23 Nisan 2022

Döviz cinsinden ve döviz endeksli "menkul" sözleşmelerine ilişkin ödemelerin TL yapılması zorunluluğu getirildi 

Hâlâ liberal niteliğini koruyan kambiyo mevzuatımıza bu tür müdahaleleri son derece yanlış buluyor ve sonuçlarının ağır olacağını düşünüyorum

Değerli okurlar, 12.09.2018 tarihli ve 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'da değişiklik yapılarak, Türkiye'de yerleşik kişilerin, Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki bazı sözleşmelerde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağına dair düzenleme yapılmıştır.  

Bu Karara dayanılarak Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen istisnalara, yani döviz cinsinden veya dövize endeksli düzenlenebilecek sözleşmelere, 32 sayılı Karara İlişkin 2008-32/34 sayılı Tebliğ'in 8'inci maddesinde yer verilmiştir. 

Söz konusu Tebliğin 8 inci maddesinin 9 numaralı fıkrasına göre, Türkiye'de yerleşik kişiler, kendi aralarında akdedecekleri; taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırabilirler.

Bu fıkrada 19.04.2022 tarihli ve 31814 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tebliğ ile yapılan değişiklikle, döviz cinsinden veya döviz endeksli düzenlenebilecek menkul satış sözleşmelerine konu ödeme yükümlülüklerinin TL cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi zorunlu kılınmıştır. Bu değişiklik aynı gün yürürlüğe girmiştir. 

Şimdi bu değişikliğe ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Öncelikle hâlâ liberal niteliğini koruyan kambiyo mevzuatımıza bu tür müdahaleleri son derece yanlış buluyor ve sonuçlarının ağır olacağını düşünüyorum. Çünkü bu tür müdahaleler yerli ve özellikle yabancı sermayeyi korkutur. Ekonomik olayların idari tedbirlerle ve yasaklarla çözülebilmesi olanaklı değildir. Özellikle dövize bağımlı faaliyetlerde döviz cinsinden emtiaya ilişkin TL cinsinden yapılması zorunlu kılınan tahsilatların derhal dövize çevrileceği aşikardır. Bu durum önlenemeyeceğine göre bu işten sonuçta bankalar kârlı çıkacak, kişiler dönüşüm kurundan dolayı zarara uğrayacaktır. Amaçlanan bu olmasa gerektir.

Ayrıca bu kısıtlama alıcı ve satıcıyı ticari açıdan karşı karşıya getirecek, ihtilaflara neden olabilecektir. Çünkü döviz cinsinden veya dövizendeksli bedelin TL karşılığını tarafların anlaşarak belirlemeleri kolay değildir. Bu konuda da idari bir müdahale asla düşünülmemelidir. Taraflar serbest bırakılmalıdır. Tavsiyem, tarafların bu kuru bir sözleşme ile belirlemeleri (örneğin ödeme gününde ilan edilen MB döviz satış kurunun esas alınacağı şeklinde) yönündedir.

Hukuk düzeninde kişilerin mevcut düzenlemeleri esas alarak imzaladıkları sözleşmelerin, sonradan yapılan değişiklilerden etkilenmemesi esastır. 

"Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu birtakım güvenceler içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup; birey, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu, kânundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey, ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp, davranışlarını düzenleyebilir. Hukuk güvenliği, kuralların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de kan­uni düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2009/51, K.2010/73, K.T. 20/5/2010; AYM, E.2009/21,K.2011/16, K.T. 13/1/2011; AYM, E.2010/69, K.2011/116, K.T. 7/7/2011; AYM,E.2011/18, K.2012/53, K.T. 11/4/2012)."

"Kişilere mükellefiyet yükleyen düzenleyici işlemlerin yayımlandığı tarihten sonraki olaylara uygulanacağı ve ancak bu tarihten itibaren hukuki sonuçlar doğurabileceği hukukun genel ilkelerindendir. (DANIŞTAY YEDİNCİ DAİRESİNİN E.1978/1293, K.1979/1571 SAYILI KARARI)"

Bu çerçevede, menkul satış sözleşmelerine getirilen TL ödeme zorunluluğunun, yürürlüğe girdiği 19 Nisan 2022 tarihinden önce düzenlenmiş sözleşmeleri kapsamadığının kabulü gerekir.

Nitekim Hazine ve Maliye Bakanlığı 19 Nisan'da yaptığı düzenlemenin kamuoyunda yarattığı şaşkınlık ve belirsizliği gidermek için 21 Nisan'da yaptığı basın duyurusunda, eksik de olsa bu ilkeyi kabul etmiştir.

Söz konusu duyuruda, 

- 19.04.2022 tarihinden önce kendi aralarında akdetmiş oldukları menkul satış sözleşmelerinin ifası kapsamında 2022-32/66 sayılı Tebliğ'in yürürlük tarihi öncesinde dolaşıma girmiş bulunan döviz cinsinden kıymetli evraklar kapsamındaki ödeme yükümlülüklerinin TL cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi şartının aranmaması,

- 19.04.2022 tarihinden önce düzenlenmiş faturalar kapsamındaki ödeme yükümlülüklerinin TL cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi şartının aranmaması,

- Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasası'nda döviz cinsinden gerçekleştirilen kıymetli maden ve kıymetli taş alım satım işlemleri ile bu işlemlerin takası kapsamındaki ödeme yükümlülüklerinin TL cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi şartının aranmaması hususlarının uygun bulunduğu açıklanmıştır.

