06 Nisan 2023

Doku uyuşmazlığı ve neredeyse bedava giyiniyoruz

 Dünyanın başlıca ülkelerinde enflasyon yüzde 10’a doğru gidebilir paniği yaşandı. Ülkemizde ise iktidarın “faizi tek haneye indirdik, enflasyon da tek haneye inecektir” rahatlığı vardı. “Seçimden önce enflasyon yüze 30 olacak” söylemi de vardı. Bu söylemler artık yok, başka vaatler var

Enflasyon, Türkiye’nin önde gelen bir ekonomik sorunudur. Her makroekonomik değişken gibi birçok başka değişkeni etkiliyor. Reel gelirler, tüketim, yatırım, üretim, döviz kurları, ihracat ve ithalat, cari denge gibi değişkenlere önemli etkisi var.

 Peki, ya faize? Elbette faize de çok güçlü bir etkisi var. Ama ülkemizde bu etkinin tersi olduğunu göstermek için bir garip uygulama oldu. Şimdilerde, bu garip ideolojik uygulamadan nasıl kurtuluruz sıkıntısı yaşanıyor, hemen her gün parasal kararlar alınıyor. Tarihsel ve bilimsel bilgi birikimini kenara iten bu yaklaşımın bedelini toplum olarak ödedik, ödeyeceğiz.

 Enflasyona dönelim. Tüketici (TÜFE) enflasyonu TÜİK’e göre bile son 15 aydır yıllık yüzde 50’nin üzerinde seyrediyor. Diğer başka kurumlara göre ise tüketici enflasyonu hala üç hanelere yakın veya üç haneler üzerindedir.

 Dünyanın başlıca ülkelerinde enflasyon yüzde 10’a doğru gidebilir paniği yaşandı. Ülkemizde ise iktidarın “faizi tek haneye indirdik, enflasyon da tek haneye inecektir” rahatlığı vardı. “Seçimden önce enflasyon yüze 30 olacak” söylemi de vardı. Bu söylemler artık yok, başka vaatler var.

 Acaba “TÜİK nasıl olsa enflasyonu düşük gösteriyor” rahatlığı da var mıydı? TÜİK, enflasyon bilgisini yayımlayan resmi kurumumuz. Ancak bu kurumun enflasyonu düşük gösterdiği yönünde yaygın bir kanı var. Yukarıda “enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 50’nin üzerinde” ifadesi ile bu kanıya katıldığımı göstermiş oldum.

 Bu konuda Türkiye’nin ve başka ülkelerin enflasyon verilerini inceleyen Kanada’dan değerli bir meslektaşımın, Prof. Dr. Reşit Serpkenci’nin değerlendirmesine aşağıda yer veriyorum. TÜİK’in TÜFE’si konusunda önemli bulguları var.

 TÜİK’in, özellikle hangi mal ve hizmet gruplarında enflasyonu düşük gösterdiğini burada birkaç kez ifade ettim. Suçlama yoktu, sorular sordum, ama yanıt da yoktu. Şimdi, giyim ve ayakkabı grubunda enflasyonun çok düşük olduğunu bir kez daha aşağıda açıklıyorum.

 Bu konuda da yine değerli bir meslektaşımın, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in değerlendirmesine aşağıda yer vermek istiyorum. Bu konuyu kendisiyle uzunca tartıştık.

 Sorularımız, uyarılarımız bugün karşılık bulmasa da, vardığımız nokta şudur; biz gördüğümüz eksikleri, yanlışları tarihe not düşelim, birileri nasıl olsa görür.

 “TÜİK’in TÜFE’si ülkenin enflasyon dokusunu ve dinamiklerini yansıtmıyor”      

Bu ifade, Kanada’dan yazan değerli meslektaşımız Prof. Dr. Reşit Serpkenci’den bir alıntı. Reşit Hocamızın TÜİK’in TÜFE’si ile ilgili yazısını ve bulgularını şöyle özetledim.

 “Son yazınız benim de ilgilendiğim bir konudaydı. Onun için yazıyorum. Buralarda bilirsiniz özellikle doktora öğrencilerine mümkün ölçüde “güvenilirlik ve geçerlilik” (reliability & validity) konularında hem felsefi hem metodolojik öğretim verilir. Bunun için Campbell ve Fiske’in çoklu özellik-çoklu yöntem (multitrait-multimethod (MTMM)) yaklaşımları yoğun işlenir. 

