Veya eril tahakküm, bira, kondom, Obama… Peki ne alaka?
Bir önceki yazımda küçük ölçekten ülkeye doğru yayılan ‘eril tahakküm’ ve toplumsal sonuçlarından söz etmiştim. Bu kez dünyadan bireye doğru yayılan şekline bakmak için kısa bir tur atacağım. Sizi temin ederim, felsefi ve magazinsel aradığınız her şeyi bulursunuz bu yazıda, ancak ne olursanız olun, kendi adınızla okuyun…
Süper-kahraman olmak harika bir şey!
“ABD Başkanı Barack Obama, Beyaz Saray Muhabirleri Derneği‘nin geleneksel gala yemeğinde, şakalarıyla herkesi kırdı geçirdi” şeklinde haber yapmıştı T24. Şöyle şeyler söylüyordu Obama:
‘’Bu hafta Michele Bahcmann benim İncil’de bahsedilen kıyameti getiren kişi olacağım kehanetinde bulundu. Şimdi bu tarihe geçecek bir icraat olmaz mı? Lincoln, Washington bile bunu becerememişti.’’
Kim bilir, şaka değildi belki. Kale almaz Amerikan bir eda da değildi onunkisi, kinaye yapmıyordu yani; aksine, kültürünün tüm gevşekliğiyle rahatça söyleyebiliyor, artık karanlığın kazandığını bildiriyordu.
Ancak karanlık görünür olduğu andan itibaren artık karanlık kalamaz, zamana tabi varılan yerde, önceki yer terk edilmiştir. Bir devrimin, sesi adımlar kesildiğinde duyulacak koca bir evrim yürüyüşünün son adımı olması, zifiri karanlığın bir adım ötesinin şafak, şafağın bir adım öncesinin alacakaranlık olması da aynı kat ediştendir.
”Bu akşam Washington Hilton Hoteli’nde olmak harika bir şey. Gerçi bu genelde, fahişelerin Kongre üyelerine söyledikleri bir cümle.”…diyordu ardından. Yani ‘kongre üyelerinin fahişelerle yattığı otel burası’ demek istiyordu.
Ne şaka yapmak, komik olmak gibi iyi bir niyeti, ne de bir başka kötü niyeti, ne sinsi bir nüktedanlığı, ne de tehditkar bir mizahı yoktu, sadece elinde değildi belki; artık yalan söyleyemiyordu…
Gezegende faşizm vardı. Orada da kadınları fahişe addetmek sorun olmadığı gibi, bu hitabı kullanmak elbet bir başkana bile yakışacak kadar doğaldı.
Kadın denen bu varlık ya da yuvarlak, fahişelik ya da cariyelikten başka işe yaramayacağından, o otelde kalmak için veremeyeceği şey yoktu, öyle de zavallıydı…
Lakin Obama da söylüyordu: -fahişelik de dahil, güç için her şeyi yapmak üzere- “Bu akşam Washington Hilton Hoteli’nde olmak harika bir şey.”
“Neyse ABD…” diyerek sonraki habere geçiyorum.
Bud varsa rızaya ne gerek var?
Aynı günlerde bir reklam yayınlanıyordu Obama’nın ülkesinde.
'GECE BOYU HAYIR'I LÜGATINDAN ÇIKARACAK BİRA.' Sloganıyla dikkat çeken Bud Light, git gide arttırdığı tacizkar eril doz sebebiyle tepki aldı. ‘Welcome to Whatever USA’ sloganıyla başlayan kampanyanın bir önceki sloganı ise: 'BUD VARSA RIZAYA NE GEREK VAR!'
İşe bakın, şöyle bir bira açıyordunuz; kimse size hayır diyemeyeceği gibi, bu iksiri içtikten sonra sizin de yapamayacağınız şey kalmıyordu. ‘Her şeye evet!’ Peki ama ne için?
Onu daha önce söylemişler; 'UP FOR WHATEWER' demişlerdi. İkisini birleştirince, her şeye hazır olmanız gerekiyordu.
Açar açmaz, bir cin çıkıyordu şişenin içinden: “Dile benden ne dilersen… Dur! Dileme hatta, sana ben söyleyeyim: Aziz Patrick Günü’nde YEŞİL GİYMEYENLERİ KISTIRABİLİRSİN, HER ŞEYE HAZIR OLMAYANLARI DA” …diyordu.
