03 Mart 2019

Avcılar’da KHK’lı, sosyalist ve bağımsız aday: Savaş Karabulut

2016’da İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden ihraç edilen ve KHK’lılığın ekonomik cenderesinde şimdi belediye başkanı adaylığı gibi pahalı bir işe soyunan Karabulut, seçim çalışmasını neredeyse tek başına yürütüyor

KHK’lı olmak, bir barış bildirisini imzaladığın için ya da solcu bir akademisyen olarak rektörün gözüne çok battığın için üniversiteden atılmaktan daha fazlasını ifade ediyor. “Düşmanları” için uzun vadede bir sivil ölümü arzulayarak KHK’ları planlayanlar, bu konuda çok iyi çalıştığından, atılmanın ilk siyasi coşkusunun üzerinden zaman geçtikçe omuzlara birçok sorun biniyor. İş bulamamak, yurtdışına çıkamamak, verilen hapis cezalarıyla başa çıkmak, sınava girip kendi üniversitende öğrenci dahi olamamak gibi engellerin, maddi tarafı kadar manevi bir ağırlığı da var ve yüzlerce akademisyen bunların yükü üzerindeyken işe yarar bir şeyler yapmak için çabalamaya devam ediyor.

Bunlardan birisi de Dr. Savaş Karabulut. 29 Ekim 2016 tarihinde İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Anabilimdalı’ndan ihraç edilen Karabulut, yerel seçimlerde, Avcılar’dan bağımsız belediye başkan adayı.

Karabulut, üniversiteden neden ihraç edildiğini şu sözlerle açıklıyor: “Üniversitede bilim insanı kimliğine yakışır davranışlarım, akademik özgürlüğe olan düşkünlüğüm, iş güvencesine karşı beraber ihraç edildiğim güzel arkadaşlarımla olan emek mücadelem ve bir jeofizik mühendisi olarak deprem başta olmak üzere birçok konuda ürettiğim bilimsel/mühendislik bilgisini toplumla paylaşıp, siyasi iktidarın bizleri köle etmek istediği kent politikalarını eleştirmek olabileceğini düşünüyorum”.

İhraç edilmesinin ardından LPG Otogaz Sorumlu Müdür Eğitimi ve İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi almasına rağmen Karabulut, SGK kayıtlarında KHK’lılara yönelik fişlemeler dolayısıyla iş bulamıyor; tıpkı diğer ihraçlar gibi. Bir iş görüşmesine gittiğinizde, kayıtlardaki “Kamu Görevinden Çıkarıldı (Kanun/KHK Göre)” ibaresi, sizin bütün yetkinliğiniz ya da deneyiminiz adına sizden önce konuşmaya başlıyor.

Böyle bir ortamda iş bulamayan Karabulut, Soma Kadın Kooperatifi’nden aldığı tarım ürünleriyle birlikte baklagil, zeytinyağı ve bal satmaya başlıyor. Ve hâlâ da geçimini böyle sağlıyor.

“Avcılar’ı depreme hazırlayacağım!”

Akademik görevi sırasında aynı zamanda TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası’nda da aktif olarak çalışan, kentsel dönüşüm ve deprem önlemlerinin –emekçilerin lehine bir şekilde- alınması konusunda mücadele eden Karabulut, belediye başkanı adayı olma sürecinin köklerinin bu kent mücadelesinde olduğunu belirtiyor:

“Bir kent bilimci olarak; somut olarak aday olduğum kentin sorunlarını belirlemeye odaklandım. Bunun için hem literatür bilgisini kullandım hem de kent sakinleriyle mülakatlar yaparak ve notlar alarak öncelikleri çıkarmaya başladım. Adaylığımın ilk amacının, Avcılar ilçesini depreme hazırlamak olduğunu söyleyebilirim. Avcılar’ı bir süre imara kapatmayı planlıyorum. Beton-Zemin laboratuvarıyla tüm binaları ve üzerine oturdukları zeminleri tek tek ücretsiz olarak incelemek ise ilk işimiz olacak.”

