“Kanuni Sultan Süleyman gibi bütün dünyada ve Osmanlı döneminde büyüklüğü bilinen ve ‘Muhteşem Süleyman’ olarak tanıtılan bir insanı harem, içki düşkünü, hatta bazı sahnelerinde söylemeye dilim varmayan bir ilişki içerisinde göstermeye matuf... Böyle büyük bir masraflarla dizinin çekilmiş olması ve gösterilmeye birkaç gün önce başlanmış olmasından üzüntü duyuyorum. Ancak önleyici bir imkânımız bulunmamaktadır. (…) Önleyici imkânımız sadece tasarının 7. maddesinde kabul edilmiş olan milli menfaatler veya bu konudaki olağanüstü günlerde alınması gereken tedbirleri içermektedir. (…) Sadece Atatürk ile ilgili hatırasına alenen hakareti suç sayan bir kanun yürürlüktedir. Bunu diğer tarihi şahsiyetler için de geçerli kılmak herhalde mümkün değil.
Ancak gönlümüzden geçen, aklımızdan düşünebildiğimiz, tarihimizin önemli şahsiyetlerini olduğundan başka türlü görerek küçültmeye, aşağılamaya çalışan ne olursa olsun karşılığını bulmalıdır...”
Bu sözler, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a ait. Arınç, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı geçen hafta TBMM'de görüşülürken Show TV'de başlayan “Muhteşem Yüzyıl” dizisi için “yayını önleyici imkân bulunmamasından” bu sözlerle yakınıyordu.
Başbakan'a yayın yasağı yetkisi yeni değil
Arınç'ın sözünü ettiği tasarının 7. maddesindeki “olağanüstü hallerde milli menfaatler” uyarınca yayın durdurma ise, bazı meslektaşlarımızın büyük bir kafa karışıklığıyla ilk kez gündeme getirildiğini sandıkları “Başbakan'a ve bakanlara yayın durdurma olanağı” veren düzenlemeye tekabül ediyor.
Oysa bu düzenleme Nisan 1994 yılından beri yürürlükte olan RTÜK Yasası'nda zaten mevcut. Yasanın “Yayınların Men Edilmesi” başlığını taşıyan 25. maddesi “Yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınlar önceden denetlenemez ve durdurulamaz. Ancak,milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabilir” hükmünü taşıyor.
Yeni tasarıda bu düzenleme “Olağanüstü dönemlerde yayınlar” başlığını taşıyan maddede, tek kelime dışında, aynen tekarlanıyor. Farklı olan tek kelime, tasarıda Başbakan veya görevlendireceği bakanın yayını “geçici” olarak durdurabileceğinin altını çiziyor. Bu nedenle çok sayıda meslektaşımızın “Başbakan ve bakanlar yayınları durdurabilecek” diye verdikleri “haber” ne yazık ki “taze” değil. Hatta bu konuda yayının “geçici” olarak durdurulabileceği kaydını düşen yeni düzenleme ile nispi bir ilerleme sağlandığı da söylenebilir. Üzücü olan, mevcut yasada Başbakan veya görevlendireceği bakana tanınan yayın durdurma yetkisinin yeni metinde de korunmuş olması.
Argo yasağı geliyor
Türkiye'nin tartışma gündemine hemen hiç gelmeyen yeni TV ve radyo düzeni, Başbakan için korunan “yayın durdurma” yetkisi dışında da önemli düzenlemeler içeriyor. 2'si geçici 44 madde içeren mevcut yasa ile 8'i geçici 58 madde içeren TBMM'nin görüştüğü tasarı karşılaştırıldığında dikkat çeken bazı benzerlik ve farklar şöyle:
- Yayın ilkeleri, iki metinde de genel hatlarıyla aynı olmakla birlikte, yeni düzenlemede Türkçe'nin doğru kullanımı vurgulanırken “argo” yasağı getirilmiş bulunuyor. 8. maddenin “m” bendinde “Dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez” denilerek, TV ve radyolarda bu ilkenin ihlali de, diğer “yayın hizmeti ilkeleri” gibi yaptırıma bağlanmış oluyor.
