10 Temmuz 2022

İyi bayramlar

Hiç'liğe sürüklenerek bitti ilan edilen bir salgın nasıl tüm haşmetiyle, "Daha hiç olmadım, buradayım" diyen kılıktan kılığa giren bir virüsün ısrarıyla sürüyorsa, bizim, yetmesek yetişemesek de bayramı bayram etmek, kimseleri bayramda kimsesiz, ıssız bırakmamak ısrarımızı sürdürmemiz gerekiyor

Yokluk, yoksulluk, neşesizlik ve şiddetin tam ortasında mümkünse, iyi bayramlar.

Bunlara, havalar çok ısınırsa orman yangınları, yağmur çok yağarsa sel, yağmur az yağarsa kuraklık eşlik edebilir.

Bir hekim, cinsel yönelim ve çeşitliliği anlatmaya ve LGBTİ+ haklarına adanmış bir psikiyatrist azmettirilerek darp edildi, başka bir hekim görevi başında katledildi.

İki paçavra suç azmettiricisi gazete parçası ve o zihniyet hekimleri hedef gösterdi.

Biri darp edildi diğeri katledildi.

Hekimlik andından evrensel değerler, özellikle de "cinsel yönelim" ibaresi sansürlenip, öğrencilere baskı yapılarak, yemin değiştirilmiş şekliyle okutulmaya çalışıldı.

Bir önceki yıl sansürlenmiş hekimlik andı denemesi, tarikatların yuvalandığı malum bir üniversitenin tıp fakültesi tarafından bir pilot çalışma gibi uygulamaya konulmaya çalışılırken sosyal medya hesaplarımdan beni izleyen bazı öğrenciler benden yardım istemişti.

Ben konuyla ilişkili duyuru ve paylaşım yapınca, bu üniversitenin yöneticileri yalnızca beni trolletmek ve linçlemekle kalmayıp, beni takip eden öğrencileri de şüpheli olarak etiketleyip günlerce sorgulayıp baskı yaptılar.

Bir dekan mezuniyet töreninde konuşma yapan, bilimin evrenselliği ve özgürlüğü için demokrasiye atıf yapan tıp fakültesi birincisi olan öğrencisini susturmak için yerinden kalktı ve müdahale etti.

Türk Tabipleri Birliği açıkladı; yurtdışına gitmek için gerekli olan iyi hâl belgesi için başvuran hekim sayısı yalnızca haziran ayında 229, 2022'nin ilk 6 ayında 1171 oldu.

Son üç yılda üç bin hekim göç etmişti zaten.

Bir de üzerine salıverdiğimiz, unutturulmaya çalışılan salgında öngörülenden çok daha erken bir dalganın ortasına düştük. Üstelik bu kadar erken bir yeni dalga ve virüsün çeşitlenmedeki azmi, sonbaharı da puslandırıyor.

Bu coğrafyada aşmanın yaşamsal olduğu kader zincirlerinden boşalmış gibi sökün ediyor.

Yaklaşık otuz aydır, her dalgada göz kapaklarımız havada şaşırmış gibi yapıyoruz. Ama aslında yalnızca kendi varoluşumuzu değil türün, gezegenin varoluşunu tehlikeye sokacak kadar şaşkınız.

Yalnızca evren ve evrim değil, yaşamak konusunda hiçbir fikri olmayan bir güruh var.

Pandemi yalnızca saçmalıkların ve saçmalayanların dikkat çekmekte olduğu ve duyulduğu bir döneme denk geldi.

Saçmalama yarışı yapanların bir bölümü bunu bir pazarlama stratejisi, bir bölümü görünür ve duyulabilir olmak arzularından ama aslında buradaki çoğunluk bilimi, aklı rasyoneli savunan kişileri sindirmek için yapıyorlardı.

Bu coğrafyada zaten uzunca bir süredir liyakat ve bilimin, okumuş yazmışın üzerine kara bir battaniye örtsek de keyfimizce çalıp oynasak denilen bir dönem yaşanıyor. Sanki bunlar yok edilince çalıp oynayacakları mecalleri, zeminleri kalabilecekmiş gibi.

Pandemiden önce ben bu zorba döneme katlanabilmek için adeta işimi başımdan taşırıyor, neredeyse hiç televizyon seyretmeyip, kendimi sosyal olarak yalıtarak bu saçmalıklardan uzak durmayı başarabiliyordum.

Şimdi yalnızca hayatımın tam orta yerinde olan, bu saçmalıklar yüzünden sündürülen, bir pandemi değil aynı zamanda saçmalayan kitlenin ahenksiz kaba gürültüsü.

Bu gürültü yalnızca kulaklarımı değil duymak unutmak istediğim korkunç ve zalim yaşanmışlıkları tırmalıyor.

Zannederim, kural uygulayıcı olması ve bu güruhun elini tutması gerekenler, onların saldırdıkları kitleden, yani ben gibilerden hiç hoşlanmadığı için hem seyredip hem de köpürtüyorlar.

Ben onlara Twitter Suç Örgütü (TSÖ) adını verdim. Çünkü özellikle salgında yarattıkları kaos ile başta kendilerine inananlar olmak üzere ölüme sürükledikleri kitle nedeniyle, insanlığa bugüne dek hiç olmadığı kadar zarar veriyorlar.

En az salgına yol açan Koronavirüs kadar bu pandemik dönemin coğrafi işareti olarak tarihteki yerlerini alacaklarına eminim.

Pandemi ve tüm bu vahşet, şiddet tırmanırken iyi bayramlar demek ise absürdlük gibi geliyor.

