06 Ocak 2012

90’lara Dönüş

Yepyeni bir dönem kitabı geçen hafta raflarda yerini aldı. Yitik Ülke Yayınları’nca...


Yepyeni bir dönem kitabı geçen hafta raflarda yerini aldı. Yitik Ülke Yayınları’nca hazırlanan 90’lar Kitabı’nda tam 111 yazar, 90’lı yılları anlattı.
Aslında “anlattık” demeliyim, çünkü ben de bu özel kitabın şanslı yazarlarından biriyim. 
Yazarlarının yaş ortalamasının 30 olduğu kitapta, 90’lara dair yüzlerce farklı konu, bir o kadar paylaşım var. 
Dalga dalga umut, boğum boğum hüzün, tam da 90’lara özgü o bildik arada kalmışlık var. 
90’lı yılların Bodrum’u, Ankara’sı, İzmir’i, İstanbul’u; kentleri, filmleri, kitapları, müziği, yaşam tarzı, Türk’ün özel televizyon kanallarıyla imtihanı var. Café kültürüne evrilen pastane kavuşmaları, cep telefonuna ve internete yapışık yaşamadığımız yılların heyecanlı buluşmaları var. 
Bir onlar kadar da kargaşa, hüzün, yoksunluk var. Deprem, terör, siyasi kavgalar; Uğur Mumcu, Metin Göktepe, sayısız faili meçhul cinayet; Sivas Katliamı, öğrenci olayları, şiddet, işkence ve korkular var. 
12 Eylül darbesinin demokrasinin tüm damarlarını tıkadığı, her türlü baskı ve yıldırmanın, tüm şiddetiyle yaşandığı 80’lerin ardından, 90’ların üzerine düşen kapkaranlık gölgeler var. 
Hatırlanası olgularla unutulası olayların sözpeşe buluştuğu doksanlar; öte yandan, Türkiye’nin gelişir ve kazanır görünürken içten içe yazgılandırıldığı noksanlar var. 
Bir yandan milenyuma coşkulu ve heveskâr bir köprü olurken, öte yandan koskoca bir kuşağın masumiyetini tümden yitirişiydi aslında 90’lı yıllar…
***
Bazılarımız, çekine çekine, ürke korka, terörle mücadelede, medyada ve politikada; Türkiye 90’lı yıllara geri mi dönüyor diye sorguluyoruz bir süredir. 
Bazılarıysa savaş çığırtkanlığında ısrarlı; bu çiçek öteki ayrıkotu, bu masum beriki suçlu, bu benim diğeri senin, bu sanatçı, öbürü kaçakçı ayrımlarını besliyor, nicedir.
Tahammülsüzlüğün başköşeyi kaptığı, şiddetin yazık ki kanıksandığı, her türden ötekileştirmenin kitabının yazıldığı, bizi biz yapan kavramların bile içinin boşaltıldığı, acayip bir dönemden geçiyoruz. 
Mucizeler gerçekten varsa, bu, insanı gündemden ikrah ettiren zamanlardan da geçelim, bitsin artık. Vaktidir…
***
İyisi ve kötüsü, tüm yaşanmışlıklarıyla, kazandıklarımız, kaybettiklerimiz, katlettiklerimiz ve vazgeçtiklerimizle, aklımızda, ruhumuzda, kitaplarda, eski fotoğraflarda kalsın; sakın ola ki korkunun kokusu, şiddetin ağusuyla doludizgin geri dönmesin noksanlı yıllar. 
Doksanların yeni olan her şeye dair özlenesi heyecanlarının, ikibinlerin bilinmezliğine dair sevimli meraklarının, geleceğin aydınlığına dair masum inancınınsa, başımızın üzerinde sonuna kadar yeri var.

Yazarın Diğer Yazıları

Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur

Bugünlerde ölümün tekinsiz nefesi kulaklarımızda bir tokat gibi üst üste patlıyor

Kral Çıplak!

Bir varmış, bir yokmuş. Dört mevsimin birden yaşandığı cennet bir diyarda çelişki her şeyden çokmuş...

Seks Köleliği ve Grinin Ellibirinci Tonu

Türkiye medyasının en libidosuna kuvvet kalemlerinin “ay bayıldım!” çektiği...

"
"