11 Ağustos 2015

Sigarada ideal vergileme modelinin neresindeyiz?

10 liraya satılan bir paket sigaranın 8,25TL’si vergilerden oluşuyor!

Ülkemizdeki sigara (tütün ürünleri) vergileme rejiminin, vergi sistemimizin en karmaşık vergilendirme yapılarından birisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu karmaşık yapının; enflasyondan, sigara sektörünün fiyat stratejilerine; tüketici tercihlerinden, kaçak sigara ticaretine kadar geniş bir etki alanı var. İlk önce bu karmaşık vergilendirme yapısını biraz açalım; sonra da Merkez Bankası tarafından yakın zamanda paylaşılan “Türkiye’de Tütün Ürünleri Piyasasında Firma Stratejisi, Tüketici Davranışı ve Vergilendirme”  başlıklı çalışmada yer alan bazı önemli tespitleri irdeleyelim.

 

Bütçeye sigaranın katkısı…

 

Sigaranın bütçe vergi gelirlerimiz için çok kıymetli bir kaynak olduğu konusunda bir şüphe yok. 2014’te sigara (tütün ürünleri) üzerinden Bütçe’ye aktarılan toplam ÖTV tutarı 23 milyar TL. Başka bir anlatımla, 2014’te toplam vergi gelirlerimizin %6,5’luk kısmı sigara üzerinden alınan ÖTV’den gelmiş durumda. Bir küçük not düşelim, 2015 Haziran sonu itibariyle tütün mamullerinden toplam ÖTV tahsilatı ise 12,2 milyar TL.

Mali idarenin, gelecek yıllarda sigara sektöründen Bütçe’ye aktarılacak tutarın azalmayacağını öngördüğünü de belirtelim. Sektörden, 2015 yılı için 23,5 milyar TL, 2016 yılı için 24,5 milyar TL ve 2017 yılı için de 25,8 milyar TL ÖTV tahsilatı planlanmış durumda.

Bu tabloya, sigara üzerinden ayrıca alınmakta olan %18 KDV’yi de ekleyince, sektörün vergisel vazgeçilmezliği açıkça ortaya çıkıyor.

 

Sigara vergilemesine yakından bakalım…

 

Biraz önce bahsettiğimiz sigara vergilemesindeki karmaşık yapıyı anlatmak için sigara üzerindeki vergi yükünü ortaya koymamız gerekiyor. Sigara üzerinden, biri nispi (%65,25) ve biri de maktu (paket başına 0,1968 TL) olmak üzere iki ayrı ÖTV tahsil ediliyor. Bunların üzerine KDV’siz fiyat üzerinden %18 de KDV ekleniyor. Özetleyecek olursak, bir paket sigara üzerindeki ortalama vergi yükü %82,5 düzeyine ulaşıyor.       

Somutlaştıralım, perakende fiyatını 10 TL varsaydığımız bir paket sigaranın bu fiyatının içinde 6,525 TL nispi ÖTV, 1,525 TL KDV (%18 KDV perakende satış fiyatının %15,25’ine karşılık geliyor) ve 0,1968 TL de sabit maktu vergi var. Özetle, 10 TL’ye satılan bir paket sigaranın 8,25TL’si vergilerden oluşuyor.

Bu rakamın 8,05 TL’sinin nispi (oransal) vergi olması da dikkat çekici ve sigara vergilemesine ilişkin -fiyat indirimi savaşları ve yüksek enflasyon etkisi gibi- birazdan değineceğimiz temel sıkıntılar da bu “yüksek nispi - düşük maktu” vergi yapısından kaynaklanıyor.

 

Merkez Bankası çalışması neler söylüyor?

 

Yukarıda da biraz özetlemeye çalıştığımız üzere, Türkiye’nin sigara üzerindeki vergileme modeli, yüksek nispi vergiler -özellikle de nispi ÖTV- nedeniyle “sigara fiyatlarına” aşırı duyarlı. Bu duyarlılık çok ciddi sıkıntılara yol açma potansiyeline sahip.

TCMB tarafından Haziran 2015’te yayımlanan çalışmada, konunun tüm yönleri için optimum bir vergi modeli arayışı üzerinde durulmuş. Çalışmada sigara vergileme sistemimize ilişkin çarpıcı tespitler var. Bunların bazılarını özetlemeye çalışalım;

- Türkiye’de tütün vergilendirmesi oldukça karmaşık bir yapıdadır ve mevcut rejim; firmaları fiyat değişikliklerine, tüketicileri ise daha ucuz ürünlere yönelmeye teşvik etmektedir. Bu durum vergi kayıpları ve önemli fiyat dalgalanmalarına neden olmaktadır.

- Yüksek oranlı bir nispi verginin “fiyat yanıtı” da yüksek olmaktadır. Örneğin nispi vergiyi %69’dan %70’e çıkarmanın tüketici fiyatlarına yansıması %7 olmaktadır. Tütün fiyatları, tüketim sepeti açısından da önemlidir. Dolayısıyla tütün fiyatlarındaki aşırı hareketlerin enflasyon rakamlarına yansıması para politikası etkileşimini de karmaşıklaştırmaktadır. Ayrıca sigara fiyatlarında yaşanan artışların maliyeti -enflasyon kanalı ile- sigara kullanmayanlara da ciddi biçimde yansımaktadır.