Öncelikle bir anlamda düzenleme niteliği taşıyan bu açıklamaların bir basın duyurusu ile yapılmasını yadırgadığımı belirtmek isterim.

Sonra, böyle bir düzenlemenin kamuoyu ile tartışılmadan yayımlandığı gün yürürlüğe konulmasını da doğru bulmuyorum. Nitekim bu düzenleme bankaların da katkısıyla yürürlüğe girdiği gün çok büyük sıkıntılar yaşanmasına neden olmuştur. En azından bankalar daha iyi bilgilendirilebilirdi.

Son olarak, bu açıklamaların eksik olduğunu, 19 Nisan 2022 tarihinden önce düzenlenmiş sözleşmeler kapsamındaki tüm döviz cinsinden veya dövize endeksli bedellerin döviz cinsinden ifa edilebileceğinin mümkün olduğunu açıklamak gerekir.

Ayrıca basın duyurusunda tebliğdeki düzenlemeye ilişkin aşağıdaki açıklamalar da yapılmıştır:

- Tebliğ'de geçen "menkul" ibaresi gayrimenkul tanımına girmeyen her türlü mal ve eşyayı (emtia, mamul, ticari mal, makine teçhizat vb.) kapsar. 

- Yapılan değişiklik, Türkiye'de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdettikleri/akdedecekleri menkul satış sözleşmeleri konusu ödeme yükümlülüklerine ilişkin olduğundan, Türkiye'de yerleşik kişiler ile dışarıda yerleşik kişiler arasında akdedilmiş/akdedilecek menkul satış sözleşmelerine ilişkin ödeme yükümlülüklerinin TL cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

- Yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 19.04.2022 tarihi ve bu tarih sonrasında döviz cinsinden düzenlenmiş olan çek vb. ödeme araçlarının Türkiye'de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdettikleri/akdedecekleri menkul satış sözleşmeleri konusu ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde kullanılması mümkün değildir (Hazine ve Maliye Bakanlığının döviz cinsinden çek kullanımını bu şekilde ortadan kaldırma yetkisi olmadığına göre bu düzenleme hukuki açıdan sıkıntılıdır).

- Yapılan değişiklik, taşıt satış sözleşmelerinin mevcut durumunu değiştiren bir hüküm içermemekte olup, değişiklik öncesinde olduğu gibi değişiklik sonrasında da Türkiye'de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri taşıt satış sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün değildir.

- 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olarak imzalanan sözleşmeler, Tebliğ'in 8'inci maddesinin on yedinci fıkrasına tabi olduğundan, bu sözleşmelere ilişkin yükümlülükler 19.04.2022 tarihinde yapılan değişiklikten etkilenmemiştir.

- 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayalı olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde sermaye piyasası araçları (yabancı sermaye piyasası araçları ve depo sertifikaları ile yabancı yatırım fonu payları da dahil olmak üzere) döviz cinsinden oluşturulması, ihracı, alım satımı ve yapılan işlemlere ilişkin yükümlülüklerin döviz cinsinden kararlaştırılması, Tebliğ'in 8'inci maddesinin on sekizinci fıkrası uyarınca mümkün olduğundan, bu işlemlere ilişkin yükümlülükler 19.04.2022 tarihinde yapılan değişiklik kapsamında değildir.

Tebliğin 8'inci maddesinin diğer fıkralarında yer alan menkul satış sözleşmeleri dışındaki sözleşmelere ilişkin ödeme yükümlülüklerinin TL cinsinden kabul edilmesi ve yerine getirilmesine yönelik herhangi bir değişiklik yapılmamış olup, mevcut istisnalar geçerliğini korumaktadır.

Bu yazı için son sözlerim...

* İhraç kayıtlı teslimlerde kısıtlamanın uygulanıp uygulanmayacağı tartışılıyor. Bence ihracatı yapan şirket pasif pozisyonda olduğu ve nihai alıcı yurt dışı yerleşik olduğu için bu işlemde ödemenin TL yapılması istenmemelidir. İhraç kayıtlı teslimde bulunan kişiye ödenecek döviz yurt dışından geldiği için bu işlemde TL ödeme yapmaya zorlamanın anlamı yoktur

* Serbest bölgelerde TL ödeme şartının uygulanıp uygulanmayacağının da tereddüt konusu olduğu anlaşılıyor. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde, serbest bölgelerde kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı açıkça hükme bağlandığından serbest bölgelerde TL ödeme şartı aranamaz.

Yazarın Diğer Yazıları

İştirak hissesi satışında uygulanan kurumlar vergisi istisnasının oranı Cumhurbaşkanı kararı ile yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürüldü

Taşınmazlarla diğer varlıkların satışında uygulanan istisna, koşullar ve oran yönünden aynı olmalı...

Yemek kartları ile ilgili yanlışta yargı kararına rağmen ısrar ediliyor!

Yemek kartı/çeki/kuponu gibi araçlarla sadece yemek hizmeti alınabilir. Bunların market ve benzeri yerlerde amaç dışında kullanılması halinde işverenlere yaptırım uygulanması hukuka aykırı olacaktır

"
"