 Ek’te sizden de esinlenerek hazırladığım verilerin amacı şudur; aynı türden ama farklı özellikteki konulara / verilere farklı ölçüm ve yöntemlerle yaklaşmak, neyin daha doğruya yakın olduğunu daha iyi anlamak. Olabildiğince “gerçek nedir?” sorusuna bir yanıt aramak. [Not: Yazar; TÜİK, TCMB, İTO ve ENAG’dan toplam 10 adet fiyat, maliyet, ödeme ve ciro verisi kullanıyor.]

 Burada benim de sizin gibi anlamaya çalıştığım konu Türkiye’nin “dokusundaki enflasyon”. Bu anlamda konu TÜİK’in TÜFE’sini hem içeriyor hem de çok aşıyor. Çünkü TÜİK TÜFE’si Türkiye makro-ekonomi dokusunun sadece bir katmanı.

 Ek’teki grafik serilerinden görülen şu ki, TÜİK’in TÜFE verileri kesinlikle bu ekonominin dinamiklerini yansıtmıyor ve geçerliliği (validity) yaklaşık sıfır olan bir ölçüt. Veya, sizin yazınızda da değindiğiniz gibi sistematik “ölçme hatası” çok yüksek olan bir ölçüt.

 Kullandığımız yöntemler Campbell and Fiske’in (MTMM) yaklaşımı doğrultusunda, birbirinden kaynak ve ölçüm olarak bağımsızdırlar. 

 Türkiye için son derece güncel ve önemli olan Gıda kalemine odaklanalım. Burada görüyoruz ki, Tarım Girdisinden Üretime, Üretimden Pazara, ve Pazardan Tüketiciye ulaşan bir ekonomik zincirin son dönemdeki gibi bu denli farklı fiyat seviyelerinde hareket etmesi olası değil.

 Bu gibi hareketleri devletler veya devlet işletmeleri kaldırabilir, ancak kar amacı güden hiçbir sektörde işletmeler bu fiyat ivmeleri içinde ekonomik yaşamlarını sürdüremez. Hemen tümü TÜİK ve/veya TCMB kaynaklı olan bu serilerde sistematik olarak fark yaratan tek ölcüt TÜİK’in TÜFE’si!

 Sonuç olarak TÜİK’in TÜFE’sinin bir ölçüm olarak hiçbir geçerliliği yok. Fakat maalesef halkın sürekli ve hızla fakirleşmesi için kullanılan bir aptal!”

 Daha fazla ne söylenebilir?

 TÜİK’e göre neredeyse görece bedava giyiniyoruz

Şimdi gelelim TÜİK’in TÜFE’sinde bizleri aylardır şaşırtan “Giyim ve Ayakkabı” grubundaki enflasyona. Tablo 1’de bu grup için son dört ayda TÜİK’in ve İTO’nun (İstanbul Ticaret Odası) yayımladığı yıllık TÜFE enflasyonları yer alıyor.

 Tabloda ayrıca, kredi kartıyla yine Giyim ve Ayakkabı için yapılan kredi kartı harcamasında son dört aydaki yıllık değişmeler var. Anlaşılıyor ki, kredi kartı harcamasındaki artışta, enflasyon etkisi yanında, harcamalarda giderek daha çok kredi kartı kullanılmasının etkisi var.

 Fiyatların hızla yükseldiği bir dönemde kredi kartı ile gecikmeli ve taksitle ödemek anlamlı bir  ekonomik davranıştır. Bu davranış, enflasyonun yükseldiğinin de göstergesidir.

 Tablo 1 TÜFE’nin Giyim ve Ayakkabı Grubunda

             Yıllık Enflasyon ve Kredi Kartı Harcaması Artışı, Yüzde

Kaynak: TÜİK, İTO ve TCMB

 

Tablo 1’de ilk dikkat çeken, giyim ve ayakkabıda TÜİK ve İTO yıllık enflasyonlarının düzey farkıdır.  İTO enflasyonu TÜİK enflasyonunun üç hatta dört katıdır. İkinci dikkat çeken aradaki farkın giderek açılmasıdır. İTO yıllık enflasyonu artarken, TÜİK enflasyonu hızla düşmektedir.