Gazeteciye reklam yasağı sürüyor
- Haber ve güncel programları sunanlar için mevcut yasada yer alan reklam yasağı yeni düzenlemede de korunuyor. 20. maddede “haber veya güncel programları düzenli olarak sunanların görüntü ve seslerine reklamlarda yer verilemeyeceği” vurgulanıyor.
- Yeni düzenleme program sponsorluğunu da ayrıntılı olarak düzenliyor. Programlara destek verenlerin ürünlerine özel atıf yapılması ve “reklamı yasak olan bir ürünü” üretenlerin sponsor olması yasaklanıyor.
AB'ye üye olunca Avrupa programı kotası
- Yeni düzenlemenin 15. maddesinde, yayınlarda haber, spor, yarışma, reklam için ayrılan süreler dışında kalan sürelerin en az yüzde 50'sinin; sayılan programlardan kalan bütçenin de en az yüzde 10'unun “Avrupa eserleri”ne tahsis edileceği hükme bağlanıyor. Ancak tasarıya eklenen geçici maddede, bu hükmün Türkiye AB'ye tam üye olunca yürürlüğe gireceği belirtiliyor.
'Önemli olaylar listesi'ne uygun yayın
- Mevcut yasada yer almayan yeni düzenlemelerden biri, “Kamunun önemli olaylara erişimi” başlığını taşıyan 17. madde. Bu maddeye göre, RTÜK, ilgili kurumların da görüşünü alıp “önemli olaylar listesi” hazırlayarak “canlı ya da banttan yayınlanmasını temin etmek üzere” ilan edecek.
- Önemli olayların ne olduğu konusunda tek bilgi, yasadaki “tanımlar”ı sayan 3. maddenin 19. bendinde yer alıyor. Bu bentte, “Önemli olaylar: Toplum için büyük önem taşıdığı kabul edilen ve ülkenin geneline ücretsiz ve şifresiz yayın yapan televizyonlardan canlı olarak veya nesnel nedenlere bağlı olmak kaydıyla banttan yayınlanan, münhasır haklara konu olan spor ve kültür olayları” ifadesi kullanılıyor.
Tekzipte ilk aşama mahkemesiz başvuru
- Yeni düzenlemenin önemli maddelerinden biri, “Düzeltme ve cevap hakkı” başlığını taşıyan 18. maddede ele alınıyor. Mevcut yasada sadece “mahkemenin uygun görmesi” durumunda tanınan “düzeltme ve cevap hakkı” için yargı öncesi bir süreç oluşturuluyor. 18. maddenin 1. bendinde aynen şöyle deniyor:
“Gerçek ve tüzel kişiler, kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, yayın tarihinden itibaren altmış gün içinde, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmamak ve suç unsuru içermemek kaydıyla, düzeltme ve cevap yazısını ilgili medya hizmet sağlayıcıya gönderir. Medya hizmet sağlayıcılar, hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde, cevap ve düzeltmeye konu yayının yapıldığı saatte ve programda, izleyiciler tarafından kolaylıkla takip edilebilecek ve açıkça anlaşılabilecek biçimde düzeltme ve cevabı yayınlar. Düzeltme ve cevap hakkı doğuran programın yayından kaldırıldığı veya yayınına ara verildiği durumlarda, düzeltme ve cevap hakkı, yedi günlük süre içinde anılan programın yayın saatinde kullandırılır. Düzeltme ve cevapta, buna neden olan yayın belirtilir.”
- Yeni düzenleme, 1. bentteki bu emredici hükme rağmen “düzeltme ve cevap” yayınlanmamışsa ancak o zaman mevcut yasada da olan yargıya başvuruyu düzenliyor. Ancak yeni düzenleme düzeltme ve cevabın aynı program ve aynı saatte yayınını öngörürken, mevcut düzenlemede tekzibin biçimine “hâkimin karar vereceği” vurgulanıyor.
- Yeni tekzip düzeniyle siyasilerden, özellikle iktidarda bulunan partilerden gelecek “doğrudan düzeltme” taleplerinin yayın kuruluşları üzerinde etkili olacağını söyleyebiliriz.