Sümerologlar tarafından yıllarca izi sürülerek, özellikle Muazzez İlmiye Çığ'ın ömrünü adadığı çalışmalar sonucu aydınlatılmış bir kil tablet bundan tam 4 bin yıl önce yaşamış bir Sümerli şairin kaleminden bir uygarlığı ve bir anlamda da bu uygarlığın yok oluşunu anlatıyor.

Adı "Tanrı'nın adamı" anlamına gelen Ludingirra, kendisinden tam 4 bin yıl sonra bize ulaşan öyküsünü, uygarlıkları, dilleri unutulacak diye gelecek kuşaklar için yazmaya başlamış.

Müthiş bir öykü ve aslında yüzlerce hatta binlerce yıldır nasıl da aynı şeylerin tekrarına düşerek yüzümüzü hiç'liğe oradan da yok oluşa döndüğümüzü anlatıyor.

Uygarlılığının yok oluşunun idrakıyla birlikte şu sitemi kulaklarınızı çınlatmıyor mu:

"Ben daha büyük olacağım, ben daha yükseleceğim diyen şan, şöhret düşkünü yöneticiler ülkemizi parçaladılar, düşmanlarımıza bizi yem yaptılar ne acı değil mi?" (Sümerli Ludingirra, Muazzez İlmiye Çığ, s.72)

Sonra anlattıklarının sonunda "Bunları yazmakla sizi sıkmadımsa ne mutlu bana" diyor.

Hiç'liğe sürüklenerek bitti ilan edilen bir salgın nasıl tüm haşmetiyle, "Daha hiç olmadım, buradayım" diyen kılıktan kılığa giren bir virüsün ısrarıyla sürüyorsa, bizim, yetmesek yetişemesek de bayramı bayram etmek, kimseleri bayramda kimsesiz, ıssız bırakmamak ısrarımızı sürdürmemiz gerekiyor.

Bunları yazmakla sizi sıkmamış olmayı umuyor, iyi bayramlar diliyorum.

Esin Şenol kimdir?

Esin Şenol, lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde tamamladıktan sonra, tıp eğitimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1987 yılında tamamlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı'nda Araştırma Görevlisi olarak uzmanlık eğitimine başlamıştır.

Aynı anabilim dalında 1992 yılında ihtisasını tamamladıktan sonra uzman olarak göreve başlamış, 1995 yılında yardımcı doçent, 1996 yılında doçent, 2003 yılında da profesör unvanlarını almış ve 2009-2013 yılları arasında anabilim dalı başkanlığı yapmıştır.

1999 yılında Tufts University, New England Medical Center, Boston/MA'da “Kemik İliği Transplantasyon Ünitesi"nde Research Fellow (Araştırma Asistanı) olarak çalışmıştır. Halen kanser hastalarının infeksiyon izleminde konsultan olarak görev yapmakta ve bu konuda araştırmalarını sürdürmektedir.

Prof. Dr. Esin Şenol, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Ve Klinik Mikrobiyoloji Anablim Dalı Öğretim Üyesidir.

Ayrıca bağışıklama ve özellikle erişkin aşılması ile ilgili çalışmalar yürütmekte olup,

Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı bünyesinde Türkiye'deki ilk “Erişkin Aşı Merkezi" kurmuştur.

2013 yılında KLİMİK (Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları) Derneği alt grubu olarak,   Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu (EBÇG) kurmuş ve halen başkanlığını yürütmektedir.

Ayrıca; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Komite (2005-2007), Gazi Üniversitesi Akademik Değerlendirme ve Akreditasyon Ofisi (GÜADEK) –Kurucusudur (2005-2007).

Gazi Üniversitesi - Avrupa Üniversiteler Birliği ve Bolonya Süreci Kurucusu (2005-2007) ve

Febril Nötropeni Derneği Genel Sekreterliği (2005-2011) yürütmüş olduğu diğer görevlerdir.

TTB_Pandemi Çalışma Grubu üyesidir.

ATO Onur Kurulu Üyesi olarak çalışmıştır (2020-2022).

ATO-Yönetim Kurulu Üyesi (2006-2008) olarak çalışmıştır.

Halen T24 ve Birgün Gazetesinde köşe yazıları yazmaktadır.

Yabancı dili İngilizce olup evli, 1 çocuk annesidir.

Dünya Kitle İletişim Vakfı tarafından gerçekleştirilen 31. Ankara Uluslararası Film Festivali (3-11 Eylül 2020)  ve 32. Ankara Film Festivalı (4-12 Kasım 2021) Düzenleme Kurulunda yer almıştır.

  1. Ankara Film Festivalı (3-11 Kasım 2022) Düzenleme Kurulundadır.

İlgi alanları, sinema, yelken ve edebiyattır.

Yazarın Diğer Yazıları

Hekimlerin odası, sekterlik ve ideolojik körlük

Adanmak üzere yola çıktığınız hastalarınızın sağlığı ile aranıza girmekle kalmayıp sizi yıldıran, dövdüren, sürükleyen bu sisteme karşı direnişimizi, inadımızı sürdürebilmek öyle önemli ki...

Hekimliğe övgü

Ölümlülüğümüzle aramızdaki mesafede, yaşamla ölüm arasındaki köprülerde, dost düşman ayırmayan, kimlik, millet gözetmeyen, bence yerküredeki en kutsal, yaşamsal olan o yemini etmiş hekimler var hep

Üç kadın

Ninem kadar açık sözlü, annem kadar dirençli ve inatçıyım. Tam bir asır boyunca zamanı aralarında yuvarlayan üç kadın