08 Şubat 2021

Ummak ile ölmek arasında

Ummadıklarımız olur umduklarımız olmazken, tüm tehditlerin çoktan gerçekleşmiş birer gerçek olduğunu anlarken, ne çok insan ölüyordu

"Önümüzdeki kritik iki hafta" başlıklı manşetler ile geçen haftalar artık seneye evrildi.

Tedbir, temkin ve tehdit sözcükleri ile taktiksel olarak yönetilen bir pandeminin birinci yılı bitti.

Salgın biliminde, temkin ve tedbir sözcükleri, "önlem" sözcüğü, tehdit sözcüğü ise "önlem alınması gereken gerçek" kavramı ile karşılanmaktadır.

Çünkü, başlamadan önce pandeminin kendisi büyük bir tehdit idi ve artık gerçek oldu. Özetle tedbir, temkin ve tehdit sözcüklerinin zamanı çoktan geçti.

Mesela, geçen haftalarda, dünyanın daha bulaşıcı olan yeni varyantlar nedeniyle tehdit altında olduğunu konuşmaya başlamıştık ki tehdit olmayıp aslında bizim yeni keşfettiğimiz bir gerçek olduğunu anladık.

Bu varyantların dünyaya yayıldığı kaynaklar olarak, salgın başladığında ve sonrasında uzunca bir süre salgın yokmuş gibi yapan İngiltere, Brezilya gibi salgın inkarcısı ülkelerin dünyanın başına da ne dertler açmış olduğunu gecikmeli olarak anladık.

Oysa ben ve konuyu bilen başka kişiler yaz aylarında, serbestçe sürdürülen sınırlar arası hareketlilik ve aç-kapa taktikleri nedeni ile bulaşma yolu bir türlü etkili olarak kesilemeyen virüsün, bulaştıkça, çeşitliliğini artıracağını anlatmıştık. Tehdit ve temkin demeyip, böyle bir gerçeklik var önlem alınmalı uyarısında bulunmuştuk.

Ama tehdit, tedbir ve temkin sözcüklerinden dizdiğimiz tekerleme ile tekerlenmekten, bizim gerçeklere ilişkin sözcüklerimiz, arşiv adlı tozlu bir boşluk tarafından yutuluverdi.

Salgın yönetimlerinin tehdit diye tanımladıkları ve kamunun yalnızca tehdit olarak kalmasını umdukları birer birer gerçek oluyordu aslında.

Geçen hafta, bu "endişe verici varyantlar"ın da başka mutasyonlar daha biriktirdiği saptandı.

Mesela, İngiltere'deki yaygın varyant olan B.117'de ayrıca Güney Afrika ve Brezilya'daki varyantlardaki "E484K"adlı bir mutasyonda bulunuyordu ki bu da aşıların veya doğal olarak kazanılmış bağışıklığın etkisinin azalması potansiyeli anlamına geliyordu.

Demek ki bulaşma bu denli gerçekleşirken, virüsün her bir bireyde çoğalırken doğal olarak gerçekleştirdiği mutasyonların bazıları artık anlamlı hale geliyor, hatta kalıcı oluyordu.

Çünkü, virüsler bulaştıkça mutasyonlar ve bazı mutasyonların kalıcı hale gelmesi temel bir gerçekliktir.

Şu ana kadar saptanmış olan ve "endişe verici varyant"lar olarak izleme alınan üç varyant da, virüsün evrimleşme hızından beklenilenin ötesinde mutasyon biriktirmiş olmaları ile dikkat çekmektedir.

Demek ki artık, salgının orijinal virüsünde tedirgin edici moleküler bir hareketlilik var.

Bu gerçeklik karşısında alınacak önlemler, mutasyon analiz kapasitesinin teknolojik ve kapsam olarak artırılması, sınırlar arası geçişlerde sıkı kontrol ve izlemin yapılması, artık her bakımdan yorgun düşmüş bireyin alınacak koordine önlemlere güveninin ve böylece uyumunun tazelenmesi ile yeni varyantları da göz önünde bulundurarak salgın yönetimi ve en önemlisi hızlı ve etkili aşılama ile kazanımların hızlandırılması.