- Mevcut yapıda, bir firma paket başına gelirinden sadece 0,1 TL fedakârlık ederek satış fiyatını 0,8 TL düşürebilmektedir. Firmanın pazar payı yeterince artarsa, firma satış fiyatındaki bu düşüşe rağmen toplam karını arttırabilmekte; ancak fiyat düşüşü nedeniyle vergi gelirleri de düşmektedir. Eğer vergi otoritesinin amacı “fiyat düşürme teşviki”ni minimize etmekse, optimal vergi şeması mümkün olan minimum nispi ve maksimum maktu ÖTV’yi içeren bir şema olacaktır. ÖTV’nin maktu bileşeninin aşırı ağır bastığı durumların ise firmaların sigara fiyatlarını arttırmaları için ciddi bir teşvik anlamına geleceği de dikkatten kaçırılmamalıdır.

- İyi bir vergi şeması, nispi ve maktu ÖTV’nin dengeli bir kombinasyonunu içermeli ve uçlara savrulmaktan kaçınmalıdır. Fiyat dalgalanmalarını minimize eden “dengeli” bir nispi-maktu vergi kombinasyonu uygulayarak gelecek dönemlerde vergi gelirleri için öngörülebilir ve şeffaf bir yapı kurulabilir.

- Sağlık otoritesinin sigara kullanımının azaltılması için “sigara fiyatlarının yüksek olması hedefi” ile mali otoritenin “vergi gelirleri hedefleri” aslında birbirinden uzak hedefler değillerdir. Optimal vergi yapısına geçildikten sonra sigara fiyatları ve dolayısıyla da vergi gelirleri artış gösterecek ve bu sayede her iki otoritenin hedefleri de tutturulmuş olacaktır.

 

Nasıl bir vergileme modeli?

 

Sigara sektörü üzerindeki mevcut vergileme rejimi ve etkileri konusunda bugüne kadar yazdığımız yazılarda vurgulamış olduğumuz çözüm mekanizmasının TCMB tarafından yayımlanan bağımsız bir çalışmada da teyit edilmiş olması son derece memnuniyet verici. Avrupa Birliği ve dünyada birçok ülkenin yaptığı gibi, nispi vergiyi kademeli olarak düşürürken aynı anda maktu vergiyi kademeli olarak yükseltmenin, hem mevcut vergi gelirlerinde bir kayba yol açmayacak hem de fiyat indirimleri nedeniyle yaşanan büyük vergi gelir kayıplarını da engelleyecek bir anahtar olduğu dikkat çekiyor. Bu noktada, mali otoritenin temel görevinin, maktu ve nispi vergi dengesinde en optimal noktayı -sektörün tüm paydaşlarıyla mutabakat halinde- bulmak olduğu söylenebilir.

Özetleyelim, kurulacak yeni vergileme modelinin; fiyat düşüşlerini/artışlarını tahrik etmeyen, enflasyon üzerindeki etkisi mevcut durumdan çok daha sınırlı, ürün fiyatlarını yüksekte tutarak toplum sağlığına hizmet eden ve şeffaf ve öngörülebilir bir vergi gelirleri rejimi yaratan bir model olması büyük bir öneme sahip olacaktır.

“Maktu ÖTV’nin” 2012 yılında vergi sistemine dahil edilmesi ve bu yıl başında -enflasyon ayarlaması dışında- maktu ÖTV’de yapılan ek artış, mali otoritenin de konuya ve mevcut vergileme sorunlarına tamamen hakim olduğunu gösteriyor. Bu noktada, doğru oranda nispi ve maktu ÖTV ağırlıklarını içeren optimal bir sigara vergileme modeline mümkün olan en kısa sürede geçmenin, elde edilecek toplam faydayı arttıracağını belirtmekle yetinelim.


(*) Bu makale www.KPMGvergi.com adresinde yayımlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Bütçede fon uygulamalarına yeniden mi dönüyoruz?

Tahsisli vergi uygulamasının, devletin bütün gelir ve giderlerinin tek bir bütçe içinde toplanmasını ifade eden “Bütçe Birliği” ilkesi ile bu ilkenin doğal sonucu olan ve bütçe içindeki hiçbir gelirin hiçbir gidere tahsis edilememesini işaret eden “adem-i tahsis” ilkesi ile uyum içinde olduğunu söylemek pek mümkün değil

Son dönemde vergiyle ilgili konuştuklarımız: Para ve maliye politikası uyumunun neresindeyiz?

Para ve maliye politikalarının bütüncül şekilde, birlikte ve uyumlu çalışmadığı bir ekonomik sistemde, TCMB tarafından konulan enflasyon hedeflerinin tutturulmasının imkansıza yakın olduğunu söylemek mümkün. Vergi politikasının amacının da bu hedef dikkate alınarak şekillendirilmesi hayati önemde

Dolaylı vergi yapımız enflasyonu körüklüyor mu?

OVP'de de vurgulanan, "doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payının arttırılması" politikası sadece mali açıdan değil; dolaylı vergilerin enflasyon üzerindeki baskısı bağlamında da kritik önemde görünüyor

"
"