonunuzda öğrenme yetersizliği var ise ve yıllarca böyle sürmüş ise bu bir tesadüf olamaz.

Özellikle bu durumun farkına varılmayıp, tasarlanma ve yönetilme biçimlerindeki "bir türlü öğrenilemeyen değerler" ile hareket etmeye ve anlamadığınız konularda gelişigüzel proje üretmeye çalışarak bu şehir dünyanın en önemli kültür şehri iken, alt sıralara iner. Düşünülmeden ve hatta sen ben o seçici kurullarından, yapılsın kararları ile geçen işlerle bizleri oyalamanız mümkün değil.

Peter Senge'in beşinci Disiplin Yasalarını yeniden okumak ve yazmak istedim:

1. Bugünün problemleri, dünün aykırı ve acil çözümlerinden kaynaklanır.

2. Ne kadar sıkı yüklenirseniz sistem sizi o kadar dışarı atar.

3. Daha hızlı, daha yavaştır.

4. Bir fili ikiye böldüğünüzde iki küçük filiniz olmaz.

5. Hem pastanız olur, hem de onu yiyebilirsiniz ama aynı anda değil.

6. Neden ve sonuç zaman ve uzamda birbiri ile yakın ilintide değildir.

7. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar bekleyemeyiz.

Yazarın Diğer Yazıları

Semboller ve renkler

Has yaratıcılık budur bence.. Renkler ve sembollerle oynayanların ilkesi ile yaşanacaklar.. Bir anlamda duyguları, duyarlılıkları, hazları, umutları öznel biçimde kurgulamak.. 

'Günlük!' diye başlayan yazılar..

Anılar gelir, aslında kendi kalakalmışlığına ağlarsın; varken hiç düşünmediğin olayları, birlikte geçirilen zamanları anımsarsın..

Özgürlük üzerine..

Acıdan, ayıplardan, baskılardan, hayata dayatılan engellerden ne zaman korkulmaz ve özgürleşilir?