Ne var ki başlangıçta salgından muaf olmayı umarken şimdi de virüsün bir şekilde kendiliğinden vazgeçişini umuyor olmalıyız ki geçen hafta, gözümüzün önüne benim uykularımı bölen, parti kongreleri, toplu ayinler gibi kamu ile hiç çekinilmeden paylaşılan toplanmalar düştü.

Yaşananlar yüzünden hiç geçemeyecek olan geçen hafta, ülkenin uluslararası liglerde kalan az sayıdaki saygın kurumlarından olan Boğaziçi Üniversitesi'nin ve tüm akademik yaşamın geleceği için kaygılarını ve taleplerini barışçıl eylemlerle duyurmaya çalışan gençlerin palas pandıras doluşturuldukları emniyet araç ve binaları gibi distopik sahneler ile bizim ülkenin yakın gelecekte salgından çıkışı için umutlanmanın ummaktan öteye geçemeyeceğini kavradım.

Ummadıklarımız olur, umduklarımız olmazken, tüm tehditlerin çoktan gerçekleşmiş birer gerçek olduğunu anlarken, ne çok insan ölüyordu.

Hep aynı geçen haftadan yani Şubat 2021'in ilk haftasından söz etmeye devam edelim, o esnada İsrail, nüfusunun yüzde 60'ını aşılamayı başarmış, dünyadaki en hızlı aşılamayı gerçekleştirmiş ve aşılamanın salgına etkisini, hiçbir karantinanın başaramayacağı kadar büyük bir etki olarak raporluyordu.

Aşılanmaları tamamlanmış 60 yaş üzerindekilerin hastane başvurularında yüzde 46 azalmıştı. Bu yaş grubu, ağır hastalanma riski yüksek grup olduğu için aşılamanın etkisi onlarda daha belirgindi. Ayrıca aşılama, yüzde 50 varyant virüs etkisi altındaki salgının hızını dahi belirgin olarak azaltmıştı.

Dünyadaki havayolu trafiğine ilişkin raporları izleyerek, Türkiye'de bulunmasının kaçınılmaz olduğunu anladığım varyantlar ile ilişkili olarak geçen hafta bazı haberlere erişebildik. Kaynağımız tüm salgın sürecinde olduğu gibi, Sağlık Bakanı'nın basın ve sosyal medya paylaşımları idi.

Bakan, 3 Şubat 2021 tarihli mesajında durumumuzu şu şekilde ifade etti:

"Ülkemizdeki İngiltere mutasyonu 196 oldu. İki Güney Afrika, bir de Brezilya varyantı ile karşılaşıldı."

Bizler, sağlıkçılar için yaşamsal olan, varyant suşların hangi bölgelerde, hangi yaş gruplarında görüldükleri, klinik seyirin nasıl olduğu gibi bilgileri ise öğrenemedik ama öğrenmeyi umuyoruz.

Hızlı başladığımız çünkü aşılaması kolay ve pratik olan sağlıkçıları aşıladığımız ilk hafta aşılamalarının ardından yavaşlayan aşılama sürecinde güncel durumumuz, 2.78 kişi/100.

Erişmemiz gereken ise 70-80/100 kişi.

Kitle bağışıklığı için formül, yüzde 80'den etkili bir aşı ile nüfusun yüzde 70-80'ini kısa sürede, en geç altı ay içinde bitirmiş olmak.

Şu anda ülkemizde uygulanmakta olan inaktif aşı ile ilişkili veriler, aşı etkililiğinin, enfeksiyon için yüzde 50, ağır hastalık için yüzde 85 ve ölümü önlemekte yüzde 100 olduğunu gösteriyor. Koruyuculuk, 2 doz sonrası ve en erken ikinci dozdan 14 -28 gün sonra başlıyor ve şu anda aşı ülkemizde 28 gün ara ile yapılıyor.

