Geçen yılın en iyi çıkış yapan sözcükleri kategorisinde birincilik hiç kuşkusuz sehven’indi.
Çıkış yapmak derken, dilimize Arapça’dan geçmiş bilmemkaç yüz yıllık sözcüğü yeniler kategorisine aldığımız sanılmasın; sakız gibi cakkadacakcak kullanılmasından söz ediyorum.
Kimi zaman doğru şekilde, kimi zamansa “sehven hata yapılmıştır” gibi akıllara seza, Fransız arkadaşı “nüans farkı”na yandan çarklı selam eder bir kullanım içinde, sürekli karşımıza çıktı.
Üst katmanlarda meydana gelen türlü çeşitli yanlışlıkların, anlı şanlı skandalların tümünde, şöööyle ivedisinden, “yanlışlık dersek şık durmaz, başka bir şey diyelim eeöö” gevelemesinden, hoop, bir “sehven” patlatıldı.
Bunu duydukça içimiz rahatladı. Etrafı adeta püfürtülü şelaleler, tazelenmiş vicdan kokuları, ferah dağ esintileri sardı.
Tığ işi örtüler içinde tozlu vitrinlerde sakladığımız hak ve adalet anlayışımıza cila üstüne cila ataduralım, bunca sehven kalabalığı arasında bize bir bardak soğuk su içmesi kaldı.
Ayran içtik ayrı düştük. Bu ara Sehven pek görünürde yok.
Güzide yerini uzaktan akrabası, darlanan gönüllerin ilacı, mahallemizin zıpçıktı delikanlısı, pişkin Münferit’e bıraktı.
Münferit bir nevi ağrı kesici. İstenmeyen kaygıları teammüden önleyici.
Mütemadi’nin karşı kapı komşusu, Marjinal’in kankası, İnkar’ın birinci göbekten kuzeni.
Ülkede binlerce kadın sistematik şiddet görüyor, her gün beş kadın katlediliyor, yapılan açıklamalara bir bakmışsın, herkes ve her şey Münferit’e yükleniyor.
Cezaevlerinde el kadar çocuklara göz göre göre akıl almaz işkenceler uygulanıyor, koşulların garabetinden insanlar içeride sadece özgürlüklerini değil, sağlıklarını ve akıllarını yitiriyor; tüm taşların altından yine Münferit fırlıyor.
Katliamları katliamla, kanı kanla çözeceklerini sanan, sözde anıyor oldukları zavallı kayıplara bile yattıkları yerde ayıp edercesine nefret uluyan birilerinin kötücül protestolarına, hiç değilse bu kadarına üst düzey bir tepki gelecek sanıyoruz, yine Münferit ile başbaşa bırakılıyoruz.
Münferit ve Marjinal, bir sonraki yetiş emrine kadar kahvede pişpiriğe duradursun; kodaman abileri, şiddeti ve nefreti körükleyen yerleşik mekanizmalar serpildikçe serpiliyor.
Ötekileştirmenin amansız coğrafyasında, emniyet ve yargı organlarınca nefret suçları adeta ödüllendiriliyor, “ağır tahrik indirimi” ile umarsızca hafifletiliyor.
Yadsımanın kör bahçelerinde, sanki hiç olmadığı kadar karanlık ve umutsuz görünen her şeyi kapatmak istercesine, sanki hiç olmadığı kadar yoğun ve üstüste, lapa lapa kar yağıyor.
Meteoroloji eserekli, sosyoloji mahzun, aritmetik kifayetsiz.
Acaba kaç münferiti toplayınca bir toplumsal vaka elde ediliyor?