Herkes kendisine göre bir medya istiyor, her medya kendisine göre “haber” peşinde. İktidar ve muhalefetin medyada yeminli düşmanları da var, sıkı yandaşları da. Manşetler yargısız infazdan geçilmiyor, haberler “önyargı”dan çıkan hükümlere uydurulmak için zorlanıyor. Her cephenin alabildiğine yüklendiği “olağan şüpheliler” gazete sütunlarında ipe çekiliyor. Ve her cephenin alabildiğine görmezden geldiği haberler dikkatlerden uzak tutulmaya çalışılıyor.
“Bu bilgilerle düşün” noktasında duramayan, kamuoyuna “böyle düşün” diye dayatan bir gazetecilik anlayışıyla karşı karşıyayız.
“Gazeteciler ve meslek örgütleri neden itibar sorunu yaşıyor” sorusunun yanıtı; habercilikten ziyade siyaset yapmaktan belirli görüş ve inançlara yeminli düşmanlığa, medya patronlarının sorunlu sermaye ilişkilerinden gazetecilerin şirket gezilerinde bedava ağırlanmasına kadar uzanan bir liste koyuyor önümüze.
Oysa, gazetecilerin gazetecilik lisanına çekildikleri başka bir gazetecilik mümkün. 1 Eylül 2009'da yayına başlayan bağımsız internet gazetesi T24'ün beş ay gibi kısa bir sürede ulaştığı nokta bize bunu gösteriyor.
Türkiye'de medyaya hakim olan “cephe” rüzgârlarına kapılmayan T24, hiçbir görüşe bağlanmadan ya da düşman olmadan, “doğru enformasyon arayışı”ndan hareket ederek yayın yapıyor.
Balbay'ın notları tartışılıyor, ancak içeriği bilinmiyordu!
Örneğin 2009 Mart ayında Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanması üzerine “gazeteci aldığı notlar yüzünden tutuklanabilir mi” tartışması başladı. Tartışmada ikiye bölünen medyada bir grup “tutuklanamaz”, karşıt grup ise “gazetecilik sınırı aşıldığında tutuklanır” görüşünü dile getirdi.
Balbay'ın notları üzerine çıkan bu tartışma manşetlerde ve ekranlarda sürüyor, ancak kimse bu notların içeriğini bilmiyordu. Daha sağlıklı bir kamuoyu oluşmasını sağlamak ve tartışmanın doğru bir zeminde yapılmasını temin etmek üzere Balbay'ın notlarının peşine düşen T24 ekibi, daha sonra Ergenekon iddianamesine dayanak olan bu dosyaya ulaştı. Hiçbir yorum eklemeden Tempo24'te yayımladığımız bu dosya, bütün gazete ve televizyonlarca alıntılandı.
Manşetlerde Cihaner varken dosyası ortada yoktu!
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in İsmailağa cemaati soruşturmasını başlatmasının ardından gelişen olaylar ve çıkan tartışma açısından da T24 önemli belgeler yayımladı. İsmailağa cemaatinin “silahlı örgüt” olduğu öne sürülerek soruşturmanın Erzurum'daki özel yetkili savcı Osman Şanal tarafından devralınması ve Cihaner'in “Ergenekon örgütüne üyelik, evrakta sahtecilik ve iftira” ile suçlanarak tutuklanması çok canlı bir tartışma başlattı. Ancak Erzincan Başsavcısı Cihaner'in 16 ay sürdürdüğü cemaat soruşturması için hazırladığı dosyada neler olduğu bilinmiyordu.
Cihaner'in yürüttüğü cemaat soruşturması için Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla dinlenen telefon konuşmalarını, yine hiçbir yorum eklemeden yayımladık. Cemaatin “izinsiz kurs açmak ve yardım toplamak” gibi ağır ceza gerektirmeyen iddialarla suçlandığı, ancak Cihaner'in “tesadüfen elde edilen deliller” diye adlandırdığı konuşmalarda bakanlara kadar ulaşan iş-ihale takibi diyalogları bulunduğu T24'ün yayını üzerine ortaya çıktı.
Ahmet Albayrak yanıt vermedi
Burada üç not düşmemiz gerekiyor.
Birincisi; binlerce sayfayı bulan telefon konuşmaları ile dosyalarda özel hayat alanına girdiğini ve mağdur çocuklara zarar vereceğini düşündüğümüz bölümleri süzgeçten geçirmeye çalıştık.
İkincisi; yüzlerce sayfayı bulan telefon konuşmalarından bölümler yayımladığımız Yeni Şafak gazetesinin sahibi Ahmet Albayrak'a yanıt hakkı için not bıraktık. Bu notumuza yanıt alamadık.
Yıldıray Oğur hangi iddianame ve meyilden söz ediyor?
Üçüncü not; Taraf Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Yıldıray Oğur'un, T24'ü kastettiğini düşündüğümüz 25 Şubat Perşembe günü yayımlanan yazısında, “Cihaner kaynaklı ve meyilli haberlerden” söz etmesine ilişkin.
Oğur, “internet sitelerinde bir türlü yeterince köpürtülemeyen Cihaner iddianamesi”nden söz ediyor. Oysa bizim ulaştığımız belgeler arasında Cihaner'in hazırladığı bir iddianame yok, kanımızca bu mümkün de değil. Zira elinden alınan soruşturmaya ilişkin olarak iddianame hazırlamamış olması gereken Cihaner, Erzurum'a “görevsizlik” yazısı göndererek Erzincan'daki dosyayı kapatmak zorunda kalıyor. Oğur maddi bir hataya düşmediyse ve elinde bir Cihaner iddianamesi varsa, bizim elimizde bulunan Osman Şanal'ın hazırladığı iddianameyle karşılaştırmak çarpıcı bir tablo ortaya koyabilir.
Cihaner'in hazırladığı dosyada cemaat açısından “köpürtmeye” değmeyecek bir şey varsa, bu T24'ün yayınıyla ortaya çıktı. Kaldı ki, “Cemaati bırak, parayı takip et” başlığıyla yayımladığımız Erzincan dosyasına ilişkin analizimizde bunu söyleyen de biziz.
Yazısında iş-ihale takibine ilişkin telefon konuşmalarıyla ilgilenmeyen Oğur “Cihaner meyilli haberler ve köpürtme” ifadesini T24 için kullanıyorsa, Taraf'ın bazı haberlerine saçma sapan kulplar takmaya çalışan “karşı cephe”nin düştüğü hataya düşüyor.
'Cumhuriyet düşmanı' da dediler, 'Ergenekoncu' da
Balbay'ın notlarını yayımladığımızda bir kesim tarafından “cumhuriyet düşmanlığı” ile suçlanmıştık. Balbay'ın notları nedeniyle 20 yılı aşkın hapis cezası istemiyle hakkımızda açılan dava sürüyor. Tutuklu Başsavcı Cihaner'in cemaat dosyasını yorumsuz yayımladığımızda ise bazıları için “Ergenekoncu” olduk.
Demek ki doğru yoldayız. Zira gazeteciler için hiçbir görüş gazetecilikten değerli olamaz.
Elbette hiçbir kişi ve kuruma karşı tetikçiliğe meyilli değilseniz... Ve kör döğüşü değil gazetecilik, holiganlık değil habercilik peşindeyseniz...