Yıllardan 2010. Aylardan Haziran...
"Muasır medeniyet seviyesi"ni kendine hedef edinmiş, ancak çeşitli konulara yaklaşımıyla "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar"dan bir adım öteye gidememiş bir diyarda erken hazan...
Bir yanda ülkenin Cumhurbaşkanı, “cbabdullahgul” ismiyle kayıtlı olduğu twitter’da tam 30,784 kişi tarafından takip ediliyor, internet medyasını ağırlayacak denli açıkça destekleyici bir tutum sergiliyor; öte yandaysa bir kurumda toplanmış birileri, takır takır internet sitesi kapatıyor.
***
Günümüz dünyasında, demokratik hukuk ilkeleri ve insan hakları konusunda savaşım veren pek çok Sivil Toplum Kuruluşu’nun hazırlamış olduğu “İnternet’in Kara Delikleri” listesinde, şu ülkeler öncelikle yer alıyor:
Belarus, Burma, Çin, Etiyopya, İran, Kuzey Kore, Küba, Mısır, Özbekistan, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Türkmenistan, Vietnam, Yemen, Zimbabwe.
Bu ülkelerde, internet çoğunlukla devlet tekelinde; filtreleme, geçici bloklama ya da site kapatma konusunda pek sınır tanınmıyor. Listedeki bazı ülkelerde uluslararası haber sitelerine erişim bile yasaklıyken, neredeyse tümünde, dini ve politik yayınlara ağır cezalar var.
Bireysel bloglar ile internet gazeteciliğinin yükselen değer olarak kabul edildiği iletişim çağı’nda; listedeki kimi ülkelerde dini ve politik alanlarda hükümet karşıtı görüş bildiren blog yazarlarına yüksek hapis cezaları bile veriliyor.
Küba gibi örneklerde internet erişim bedelleri özellikle çok yüksek tutulurken, çoğu ülkede internet suçlarına ilişkin çok ağır ceza yasası maddeleri ve halen, bu suçtan hüküm giymiş çok sayıda mahkum var.
Görüldüğü gibi, listedeki ülkelerin büyük çoğunluğu, Türkiye ile kıyaslandığında gerek siyasi rejim, gerekse ekonomik düzeyleri açısından çok geride olan ülkeler.
Kısacası, binbir gayretle, “eksenimizi” daha çok kaydırsak bile, bu listede yer alan ülkelerle ana özelliklerimizin fazlaca çakışması oldukça güç...
Gelelim Türkiye’ye…
Yassah Hemşerim!Bildiğiniz gibi, tüm dünyada bir günde 1 milyonun üzerinde videonun izlendiği internet sitesi YouTube, Türkiye’de iki yılı aşkındır “yassah hemşerim”!
Youtube’un Türkiye mahkemelerince, Mayıs 2008’de kapatılma gerekçesi, Atatürk’e hakaret eden bazı videoların site üzerinden paylaşılmasıydı. Youtube, mahkeme yasağının dayandırıldığı on videodan altısını kaldırmış, geri kalan dört videoya da, Türkiye’den erişimi engellemişti. Bu videolara, sadece Türkiye’den değil, tüm dünyadan erişimin engellenmesi yolundaki talepleri ise reddetmişti.
Hal böyle olunca da, o tehlikeli site, hemencecik alaşağı edilmişti.
Sanki, bu ülkenin topraklarında yetişip okumuş, Atatürk’ün büyüklüğünü zaten içinde hisseden milyonlarca kişi, birkaç video izledi diye mazallah, ulu önderimiz ile ilgili fikirlerini öyle çabucak değiştirebilirdi...
Sanki,“zeki, çevik ve ahlaklı” olduğumuz kadar, birkaç kendini bilmez cahilin birkaç gereksiz hakaretiyle, tümden inandığımız bir konuda cart diye fikir değiştirebilecek denli manipülasyona açık, vefasız, bilgisiz insanlardık biz...
***
Öte yandan, Youtube’un yasaklılık sürecinde, Türk internet kullanıcıları, farklı IP adresleri aracılığıyla Youtube’a dolaylı yoldan girebiliyor; yasak bahçenin, dünyanın birçok ülkesinde herkese sunulan farklı meyvelerini yemeye devam edebiliyordu.
Birçok insan gibi, teknolojiye bağlılığı, bilgi teknolojileri konusundaki uzmanlığıyla çok da örtüşmeyen, bilgisayar farelerine kıyasla fersah fersah geride olan ben bile, birçok teknik terime vakıf olmuştuk!