 Aylık enflasyonlara baktığımızda TÜİK giyim ve ayakkabı enflasyonlarının son beş aydır eksi olduğunu, yani fiyatların son beş aydır düştüğünü görüyoruz. Yalnızca 2023 Mart ayını dikkate alırsak giyim ve ayakkabıda aylık enflasyonlar şöyledir;

TÜİK yüzde -1,92

İTO yüzde +5,32

ENAG yüzde +11,62.

 Yazıyla da söyleyeyim. TÜİK, fiyatların bir ayda yüzde ikiye yakın düştüğünü, diğer iki kuruluş aynı fiyatların önemli ölçüde arttığını ifade ediyor.

 TÜİK’in giyim ve ayakkabı enflasyonunun diğer kuruluşların enflasyonlarına göre çok farklı olması ve üstelik TÜİK enflasyonunun ters yönde seyretmesi kabul edilebilir değildir. Bu sonuçların açıklanması gerekir. Bu açıklamayı öncelikle TÜİK’in yapması gerekir.

 Bu konuda değerli meslektaşımız Prof. Dr. Seyfettin Gürsel şöyle diyor:

“TÜİK enflasyonunun son zamanlarda kira, giyim ve gıda kalemlerinde göstermeye başladığı tuhaflıkları çok iyi ifade etmişsin. Gıdada ama bilhassa giyimdeki tuhaflık hayret verici. Belirttiğin gibi, bu gruptan kumaş kalemini de çıkarmışlar ve bir açıklaması yok.”

 Seyfettin Hoca bu bağlamda ekliyor: Fiyatlar ve enflasyon konusunu izleyen bizlere doğruyu ve gerçekleri aramak adına sorumluluk düşüyor.”

 Bu bağlamda iki konu daha var. Birincisi, giyim ve ayakkabı grubunun en önemli üç alt kalemine baktığımızda Tablo 2’deki sonuçları görüyoruz. Bu alt gruplarda enflasyon farkı iyice göze batıyor. Çocuk giyimindeki 12 aylık enflasyonun sıfıra yakın olduğunu görünce, çocukları neredeyse görece bedavaya giydirdiğimizi söyleyebiliriz.

 Tablo 2 Giyim ve Ayakkabı Alt Gruplarında Mart 2023’te Yıllık Enflasyon  

 

İkinci bir konu depremle ilgili. Depremde özellikle Kahramanmaraş’ta ve diğer deprem illerinde tekstil sektörü önemli yaralar aldı, üretimde zorunlu durmalar ve gerilemeler oldu, oluyor. Diğer yandan, deprem illerine diğer illerden önemli miktarda giysi ve ayakkabı gönderildi, bir talep yaratıldı. Ayrıca deprem illerinde yıkılan konutlarda giysi stoku da önemli ölçüde azaldı.

 Tekstilde ve giyside arz sorunları ve stok düşmesi varken, talep artışı da olduysa, fiyatlar nasıl düştü acaba? Bu konuda da TÜİK’in açıklama yapması gerekir.   

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye soruları

Türkiye’nin de desteği ile Esad’ın devrilmesi hem Rusya, hem İran’ı önemli etki ve prestij kaybına uğrattı. Bu bakımdan bu ülkelerin Türkiye ile bir güven sorunu yaşaması söz konusu olabilir. Ancak şimdilik, bu sorun varsa bile dışa vurumu çok olmadı. Yine de sonraki dönemlerde bu güven sorunu Türkiye’nin karşısına çıkabilir. Türkiye’nin özellikle Rusya’ya enerji bağımlılığı bu sorunu büyütebilir

Enflasyonu düşürme programının döviz kuru çapası/çıpası nedir?

Döviz kuru için, dolar veya dolar ve Euro sepeti olarak, neden bir sayısal artış oranı açıklanmıyor? Her an gelebilecek vergiler, sürekli artabilecek “itibar harcamaları” beklentisi ve haksızlık duygusu var. Bu soruyu Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e ekim ayındaki T24 konferansında sormak istemiştim

Şaşırtan barış söylemleri ve barış ödülleri

ABD ve İsrail, kuzey doğu Suriye’de insan ve silah gücü biriktiriyor. İnsan gücünün çok önemli bölümü Kürt nüfustan devşiriliyor. Soru şu; İsrail’in eksikleri böylece, bu güçle giderilebilir mi? İkinci bir soru şu; Öcalan’ın hayal ettiği Kürt ulusal sorununun çözümü böyle mi gelecekti acaba?

"
"