Yayın kuruluşlarındaki hisse oranları
- 1994 tarihli yasada yer alan, ancak 2002 yılında Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen yayın kuruluşlarında sahip olunabilecek hisse oranları yeni metinde ayrıntılı olarak düzenleniyor. Anayasa Mahkemesi'nin 2002'de iptal ettiği düzenlemede “yıllık ortalama izlenme ve dinlenme oranının yüzde 20'yi geçtiği TV ve radyolarda sahip olunacak sermaye payı gerçek ve tüzel kişiler için yüzde 50 ile” sınırlanıyordu.
- Yeni düzenlemenin 19. maddesinde gerçek ve tüzel kişiler için genel sınır “doğrudan veya dolaylı olarak en fazla dört karasal yayın lisansına sahip olan medya hizmet sağlayıcı kuruluşa ortak olabilirler” ifadesiyle konuyor. Görüldüğü gibi, yeni düzenlemede ortaklık için izleme oranları açısından bir sınır konulmuyor. Ancak “ortak olunan kuruluşun yıllık toplam ticari iletişim gelirinin, sektördeki toplam gelirin yüzde 30'unu geçemeyeceği” belirtilerek reklam geliri açısından bir sınır getiriliyor.
Yabancı sermaye payı yükseltiliyor
- Mevcut yasada yabancı sermayenin bir radyo-televizyon kuruluşundaki payının “ödenmiş sermayenin yüzde 25'ini geçemeyeceği” hüküm altına alınıyor. Yeni düzenlemede bu sınır yüzde 50'ye çekiliyor. (Madde 19/f)
- Yabancı sermayeye, ortak olunabilecek yayın kuruluşu sayısında da yeni bir olanak sağlanıyor. Mevcut yasada “Bir radyo ve televizyon kuruluşunda ortak olan gerçek veya tüzel yabancı kişi bir başka radyo ve televizyon kuruluşuna ortak olamaz” ifadesiyle getirilen sınır esnetiliyor. 19. maddede, “Yabancı bir gerçek veya tüzel kişi en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak olabilir” denilerek “doğrudan” ortak olunabilecek kuruluş sayısı ikiye çıkarılırken, “dolaylı” ek ortaklıklara da açık kapı bırakılıyor.
Televizyonlara ombdusman
- Yeni yasa televizyonlarda “özdenetim”in en önemli kurumu olan “izleyici temsilciliği”ni zorunlu hale getiriyor. 22. maddede en az 10 yıllık mesleki tecrübeye sahip birinin “izleyici temsilcisi” olarak RTÜK'e bildirilmesi ve temsilcinin izleyici şikâyetlerini televizyonun yayın kuruluna yansıtması öngörülüyor. Olumlu bir adım olmakla birlikte, izleyici temsilciliği düzenlemesinin yeni yasada ayrıntılandırılmaması dikkat çekiyor.
Frekans tahsis süreleri artıyor
- Mevcut yasada 5 yıl olan frekans tahsis süreleri yeni düzenlemede 10 yıla çıkarılıyor.
- Diğer yandan uzun yıllar düzenlenemeyen karasal yayın lisansları yeni metinde ele alınıyor. Karasal yayın lisanslarının devredilemeyeceği, yayını bırakacak kuruluşun lisansını RTÜK'e iade etmesi hükme bağlanıyor.
Para ve yayın durdurma cezaları
- Mevcut yasa ile yeni düzenleme arasındaki en önemli farklardan biri idari para cezaları, yayın durdurma ve ilk kez getirilen “program kaldırma” esaslarında dikkat çekiyor.
- Mevcut yasa, “devletin varlığına ve bütünlüğünü hedef alan, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden ve yayın sahiplerinin çıkarları için yapılan” yayınlar dışındaki bütün ihlallerde, önce uyarı ve “özür” talebi öngörüyor ve ancak ihlalin tekrarında ceza düzenliyor. Mevcut yasada uyarıdan sonra ihlalin tekrarı durumunda idari ceza 250 bin liradan 500 bin liraya kadar öngörülüyor. (Yeni düzenleme de “özür” talebi ve para cezasında farklı ölçüt dışında dışında aynı süreci esas alıyor).