Yeşil giyinmiş hanımların önündeki pankartta 'UP FOR WHATEVER' yazıyordu. Onlar da dünden hazırdı ki, değillerse bile, Bud varsa rızaya gerek var mıydı?
Marka sosyal medyada ‘tecavüze teşvik ve cinsel istismar’ suçlamasıyla kınanınca, Bud Light, Business Insider yoluyla paylaştığı basın açıklamasıyla şöyle bildiriyordu:
Bazı kişilerin Aziz Patrick Günü* gönderimizi yanlış anladığını anlıyoruz ve alınmış olan herkesten özür dilemek istiyoruz. Amacımız yalnızca oyuncu olmak ve tatili kutlamaktı."
Ne denli anlayışlı ve de yüce bir davranış; ne oyuncu, ne şirin…
10 paralık süper-kahraman olmak
Budweiser’ın peşinden bir diğer reklam daha beylere dört dörtlük kahramanlık teklif ediyordu. Rendel, Süper-kahramanlar için ürettiği kondomla “Süper-kahraman gibi becer” diyordu. Kondomu takana kadar süper-kahraman olmak gerekmediği gibi işi bağlamak için 10 Dolar yetiyordu.
Yalnız biz kadınlar süper-kahraman derken anti-kahraman kastetmemiştik beyler.
Hesaba almamışsınız belki; biz süper-kahramanları o kıza aşık oldukları, akıma karşı durdukları, aşk uğruna yaptıkları insanlıklarla ‘süper’ oldukları için sevdik. Öyleyse adınıza düzelteyim:
“Süper-kahraman olmak zorunda değilsin. Paran olmasa da sevebilirsin. Kahraman olman yeter, hadi; ‘Kahraman gibi becer!”
Eril tahakküm insanlığa ihanettir!
Gezegenin öte yanında, şiddet yapılan kadınlar ve şiddete tapılan erkekler ülkesinde; 2015’in ilk üç ayında erkekler tarafından 74 kadın öldürülüyor; 24 kadına tecavüz ediliyor; 100 kadına zorla fuhuş yaptırılıyor; 84 kadın taciz ediliyordu. *
Tam da o günlerde hükümeti boyunca kadına şiddetin hassasiyetle perdelendiği, cezaların mazur, hatta kadının suçlu gösterildiği, beş yaşındaki kızların evlendirildiği, kadın ayrımcılığının kalın bir sis gibi üzerine çöktüğü o ülkenin sultanı, müstakbel eşiyle kamu spotunda görünüyor; ‘Kadına şiddet, insanlığa ihanettir!’ diyordu.
Ne teveccüh etmek, ne de oy almak için orada değildi sultan, seçim vaadinde bile bulunmuyordu, haşa! Kim bilir, belki o da şaka yapmıyor, sözünün arkasında duruyordu; nasıl olmalıydı ‘Yeni Türkiye’, yalnızca onu söylüyordu.
Kadınlar ne ister?
Yine o günlerde, ülkede kadınların sürekli ‘çanta’, ‘ayakkabı’, ‘ayakkabı isteyen erkek arkadaş’, ‘bakımlı olmak’, ‘çiçek’, ‘daha çok ayakkabı’ istediği anlatılan bir reklam yazılıyor, yayınlanıyordu. İhanete daha fazla dayanamayan ‘bağzı’ kadın ve erkeklerin ‘Kadınlar böyle cinsiyetçi reklamlar yapılmasın ister’ mealindeki imza kampanyasının ardından, Doğadan reklam için özür diliyordu:
“Yeni ürünümüzü duyurmak amacıyla hazırladığımız kampanya videomuz için sosyal medyada yapılan yorumlar bizi derinden üzdü. Bahsedilen amaçla yola çıkmadığımızı içtenlikle belirtmek isteriz. Bu nedenle siz değerli tüketicilerimiz nezdinde oluşan hassasiyeti anladığımızı ve kampanya videomuzu yayından kaldırdığımızı bildiririz.”