Bir yabancı basın kuruluşu olan Bloomberg tarafından yapılan hesaplamaya göre, ülkemizde hedeflenen aşılama rakamlarına ulaşılması, nüfusun yüzde 75'inin kapsanması tahmini 2,9 yıl alacaktır.

Dünyada, aşı stratejisinde tek aşı olarak inaktif bir aşıyı çeşitlendirmeyen tek ülkeyiz.

Bugüne dek insanlık tarihinin mikroplar ile savaşmak olduğunu bilmeyen var ise sağkalımı, evrene hükmetmemizi ve ilerlememizi bu savaşı kazanarak başardığımız anımsatalım.

Baktıklarımızı görmeye başladığımız ve mikropları keşfettiğimiz üç yüz yıl önceki mikroskoptan, mikropların hastalandırıcı olduğunu anladığımız zamana kadar yüzelli yıl geçmişti .

Hastalıkları anlamak ile birlikte aşılama ile gelen kavrayışımız bu savaştaki en önemli silahımız oldu.

Princeton Üniversitesi'nden, bir epidemiyolog ve popülasyon biyoloğu olan, Bryan Grenfell'in çok yerinde metaforu ile "Bu bir orman yangını. Orman yangının sürmesi ve yangının büyümesi için yanmamış odunlara gerek vardır." Ya da tam olarak orman yangını yanmamış odun kalmayıncaya kadar sürer diyebiliriz.

Dünya tümüyle bu pandemi ile kaplanmış durumda. Almanya, Güney Kore gibi bazı ülkeler, toplum ve birey olarak baş edilmesi zor olan karantinayı uygulamadan, makul ve etkili kısıtlamaları, aşı ile buluşturan bir köprü olarak uyguladılar.

Kısıtlamaların sonsuza kadar sürdürülemeyeceği de, yanmamış odun kalmayıncaya kadar sürecek bir orman yangınına razı olmanın mümkün olmayacağı da açık.

Bir yıldan fazla bir süredir okullar kapalı, işsizlik ve umutsuzluk ile boğuşan gençler iş bulma kurumlarının önünde...

Gözlerine bakmaya cesaret edemiyorum.

Çok zor zamanlar çok.

Şairin dediği gibi "içimdeki öksüzlüğü hiçbir şey gideremiyor." (Murathan Mungan, Elli Parça)



Yazıda kullandığım kaynaklar

  1. https://www.bloomberg.com/graphics/covid-vaccine-tracker-global-distribution/#global-time-series-rates More Than 128 Million Shots Given: Covid-19 Tracker. Updated: 7 Şubat 2021 01:01 GMT+3
  2. Israel provides first signs of massive vaccination driving down virüs cases. Data from country with fastest rollout offers clear indication that jabs are slowing pandemic. https://www.ft.com/content/0cdc8563-1e6d-4089-bedb-b0f675c0d683

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat dersi

Hekimlik, hikâyeyi kaybetmeden hikâyeye katıştırılırsa insana yaşamı derinden kavratır. Ama hikâyeyi kaybetmek için önce bulmak gerekir. Yaralanmaktan korkan ise kendi hikayesini de hikâyeyi de bulamaz

AIDS için bir kırmızı kurdele

Bir ülkede çocuklar hiçbir şeyden korunulamıyor, istismar, töre cinayeti ayyuka çıkıyor, her gün okul yolunda birkaç çocuk kayboluyorsa o ülkede bir araftan söz edilmeli elbette. Bilimle iştigal ettiğini düşündüğümüz kişilerin bilgileri dahilindeki vahim durumlar basına düşene kadar sessiz kalmalarına da insanın “pess!” diyesi geliyor

İyilik, güzellik ve çirkinlik

Sonbahar renkleri aslında doğadaki döngünün tablosu gibi. İyiliğin ne kadar yaşamsal, yalnızca yaşamsal da değil evrimsel bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum

"
"