Diğer partilerin emekçi halkın temel sorunlarına yeteri kadar eğilmediğini ve adaylık yarışı ile meşgul olduğunu, böyle bir süreçte sosyalistlerin aday çıkartmamasını da yanlış bulduğunu söyleyen Karabulut, kendi projesini “Sosyalist Halkçı Belediyecilik” olarak tanımlıyor. Ovacık’taki belediyecilik deneyiminin çoğaltılması gerektiğini vurgularken, kendi “vaat”lerini ise şöyle sıralıyor:

“Kadınları üretim sürecine katmak için kreşler kurmak, kadına uygulanan şiddete karşı kadın dayanışma evlerini hayata geçirmek, yaşlı bakım evlerinde emeklilik sonrası hayata kolay geçebilmek için danışmanlık hizmeti vermek, emekliler lokalleriyle hayatı paylaşmak, spor tesisleri ile atletizmi özendirmek, ücretsiz öğrenci yurtları inşa ederek öğrencilerimizi tarikat yurtlarına mahkum etmemek ve okuyan bir gelecek için 7/24 saat açık halk kütüphanesi açarak sosyalist bir kent anayasasını hayata geçirmeyi hedefliyorum. Bunun yanı sıra Yeşilkent-Firüzköy mahallerimizde tarım ve hayvancılık kooperatifi; Cihangir-Ambarlı mahallerimizde Esnaf Kooperatifi; Merkez, Gümüşpala ve Denizköşkler mahallerimizde ise Konut Kooperatifi oluşturmayı planlıyorum.”

“Adaylığım bizi ihraç edenlere cevap niteliğinde”

KHK’lılığın ekonomik cenderesinde belediye başkanı adaylığı gibi pahalı bir işe soyunan Karabulut, seçim çalışmasını neredeyse tek başına yürütüyor: “KHK’lı olmamın ekonomik geçimimde zorluklar yaşattığı bir durum karşısında tüm çalışmalarımı ve programımı sosyal medya üzerinden duyurarak sürdürmeye devam ediyorum.”

Sözlerini “KHK’lı bir akademisyen olarak aday olmam bizi ihraç edenlere karşı önemli bir cevaptır” şeklinde sonlandıran Karabulut, gerek adaylığıyla, gerekse bugüne kadar sürdürdüğü mücadelesiyle (ve tabii ki diğer yüzlerce akademisyenin de direnciyle) “sivil ölüm”ün sadece iktidar arzuhalcilerinin zihnindeki bir fanteziden ibaret kalacağını kanıtlıyor. İşsizlik, yurtdışı yasağı, 15 aydan 27 aya kadar hapis cezaları ve aşina olduğumuz diğer baskılar, akademisyenlerin iktidara biat etmesini sağlayamıyor.

Rantsal talana karşı mücadele ettiği için üniversiteden atılan bir akademisyen, mücadelesini bırakmak bir yana, büyütmek için belediye başkanı adayı olarak karşılarına dikiliyor.

Yazarın Diğer Yazıları

CNN Türk boykotu işe yarar mı?

CHP’nin boykot kararını iktidarın sözünü güçlendirmeme hamlesi olarak da okuyabiliriz. Geç kalınmış bir karar olsa da, bu davet boykotunun CHP’lileri aşan bir kapsama erişmesi, CNN Türk’ün medya alanındaki temel işlevini faş eden ve bunu kadükleştiren bir etki yaratacaktır

Şehir, BİSAV ve üzgün İslamcılar

Sanırım, Şehir Üniversitesi’ne ve ardından BİSAV’a bu şekilde el konulması, AKP’nin "kültürel iktidar olamadık" yakınmasının ardında herhangi bir kültür politikasının olmadığını herkese açık şekilde göstermiştir

Bir gösteri olarak "tartışma" programları

Bu programlarda birçok şeyin olduğunu, ancak tartışmanın olmadığını söyleyebiliriz. Ülkenin mevcut vaziyetinde bu programların işlevi, kamuoyunu ilgilendiren meselelerin gerçekten tartışılması değil, iktidarı ilgilendiren meselelerin ne kadar hayati veya doğal olduğunun kanıksatılması