Örneğin, çok sözü edilen IP, “internet protokolü” anlamına geliyordu. Bir başka deyişle, siz internete bağlanırken, sizin makinenize bir adres verilmiş ve takip edilebilir oluyor; bu adres de size, bir “IP havuzu” aracılığıyla sağlanıyordu. Yasaklı sitelere de, yeni IP’ler üzerinden, dolaylı yoldan ulaşmak mümkündü.
Yasaklar arttıkça bu olanaklar da duyulur olmaya başlayıp, Başbakan bile gazetecilere, yasaklı Youtube için, “ben giriyorum, siz de girin” demeçleri verince, tatatatammm, soruşturma büroları uyandı!
Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nda görev yapan Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na başvurarak, “Youtube’a erişim sağlayan yeni IP adreslerinin olup olmadığını” sordu.
TİB, erişimi sağlayan yeni IP adreslerinin tespit edildiğini belirtince; Savcılık, Ankara 1.Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurarak, söz konusu IP adreslerine erişimin engellenmesi istemiyle ek karar alınmasını istedi. Mahkeme talebi uygun bularak, Youtube’a erişim sağladığı tespit edilen bu 44 adet IP adresine erişimin engellenmesine karar verdi.
Bu kararın uygulanması sırasındaysa olan oldu; Google servisleri, erişim engelinden etkilendi.
Öyle ki, Google’ın “IP havuzu”nda YouTube’un da, diğer farklı Google servislerinin de IP’leri bulunmaktaydı. TİB, halihazırda 2 yıldır engelli olan YouTube’un servis aldığı IP numaralarını güncelleyince, Google servisleri erişime kapandı.
Böylece biz kullanıcılar, internet sitesi sahipleri ve Google’dan alan adı almış olan şirketler, Youtube’da video izleyememekten çok daha sevimsiz, çok daha zorlu bir süreçle karşı karşıya kaldık.
Google Candır!Ben, kendi adıma, iflah olmaz bir Google delisiyim. Herhangi bir konuda aklıma gelen herhangi bir şeyde, ilk adres olarak, istisnasız her zaman, Google arama motoruna ve yan servislerine başvuruyorum.
Tüm haber sitelerini ya da izlediğim blogları bir arada görmek istediğimde, hop Google Reader.
Ana dilini konuşmadığım bir ülkede, iş için, geçici olarak yaşıyorum malum; Hollandaca bir yazı, fatura, bi şey geldi diyelim, hatta marketten hazır kek hamuru aldım, üzerindeki tarif Hollandaca, gel bakalım Google Translate.
Yahu bizim evin oradan şu bu adrese nasıl gidiyorduk; tatilde Roma’dayız, kendimize yer yön bakalım; şuradan şuraya Amsterdam’da hangi tramvaylarla ulaşırım; ver elini Google Maps.
Uzak kaldığım, özlediğim mekanları, sokakları, kentleri, kolayca bilgisayar ekranımda görebilmek; belleğimdeki görsel ayrıntıları canlandırmak için, tak Google Earth.
Daha sayayım mı? İşim gereği sürekli yeni insanlarla iletişime geçen bir bankacı olduğum için de, sıklıkla Google kayıtlarını kullanıyorum.
Hatta eşimle bir arkadaş toplantısında ilk tanışmamızdan sonra bile bakmıştım internette ne kayıtları var diye...!
Açıkçası, henüz resmi öğrenciliğinin üstüne, öyle bin yıl da değil, topu topu 9-10 yıl geçmiş bir kişi olarak, şimdi, biz Google’sız nasıl öğrenci olmuş, kütüphanelerde araştırma yapmak için, ne çok gereksiz zaman tüketmişiz diye düşünüp, hayıflanıyorum sık sık.
Sonuçta birini/bir şeyi “google’lamak” (to google) diye bir fiil var artık filmlerde, kitaplarda, sözlüklerde; ötesi var mı?
Şimdi ne oldu peki?
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, çok ama nasıl da feci sakıncalı site Youtube'un derdine düşüp de Google'ın IP havuzlarıyla oynadığı için, Google'ın birçok ana uygulamasına erişim sağlanamadığı gibi, Google Analytics'e kaydolan tüm şirket internet siteleriyle birlikte, Google'dan alan adı almış kişisel bloglar da şu an için Türkiye'den açılamıyor.
