03 Şubat 2011

TÜRK POLİSİNİN DEVELERİ NEREDE!

Mısır diktatörünün “halkın sesine kulak vermesi gerektiğini” de Başbakan söylemişti.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile Türk Tabipleri Birliği (TTB),  “torba kanun”da çalışanlar aleyhine öngörülen düzenlemeler  için ortak bir protesto  eylemi düzenledi.


Ortak eylem için 81 ilden gelen çalışanlar parlamento çevresinde  bir “insan zinciri” oluşturmayı hedefliyordu. İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Ankara Valiliği ve emniyet, yasadışı olduğunu öne sürerek eyleme izin verilmeyeceğini duyurdu.


Ancak bu “hukuk dışı” tehdide rağmen binlerce çalışan Ankara'da toplandı. Polis barikatıyla karşılaşan çalışanlar en azından TBMM bahçesinin yan duvarı önünde basın açıklamalarını okumalarına engel olunmamasını istediler. Polisin dondurucu soğuktaki cevabı insanları yere çarpan tazyikli su ve biber gazı oldu!


Polis, 155 kişiyi işkenceyle katleden Hizbullahçıların firarını seyretmişti, ama işçilere karşı idmanlıydı. Daha geçen yıl Sakarya Meydanı'nda eylem yapan Tekel işçilerinin de gözünün yaşına bakmamıştı..


Erzurum'da Başbakan Tayyip Erdoğan'ı protesto etmek isteyen üniversite öğrencilerinin bindiği otobüsler  hareket ettikleri kentlerden çıkarılmadı, çıkanlar durduruldu.


Dolmabahçe'de Başbakan'ı protesto etmlek isteyen öğrencilerin başına gelen de malum.


Polisin, en temel demokratik haklarını kullanmak isteyen insanlara karşı bu kadar acımasız davranabilmesinin ardında; bir türlü geçmeyen demokrasi korkusu, son referandumda hesaplaşıldığı iddia edilen darbe anayasası ve darbe döneminde çıkarılan bir yasa var.


Darbecilerin çıkardığı ve geçmiş hükümetlerin de AKP hükümeti gibi üzerine yattığı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası ile yine darbecilerin son biçimini verdiği 1982 Anayasası sayesinde Türkiye'de protesto hakkı hemen her gün ayaklar altına alınıyor.


Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, 12 Eylül 1980 darbesini yapan beş generalden oluşan Milli Güvenlik Konseyi döneminde  çıkarıldı, 6 Ekim 1983 tarihini taşıyor.


1982 Anayasası da, 34. maddesinde “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” diyor, ancak hemen ekliyor:


“Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir...”


Ankara'da toplanan çalışanlar milli güvenlik ve kamu düzenini tehdit ettikleri için mi dondurucu soğukta tazyikli su ve biber gazıyla püskürtüldüler? Yoksa genel sağlığın ve genel ahlakın korunması için mi polis çalışanlara bir kez daha düşman gibi davrandı?


Başbakan gerekçeyi açıklayacaktır. Kendisini Galatasaray Stadı'nda ıslıklayanların, Dolmabahçe'de protesto eden öğrencilerin arkasında örgüt bulunduğunu, bunların “birkaç Marksist, Leninist” hergeleden ibaret olduğunu ondan öğrenmiştik.


“İnsanlık anıtı”nın ucube olduğunu da o tespit etti.


Mısır diktatörünün “halkın sesine kulak vermesi gerektiğini” de Başbakan söylemişti.


Patlamış Mısır demokratlığı bu kadar oluyor demek ki...


Sahi bizim polisin niye devesi yok!

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"