27 Temmuz 2022

Devlet uyguladığı faiz oranlarını artırdı, bu faizlerin gider yazılamaması mükelleflerin yükünü artırıyor!

-

Geçtiğimiz hafta yapılan düzenlemelerle gecikme zammı oranı aylık yüzde 1,6'dan yüzde 2,5'e, tecil faizi oranı ise yıllık yüzde 15'ten yüzde 24'e yükseltildi. Böylece gecikme zammı oranı yüzde 56,25 ve tecil faizi oranı yüzde 60 artırılmış oldu.

Gecikme faizi ve pişmanlık zammı gibi vergide faiz uygulamaları da gecikme zammı oranına bağlanmış olduğundan, gecikme zammı oranındaki artış otomatik olarak bu faiz oranlarını da artırıyor.

Üstelik bu faiz ödemeleri vergi matrahından indirilemediği için mükelleflerin üstlendikleri fiili faiz yükü daha da artıyor. Örneğin kurumlarda 2022 yılında kurumlar vergisi oranı yüzde 23 olarak uygulandığı için bu faiz oranları sırasıyla yüzde (2,5 x 1,23=) 3,08 ve (24 x 1,23=) 29,52'ye yükseliyor. 

Vergide faizler neden gider yazılamıyor?

Vergide faiz uygulamalarının vergisel açıdan gider yazılamaması (yani vergi matrahından indirilememesi) yasal düzenlemelerden kaynaklanıyor. Bunları kısaca hatırlayalım.

  • 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizleri gelir vergisi matrahından indirilemez. (Gelir Vergisi Kanunu Madde 90) 
  • 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizleri kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilemez. (Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 11/1-d)

Bu hükümlere göre, 6183 sayılı Kanuna göre ödenen gecikme zammı ve tecil faizleri ile 213 sayılı Kanuna göre ödenen gecikme faizi ve pişmanlık zammı tutarları gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirilemiyor.

Diğer taraftan Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenmesi gereken prim tutarları, fiilen ödenmesi koşuluyla gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılabiliyor (5520 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 88).

Vergide ödenen faizlerin gider kabul edilmemesine yönelik eleştirilerim…

* Bankadan kredi kullanıp vergileri zamanında ödeyenler, kredi faiz ve kur farklarını gider yazabilirken; kredi kullanma olanağı bulunmayanların ödemesini geciktirdikleri vergiler için ödedikleri faizleri gider yazamıyor olmasını haklı/adil bulmuyorum.

* Gecikme faizi tahakkuktaki, gecikme zammı ise ödemedeki gecikmenin karşılığında ödeniyor. Bu yükümlülüklerin, devletin koyduğu açık kurallara muhalefetin sonucu olarak doğduğu, dolayısıyla bir anlamda cezai karakter taşıdığı söylenebilir. Oysa tecil faizi devletin rızası ve mutabakatı ile ödeniyor. Devlet zor durumdaki mükellefe vade tanıyor, bunun karşılığında da faiz alıyor. Bu nedenle tecil faizinde cezai vasıf hiç bulunmuyor. Tecil, piyasaya uygun bir kredi işleminden farksız. Bu nedenle tecil faizlerinin evleviyetle gider kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tecil faizi ile ilgili bu satırları yazarken değerli üstadım Mehmet Maç'ın bir yazısından geniş bir şekilde yararlandım. Bu harika yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

* Vergide faiz oranlarının piyasa hareketlerine uyumlu olarak hızlı güncellenmediğini düşünüyorum. Piyasa faiz oranları düşerken geç düşürülüyor ya da tam tersi yükselirken geç yükseltiliyor. Bu da mükelleflerin vergi ödeme uyumlarını azaltıyor veya onlar üzerinde olumsuz yük yaratıyor. Örneğin son oran artırımlarında bence geç kalındı. Yüksek enflasyon zaten ödemelerin geciktirilmesi şeklinde bozucu etkiler yaratırken, buna ilaveten vergide faiz oranlarının düşük bırakılması da vergi ödemelerinin geciktirilmesini özendiriyor. Muhtemelen bu günlerde vergide tahsilat oranları düşmüştür. Bu nedenle faiz ayarlamaları yapılırken daha hızlı hareket edilmesi gerekir.

Erdoğan Sağlam kimdir?

Erdoğan Sağlam Ankara’da doğdu, ancak nüfusta doğum yeri olarak Çorum görünüyor.

Liseyi İstanbul Maliye Okulu’nda yatılı okudu. Böylece mesleğe çok erken bir giriş yaptı. Ardından Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Üzerinde lise ve fakülteyi ikincilikle bitirmek gibi bir lanet vardır. En birinci ikincidir.

Üniversiteyi bitirmesinin ardından Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı Kurulu sınavını kazandı. Yedi yıl Hesap Uzmanı olarak çalıştıktan sonra 1994 yılında ayrılarak özel sektöre geçti. Bir yıl süreyle bir şirketler grubunun mali işler direktörlüğünü yaptı.  

İzleyen dönemde uluslararası danışmanlık ve denetim şirketlerinden BDO Türkiye’ye (Denet) katıldı. Halen ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak faaliyetine devam ediyor. Eşini ve işini çok seviyor.

Başta Vergi Konseyi ve TÜSİAD olmak üzere pek çok mesleki sivil toplum kuruluşunun vergi çalışmalarına katkıda bulunuyor.

2003 -2010 yılları arasında ve 2020 yılında Milliyet gazetesinde, çalışma hayatı boyunca mesleki dergilerde vergisel konularda çok sayıda makalesi yayımlandı. Mayıs 2020’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Teknik bir kitap yazmak istemediği için henüz bir kitabı yok. İleride en azından bir şiir kitabı, bir de polisiye roman yazmak istiyor.

Yeminli mali müşavirlik ve bağımsız denetçilik lisanslarına sahiptir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Öz sermaye hesaplarına ilişkin enflasyon farklarını sermayeye ilave ederken bir kere daha düşünün!

Öz sermayeyi artırmayan ve hiçbir olumlu vergisel sonucu olmayan bu işlemin yapılmasını kesinlikle önermiyorum. Aman dikkat!

Şirket ortakları ve mirasçılarını ilgilendiren önemli gelişme: Enflasyon düzeltmesi veraset ve intikal vergisini de etkiliyor!

Enflasyon düzeltmesi ile öz sermaye tutarları önemli ölçüde değişmektedir. Çoğunlukla öz sermaye tutarları artmaktadır, çünkü ülkemizde mükelleflerin büyük çoğunluğu varlıklarını özkaynaklarla değil borçla finanse ettiklerinden enflasyon düzeltmesi işlemi enflasyon kazancı doğurmaktadır. Bu da öz sermayeleri artırmaktadır