13 Mart 2010

Kuzguncuk'ta Yavuz rakısı...

Mülkiye'ye girenler hayal kırıklığına uğramadılarsa, bunun en büyük nedenlerinden biri, Anayasa Hukuku Profesörü Yavuz Sabuncu'ydu.

 

Yanıbaşımızdaki her ölüm, kendi hayatımızın muhasebesini yaptığımız yepyeni bir sayfa açar önümüze. Sadece var olmakla yetinmeyip yaşamayı da başarmışsanız eğer, o sayfada görürsünüz işte, en değerli varlığınız “hatıra”larınızdır. Her ölümün kanadından bir kez daha hayata atlayan, gideni kalanla birlikte çoğaltan hatıralar...


Her ölüm, bize bir “erken ölüm” muhasebesi de yaptırır; hayatımıza oracıkta çektiğimiz toplam çizgisinin altında kalan nedir, sahi nedir? “Mutluluk” arayan bir budala mısınız, öyleyse iyi bakın çizginin altına, servet ya da makam dolduramamış orayı, bomboş bırakmış! Tabiatın er ya da geç alıp yere çarpacağı upuzun bir teselli listesi... Kapatın gözlerinizi, göreceksiniz...

Peki “anlam” aramak ne kadar önemli oldu sizin için, hayatınıza “anlam” katan kaç insanınız oldu? Yüreğinize oracıkta batan kıymığın yanıtı bu soruların içindedir.


1980'lerin başında yolu Mülkiye'den geçenler için bu soruların “Yavuz Sabuncu” gibi koskoca bir yanıtı var.


Prof. Yavuz Sabuncu, üç yıl önce hayata veda etti. 12 Şubat 2007'de kaybettikten iki gün sonra, 14 Şubat'ta son yolculuğuna uğurladığımız Sabuncu, kısa yaşamında Mülkiye öğrencileri üzerinde derin izler bırakabilmiş, onların hayatına “anlam” katmış büyük bir hocaydı. Kaybettiğimizde henüz 59 yaşındaydı.


12 Eylül 1980 darbesinin rüzgârı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (Mülkiye) çok sert esti. 1980'lerin ilk yarısında Mülkiye'ye girenler hayal kırıklığına uğramadılarsa, bunun en büyük nedenlerinden biri, Anayasa Hukuku Profesörü Yavuz Sabuncu'ydu.


İşte o öğrencilerin bir bölümü, 2007'den beri her Mart ayında, Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi'nin Kuzguncuk'taki lokalinde toplanıp Yavuz Sabuncu'yu anıyor. Hocamız için hazırladığımız özel gazeteyi uzun masamızın başına asıyor, o yılları konuşuyor, hatıralarımızı ağırlıyoruz.


“Kuzguncuk'ta Yavuz Rakısı” adını koyduğumuz bu buluşmaların sonuncusunu 11 Mart Perşembe gecesi yaptık. Sabuncu'yu ve çok erken davranıp aramızdan ayrılan öğrencilerini andık.


Aşağıda, Yavuz Sabuncu için 18 Şubat 2007'de Milliyet'te “Mülkiye'nin ta kendisi...” başlığıyla yayımlanan yazımız var.

Yattıkları yer, hayatımıza anlam katan insanları incitmesin...


Mülkiye'nin ta kendisi...


Cebeci'nin yanı başındaki Kurtuluş Parkı'nda sapsarı kesilmiş bir sonbahar. Biraz heyecan, biraz merak, biraz gurur ama biraz da korkuyla ilk ders için Cebeci'deki Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne doğru yürüyoruz.


Daha dumanı tüten 12 Eylül 1980 darbesinin Mülkiye'yi kasıp kavurduğu 1983 yılındayız. Aylardan ekim.


Kapıda dekan, yardımcıları ve polisler var. Mülkiye'de, sonradan alışacağımız bu "12 Eylül karması"yla ilk karşılaşmamız. Fakülte yönetiminin gözetiminde üzerimiz aranırken soran gözlerle birbirimize bakıyoruz:
"Mülkiye sahiden burası mı?"


Giriş kapısının hemen yanından "İktisat", "Kamu Yönetimi", "Maliye", "Uluslararası İlişkiler", "Çalışma Ekonomisi" ve "İşletme" bölümlerinin ilk iki yıl birlikte ders aldıkları Büyük Amfi'ye (Prof. Aziz Köklü Dersliği) geçiyoruz.


İlk hayal kırıklığını unutturacak ders ile hocası bir süre sonra ortaya çıkacak ve öğrencileri, hâlâ dünyayı değiştirebilecek hayaller kurabilecekleri okulun orası olduğuna ikna edecektir.
Ders, Anayasa Hukuku'na Giriş'tir.
Hoca da, Yavuz Sabuncu.

