26 Şubat 2011

Sayıklamalar

G20 Ülkeleri Dönem Başkanı ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy...

G20 Ülkeleri Dönem Başkanı ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 7 saatlik çalışma ziyareti için Türkiye'ye geldi. Sarkozy'yi karşılamaya hiçbir bakan gitmedi. 
Vize muafiyeti ve geri kabul anlaşmasının gündemde olduğu günlerdeyiz. Berlusconi, Sarkozy ve Merkel’in: “Çok kültürlülük bir hayaldi, bundan sonra entegrasyon esastır” görüşünü benimseyen yaklaşımları ise aşikar.
1999’dan beri aday ülke statüsünde, 2005’ten beri resmi üyelik müzakerelerini içinde olan Türkiye için, Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerle olan ilişkilerlerde, protokol açısından, her türden ayrıntının önemi biliniyor. 
Suudi Arabistan Kralı Cumhurbaşkanı Gül tarafından havaalanında karşılanırken, Fransa Cumhurbaşkanı’nı karşılamaya tek bir kabine üyesinin bile gitmemesini; ve yetmezmiş gibi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın sosyal medyada “mecburen bana kaldı” diye yazmasını onaylamak tümüyle olanaksız. 
Sarkozy’nin Gül’ün Paris ziyaretindeki özensiz tutumu, bizi bırakın, kendi ülkesinde bile son derece olumsuz tepkiler alınca, Erdoğan’ın ziyaretinde aynı tutum sergilenmemişti. Kaldı ki, oyun bahçesinde elim sende oynamıyoruz. “Bizi karşılamayana biz pamuk şeker bile koklatmayız”cılık da neyin nesi?
Bu tür çalışma toplantılarında, diplomatik temayülden olmamasına karşın, Sarkozy’nin, ani bir değişiklikle, önceden 6 saat olarak açıklanan ziyaretini 7 saate çıkararak Anıtkabir’i ziyaret etmesinde, Ankara’ya iner inmez Gökçek’le karşılaşmasının bir etkisi var mıdır, bilemeyiz tabii. 
Ama, Gökçek tarafından karşılandıktan sonra, Paris’e döndüğünde bir de Carla Bruni tarafından karşılanınca, adamda nasıl da bir estetik gönül ferahlığı olacak; Ankara ziyaretini nasıl iyice sevimsiz algılayacak, düşünün bir...!
***
İngiltere'de yaşayan 103 yaşındaki Gladys Gough, uzun yaşamının sırrını hala bakire olması, ayrıca ağzına alkol ve sigara sürmemiş, ilaç bile içmemiş, hiç aşık olmamış ve ömrünü kızkardeşiyle dünyayı gezmeye adamış olması olarak açıklamış.
Yapayalnız, çocuksuz, torunsuz, aşksız, sevişmesiz, esrik keyiflerin hiçbiri olmadan, diyetle ve dirayetle geçen 103 yıl...Buna yaşamak mı, yoksa takvim yapraklarını istiflemek mi denir, onu tartışırız be büyük anneciğim!
Herkesin özel yaşamındaki seçimleri ve yaşayışı kendini ilgilendirir elbette ama yine de, Gladys’e kulak verince, insanın “Hızlı yaşa, genç öl” diyen James Dean’in ruhu şad olsun diyesi geliyor!
Cumartesi yazısını, Ataol Behramoğlu’na kulak vererek bitirmeli belki de; 
(...)
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına    
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.


Yazarın Diğer Yazıları

Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur

Bugünlerde ölümün tekinsiz nefesi kulaklarımızda bir tokat gibi üst üste patlıyor

Kral Çıplak!

Bir varmış, bir yokmuş. Dört mevsimin birden yaşandığı cennet bir diyarda çelişki her şeyden çokmuş...

Seks Köleliği ve Grinin Ellibirinci Tonu

Türkiye medyasının en libidosuna kuvvet kalemlerinin “ay bayıldım!” çektiği...

"
"