- Mevcut yasa, devletin varlığını hedef alan ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden yayınlar ile yayın sahiplerinin çıkarı için yapılan yayınlarda ise uyarıya gerek görmeden yayın durdurma ve lisans iptaline varan yaptırımlar öngörüyor.
Yeni düzenlemede müstehcenliğe ağır ceza
- Yeni düzenlemenin 32. maddesinde, yayın hizmet ilkelerini düzenleyen 8. maddenin 1. fıkrasındaki “a, b, d, g, n, s ve ş” bentlerine özel bir atıf yapılıyor. Öncelikli yayın yasaklarını belirleyen bu bentler, biri dışında, “devletin varlığını, Atatürk ilkelerini hedef alan, terörü destekleyen, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden” konularda yayın yasağını düzenliyor. Ancak yeni düzenlemede, mevcut yasadan farklı olarak, “müstehcenlik” de yaptırımı ağır olan yayın yasağı ihlali olarak düzenleniyor.
- Müstehcenliğin de dahil edildiği bu kategorideki ihlaller için, “ihlalin yapılmasından bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine (diğer ihlallerde yüzde birden üçüne) kadar” idari para cezası öngörülüyor.
Bir ileri iki geri adım
- Yeni düzenlemede yukarıdaki para cezasının yanı sıra “idari tedbir” de getiriliyor. Buna göre; müstehcenliğin de dahil edildiği bu kategorideki ihlaller için, “ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ise ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir” ifadesi kullanılıyor.
- Bu düzenleme, mevcut yasaya göre bir ileri, iki de geri adım içeriyor. İleri adım; “devletin varlığını hedef alan” türdeki yayın ilkesi ihlalleri için mevcut yasada “doğrudan” bir ay yayın durdurma, ihlalin tekrarı halinde lisans iptali öngörülürken; yeni düzenlemede bu ağır yaptırımın zorlaştırılması. Yeni düzenlemede bu tür durumlar için “bir yıl içinde” aynı ihlalin tekrarında 10 gün yayın durdurma, “ikinci tekrar halinde” ise lisans iptali öngörülüyor. Ayrıca “müstehcenlik” kaleminin burada öngörülen bir lisans iptali nedeni sayılmadığını not edelim.
Programı temelli kaldırma cezası
- Geri adımların ilki, ağır cezalandırılan kategoriden “yayıncılığın yayın sahiplerinin çıkarlarını kollamak için yapılması” kaleminin çıkarılarak bu gruba “müstehcenliğin” dahil edilmesi. Müstehcen yayın yapmama mevcut yasada da var, ancak özel ceza değil, rutin yaptırım öngörülen maddeler arasında bulunuyor.
- Diğer geri adım; ilk kez getirilen “isteğe bağlı yayınlarda ihlale konu programın katologdan tamamen çıkarılması” ifadesi. Yani tasarıda “programların kullanıcının seçtiği bir zamanda ve münferit isteği üzerine medya hizmet sağlayıcı tarafından düzenlenmiş bir program kataloğuna bağlı olarak izlendiği veya dinlendiği yayın hizmeti” olarak tanımlanan isteğe bağlı yayınlarda programlar, örneğin “müstehcenlik” gerekçesiyle temelli kaldırılabilecek.
- Yeni düzenleme idari para ve tedbir cezalarının birlikte uygulanabileceğini de hükme bağlıyor.
İki yasaya da giremeyen bir ilke
- Yeni düzenlemede, mevcut yasadan farklı olarak RTÜK üyelerinin kurul toplantılarında “çekimser” oy kullanamayacağı da hükme bağlanıyor.
- RTÜK üyelerine, yeni düzenlemede, emeklilik yönünden bakanlık müsteşarlarının ek gösterge, makam tazminatı ve temsil tazminatı olanağı sağlanıyor.
Bir dönem çok tartışılan, ancak mevcut yasaya giremeyen bir ilke, yeni düzenlemede de yer bulamamış. RTÜK yasalarının yanından geçemeyen o ilkeyi de hatırlatarak noktalayalım:
Medya patronları kamu ihalelerine giremez!...