Amaçlarından şüphemiz yok bilakis; amaç GÜÇtü elbet. Obama gibi onlar da güç için erkeklerle flört ediyor, kadınları böyle gören (kendileri tarafından gördürülen) onca erkeğin kalbini çalmak, onlara yeşil çay satmak istiyordu. Ancak onlar da yeşil çayın uyarıcı etkisini gözden kaçırıyordu…
Kadın katılımı en kötü kadın istismarıyla kutlanır
Sonraki haftalarda köklü bir erkek lisesine kız öğrencilerin alınmasının 50. Yıldönümün kutlandığı lise pilavında çekilen kuradan striptizci çıkması ve yaptığı kucak dansı camiayı sallıyordu.
Olayın yarattığı çalkantı, okul sonrası yaşamda da, hatta camia ve ilişik iş çevrelerinde de hissediliyor, konuya tepki duyan kişiler mahalle baskısı korkusuyla saflarını değiştirmek ve içlerinden bazıları yeniden değiştirmek ihtiyacı hissediyordu.
Onur insan kalmaktır
Bu olayın peşine Onur Yürüyüşü ekleniyor, LGBT yürüyor, devlet TOMAlıyordu…
“Her insanda insanlığın bütün halleri vardır.” diyor Montaigne; hangi hallerde yaşanacağının seçimi her kişinin kendi sorumluluğundaysa ve eğer ‘onur’ diye bir şey olacaksa, en iyisi seçiminin arkasında durmaktır.
Bugün kadını istismar eden erkek, dün istismar edilmiş olandır.
Aklınızdan çıkarmayın. Belki de kadından çok önce erkeğin insanlık ve masumiyetiydi, aldatılan ve tecavüz edilen...
İnsanın insanlığıyla doğduğu cinsiyetine kilitlenmiş bir varoluş ve duruş kadar insanlığı yok edecek bir başka şey olamaz.
Eril söylemi ve vaatleriyle ‘insanlık erki’ni öldürmek isteyen sistem, çok çeşitli erkek oluş modellerinin tümünü aşağılama ve komplekslendirme yoluyla, tek tip ‘‘GÜÇlü erkek’ modelini dayatırken, ötekileri sindiriyor ve sonra da kışkırtıyor, böylelikle en iyi pornoyu bizzat kendisi ve hatta kilisede satıyor.
Önce reva görmeyerek, yasaklayıp gizleyerek, sonra gizli olana teşvik ederek, ön kapıdan ‘günahkarları’ kabul ederken arka kapıda ‘yeniden’, ‘yeni’ günahlar vaad ediyor. Çoktan günahkar değil mi insan, cennetten düştüğünden? Bu kısır döngü kendisini sonsuzca çeviriyor.
Sistem, her ölçekte ve her yere yayılan eril iktidar söylemiyle, yalnızca ülkelere değil, kadın ve erkeğe de savaş teklif ediyor; toplumlardan önce, insanlığı bölmek istiyor.
Kadın ve erkek olarak baştan bölünen her birey ve ikisinden türeyen her toplum, ülke ve tüm gerçeklik, lime lime oluncaya dek, ikiliğin çarpanlarınca git gide ve git gide bölünüyor.
İnsanlık, kadın ve erkek olmanın ötesinde duran bir vaattir.
Bu küresel kampanyaya ve onun söylemine, isteyerek veya istemeyerek destek vermiş tüm kadın ve erkekleri, an itibariyle ister mizah ister şiddet yoluyla, kullandıkları cinsiyetçi söylem ve yapacakları bireysel seçimleri ile sistemin tutum ve söyleminden desteklerini çekmeye; sevgi barındırmayan her türlü teklifinden kendilerini ve taleplerini çekmeye davet etmek isterim.
İnsanlık için hakiki kardeşlik, hakiki eşitlik ve sonrasında hakiki özgürlük dilerim.
@ErenTopcu_
Aziz Patrick Günü, 17 Mart: Aziz Patrick tarafından Hristiyanlığın İrlanda’ya getirilişinin kutlandığı gün. Aziz Patrick’in baba-oğul-kutsal ruh üçlemesini temsilen kullandığı üç yapraklı yoncaya ithafen yeşil renkte giyinilen bu günde kilisenin bağladığı oruç ve alkol yasağı kaldırılıyor ve sınırsız alkol tüketiliyor.
Bianet, Erkekler Mart'ta 27 Kadın Öldürdü
T24, Şimdi şu anda…, Leyla Alp