Sert mizacını tamamlayan madeni sesiyle Sabuncu'nun dersleri başladıktan sonra anlaşılır ki, evet, orası Mülkiye'dir.
Büyük Amfi'ye gelir, kol saatini çıkarıp kürsüye bırakır, azarlayan bakışlarla ama hınzırca bir sabırla gürültünün sona ermesini bekler. Ardından mikrofonu eline aldığında ders Anayasa Hukuku ile başlamaz:
"Siz susana kadarki bölümü anlatmış sayıyorum!"

Derse biraz ortadan girse de, Büyük Amfi bir kez daha eşsiz bir hukuk ve siyaset bilimi söylevine sahne olacaktır.

Öğrencilerin arandığı kapının yanı başında ders verdiği amfiyi "doğrudan demokrasi" arenasına çeviren Sabuncu, bunu hiçbir şeyden çekinmeden yapar. Vakur ama gösteri ve gösterişe tenezzül etmeden yapar.

Kapıda didik didik aranan (önce Türkiye) öğrenciler, birazdan onun dersinde (sonra Mülkiye) bambaşka bir ülkenin çocukları olurlar!

'Kurtulma"nın yakışan sıkıntısı'


Yavuz Sabuncu 24 Eylül 1948'de İstanbul'da doğar. Sultanahmet İlkokulu ve İstanbul Erkek Lisesi'nden sonra Mülkiye'yi kazanınca Ankara'yı da, Mülkiye'yi de bir daha bırakmaz.


Mülkiye'de tamamladığı doktora tezi, "Sosyalist Ülkelerde Yönetime Katılma-Doğu Almanya Örneği" adıyla basılır.

Mülkiye'nin en şöhretli bölümünde, efsanevi Anayasa Hukuku kürsüsünde Prof. Dr. Bahri Savcı ve Prof. Dr. Mümtaz Soysal'ın yanında "asistan" olur.


Kendisini genç yaşta alanında "otorite" haline getiren çalışmalarından bazıları "Türk Anayasa Sistemi", "Seçimden Koalisyona Siyasal Karar Alma" ve "Anayasa Hukuku" adlarıyla yayımlanır.


Hocaları "sakıncalı" bulunarak 12 Eylül rejimince art arda okuldan uzaklaştırılırken Sabuncu henüz "asistan" olduğu bu dönemde o dalgadan kurtulur.


Bir yandan "kurtulmuş" olmanın kendisine çok yakışan "sıkıntısını" yaşar, diğer yandan hocaları savrulan Mülkiye'de büyük bir yük üstlenir. Bu arada meslektaşlarını 12 Eylül'e karşı giriştikleri hukuk mücadelelerinde asla yalnız bırakmaz.

Büyük Amfi, Mülkiye'ye paraşütle indirilen özel görevli bazı asistanlara karşı yetebildiği bütün dersleri üstlenen Sabuncu'nun bu dönemdeki dersleriyle "kurtarılmış bölge"dir. Öğrencilerinin kafasındaki ezberleri 1980'lerin başından itibaren birer birer gerçeklerle değiştirmeye koyulur.

Çıkarsız, cesur ve gösterişsiz


Sigara dudağında kül olur, elinden düşmeyen makasıyla önündeki kâğıtları doğrarken öğrencilerini dinler, kaleme aldıkları heveskâr makaleler üzerine kafa yorar.

Dostu Tuğrul Eryılmaz'ın ifadesiyle mizahı "hınzır", aşağılaması "sevecen"dir. Meselelere tam tersinden de bakmanın hakkını veren zekâsının keskinliğini, cesaretinin gösterişsizliğini, tavırlarının çıkarsızlığını da ekleyin.


"Anayasa Hukukuna Giriş", "Çağdaş Devlet Düzenleri", "Seçim Sistemleri", "Siyaset Bilimine Giriş", "Türk Anayasa Sistemi" ve daha nicesi... Derslerde "didaktik" değil "entelektüel" tavrıyla öne çıkan ve kelimenin tam anlamıyla "karizmatik" bir hocadan söz ediyoruz.
Onun dersinde Mülkiye, ta kendisi oluverir!

Profesör Yavuz Sabuncu'yu 12 Şubat Pazartesi (2007) günü kaybettik.
Haber metinlerindeki klişelere inanıp o çok yavuz hocanın "kansere yenildi"ğine inanabilir misiniz?
Biz iki cihanda da tanığız, o en habis rejimlere bile yenilmedi!

Mülkiye'nin en "soğukkanlı delikanlı"sına selam olsun!

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"