Bu noktada, benim internet kullanıcısı olarak değil, site sahibi olarak canım yanıyor. Zira, T24’teki köşemle aynı ismi taşıyan, 2010 Blog Ödülleri Kişisel Bloglar kategorisinde ilk 5’de olan, eksikliklerini görmeyeyim, birçok da düzenli okuru olan web sitem
www.amsterdamdankartpostallar.com ‘a, birkaç gündür Türkiye’nin birçok yerinden girilemiyor.
Ben, Amsterdam’dan erişirken hiçbir sorunla karşılaşmadığım için, blogun bazı takipçileri eposta ile ya da twitter’dan uyardılar da haberim oldu. Yüzlerini görmeden arkadaş bildiğim, karşılıklı okuyup yorum yaparak tanıştığım, yazılarını sürekli takip ettiğim birkaç blog yazarı dostumun da aynı sorundan muzdarip olduğunu öğrendim.
Oradan buradan, kendi halinde, içinde aşk ve evlilik, seyahat yazıları, kitap ve film eleştirileri gibi son derece kişisel yazılar bulunduran; etliye sütlüye karışmayan caanım blogum, sessiz sessiz sorunun çözülmesini bekliyor. Google Analytics’den, toplam kaç bin kere tıklanmış, kimler, nerelerden, hangi yazılarıma ulaşmış gibi bilgiler içeren raporlara bakmak da gümbürtüye gitti ne yazık ki...
Sansürcü ZihniyetKonuyla ilgili tartışmalar artınca, TİB, 4 Haziran’da şöyle bir basın açıklaması yaptı;
“Basın yayın organlarında hakkında erişim engelleme tedbiri uygulanmamış google gibi bazı alan adları/web siteleri ve hizmetlerinin erişimlerinin engellendiği yönünde yapılan haberler gerçeği yansıtmamaktadır.
Tarafımızca tesis edilen işlem, kamuoyunun yoğun gündemini oluşturan İnternet adresleriyle ilgili olmayıp, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/05/2008 tarihli ve 2008/402 no’lu kararı gereği erişimi engelli olan,
http://www.youtube.com İnternet adresine ilişkin IP adreslerinin güncellemesinden ibarettir.
Sonuç olarak
http://www.youtube.com a erişim amacıyla kullanılan ve tarafımızca engelleme tedbiri kapsamında güncellenen IP adreslerinin arkasında farklı şirketlere ait alan adı veya çeşitli hizmetlerin barındırılması bu şirketlerin kendi tercihleri ve sorumluluklarındadır.
Dolayısıyla bu hizmetlerden yararlanan İnternet kullanıcılarının mağduriyetinin çözümü bahse konu hizmetleri sunan şirketlerin elinde bulunmaktadır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”
Ayy yetişin İmdat…bir de benden daha farklı bir anlam çıkarabilen varsa yardımlarınızı esirgemeyin ne olur ama, sanırım şunu demeye getiriyor;
"Ben bilmem, Google bilir. Size, bizim yasaklarımıza rağmen ara kaçışlar yapabileceğiniz patikalar sağlamasalardı, hanyayla konyayı görmezlerdi. Tirbiyesizler..."
Basın bülteni sonrasındaysa konu dağıldı; Ulaştırma Bakanlığı Google’ın 30 milyon TL’lik vergi borcu olduğunu açıkladı. Oysa, yasaya göre “alan sağlayıcı” olarak görünen şirketlerin Türkiye'de iletişim ofisi açma zorunlulukları, dolayısıyla vergi yükümlülükleri olmadığı gibi; konunun Google’a erişimi kapatmakla da ilgisi sıfır.
***
Bu noktada da, benim internet kullanıcısı olarak değil, site sahibi olarak da değil; büyük resimde, en çok bir Türk vatandaşı olarak içim eziliyor.
Atatürk Türkiye’sini, yok elin Burma’sıymış, Etiyopya’sıymış, Suudi Arabistan’ıymış, bilmemnesiymiş falan konumuna düşürdükleri için, yüreğim isyan ediyor!..
İletişim Çağı’nın orta yerinde, çok ama çok parlak bir geleceği olabilecek bir ülkede, bilişim sansürüyle karşılaşınca; kendimi fişten çekilmiş bir ütü, susturulmuş bir muhabbet kuşu, ışık içinde gözleri körelmiş bir baykuş çaresizliğinden beter duyumsuyorum.
Sadece yasaklayan zihniyetten değil, yasaksız yaşayamayan bir topluma dönüşmekten en çok, korkuyorum.