Ruhi Su'nun Dostlar Korosu'yla birlikte 1 Mayıs 1977'de Taksim'de yapılan katliama cevabı “Sabahın Bir Sahibi Var” olmuştu.
Şişli Meydanı'nda üç kız
Biri Çiğdem, biri Nergis
Vuruldular güpegündüz
Sorarlar bir gün, sorarlar
(...)
Bin dokuz yüz yetmiş yedi
Unutulmaz yılın adı
Bir Mayıs bayramı idi
Sorarlar bir gün, sorarlar
Türkiye'nin yeraltı devletinin, milli güvenlik rejimi ve komplo tarihinin en kanlı sayfalarından biri 1 Mayıs 1977'de yazıldı. 1 Mayıs 1977'de Taksim'de 36 kişi katledilirken öncesinde Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığı'na atanan polis, Oktay Ergin'di. Ergin, 6/7 Eylül olaylarını kışkırtan komploda başrol verilmiş bir devlet görevlisiydi. Atatürk'ün Selanik'teki evine bombayı koyan isimdi!
1 Mayıs 1977'de kalabalığın üzerine ateş açılan Intercontinental Oteli'nin güvenlik amiri, eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve eski İstanbul Emniyet Müdür Vekili Mehmet Akzambak'tı!
Ama bu ülke Atatürk'ün evine bomba atanların solcular, Taksim katliamını yapanların, sağcılar ve solcular (evet solcular! Ülkücülerin gazetesi Hergün'ün iddiası buydu) olduğunu da tartıştı.
1 Mayıs 1977, hayatımıza saplanmış en büyük ihanetlerden ve bu ülkeye en çok şey öğreten yaralardan biridir.
Antikapitalist Müslüman Gençlik hareketinin, İslamcıları özeleştiriye davet ederek 1 Mayıs kayıpları için namaz kılmaları ve kutlamalara katılmaları bu nedenle değerli. Kürtlerin, Türklerin, işçilerin, öğrencilerin, memurların, İslamcıların, başörtülü-başörtüsüz kadınların, erkeklerin, gençlerin, yaşlıların, her parçası birbiriyle kavgalı solun bütün renklerinin 1 Mayıs'ta yan yana meydanlarda olması önemli.
Taksim Meydanı'nda dolaşırken, 1977'nin kin tohumları atmaya çalıştığı vicdanların her şeye rağmen nasıl ortaklaştığını ilan eden bu görüntüyü de düşündüm.
Ardından dans eden, halay çeken, slogan atan grupların arasından Marmara Oteli'nin yanıbaşına ulaştığımda gördüğüm, orta yaşlarını çoktan geride bırakmış bir grubun polis bariyerinin ardından hüzünle baktıkları yere yöneldim; Kazancı Yokuşu!
Başındaki “Osmanlı Sokağı” tabelasına yenilmemiş, 1 Mayıs 1977'de açılan ateşlerden kurtulmak için kaçmaya çalışanların hunharca katledildikleri Kazancı Yokuşu...
Üzerine serpilen kırmızı karanfillerle acımasızca kan dökülen geçmişi bir nehir gibi gözlerimizin önünden akıtan Kazancı Yokuşu...
O geçmişi; soldan, sağdan, merkezden, uçtan gelip kucaklaşarak yenenlere alkış...
Ve o geçmişte can verenlerin hatırasına bir sap kırmızı karanfil...