23 Ağustos 2010

İslamcı aydınların aynasında bir rodeocu

Bir rodeocu hüneriyle, bazı İslamcı aydınların, eski arkadaşlarının elindeyken vedalaşabildiği “iktidar”dan hiç düşmedi...

“İslamcılığın cıcığını çıkarttınız, Allah belânızı versin!.. Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim, ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz. Sonra mücahitlik postunu çıkardınız müteahhit oldunuz.
Müslümansan, hangi meşreb ve mezhepten olursan ol, mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın. Siz yıllar var ki, doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz. Allah bin kere belânızı versin!
Namaz kılıyor, günde onlarca defa Allah'tan sirat-ı müstaqime (doğru yola) kılavuzlamasını lisan ile niyaz ediyorsunuz ve hayatta tam tersini yapıyorsunuz.

Bre uğursuzlar!..
İslam'da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var mıdır?
Rüşvet almak var mıdır?
Haram yemek var mıdır?
Her türlü emanete hıyanet etmek var mıdır?
Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır?
Arsa ve arazileri yapılaşmaya açarak, binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak haram komisyonlar almak var mıdır?
İhalelere fesat karıştırmak var mıdır?
Haram yollarla süper zengin olmak var mıdır?
Size beddua ediyorum. Allah belanızı versin!.. İki yakanız bir araya gelmesin!.. Haram servetlerinizi huzur içinde yiyemeyin emi!..
Müslümanların yüzünü kara çıkarttınız... Başınız belâdan kurtulmasın.”
Yukarıdaki satırlar, şeriata uygun bir hayat yaşamaya çalışan İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi'ye ait. Başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç olmak üzere, AKP'nin çekirdek kadrosunun yetiştiği “milli görüş”ün yayın organı Milli Gazete'de 7 Ağustos'ta yayımlandı.

'Başbakan'ın sözlerini yakışıksız ve yanlış buluyorum'

“Başbakan Erdoğan'ın 'Memur Kemal' söylemini yanlış buluyorum. Nitekim, bu söylemin içindeki 'memur karşıtı' görünüş hemen fark edildiği için 'CHP zihniyetinin memuru' noktasına gelindi ama herhalde 'CHP zihniyetinin memuru' ifadesi, 'Memur Kemal'deki memur kırgınlığını telafi edici nitelikte değildi. 
Yine Başbakan Erdoğan'ın 'Boya değil soya bak' söylemine gelebilmesini de anlayamıyorum. Ne olacak yani soya bakılırsa, buradan nereye gelebilir ki Sayın Başbakan? Bu söylemin ikinci adımını atabilir mi? 'Soya bak' söylemi, tüm açılımların üzerine sünger çekmiyor mu? 
Aynı şekilde Başbakan'ın Kılıçdaroğlu'na 'Dersimli olduğunu neden söylemiyorsun' yüklenmesini yakışıksız ve çok yanlış buluyorum. Bu söylemin de çıkışı yok. Yani bu söylemle kimin oy rengi nasıl değişecek? Bu sözün özünde Dersim'e sahip çıkma mı var, dışlama mı, Dersimli nasıl anlayacak bu söylemi? Bir yandan Dersim'in bombalanmasını büyük cürüm olarak nitelerken diğer yandan 'Dersimli olduğunu söyleyememe'yi bir sıkıştırma alanı olarak nitelemek birbiriyle bağdaşır mı? 
Başbakan'ın TÜSİAD'a ya da TOBB'a yönelik 'Bitaraf olan bertaraf olur' ifadesini çok yanlış bir imaj yüklenme olarak görüyorum. Başbakan'ın memurlara yönelik, 'evete zorlayıcı' yaklaşımını yanlış buluyorum.”
Yukarıdaki görüşler, AKP'yi eleştirmesi üzerine Yeni Şafak'la ilişiği kesilen saygın İslamcı aydın Ahmet Taşgetiren'e ait. Taşgetiren'in bu görüşleri muhafazakâr çizgideki Bugün gazetesinde 19 Ağustos'ta “Yanlış buluyorum” başlığıyla yayımlandı. 

'Seçim kazananın iradesi mutlak değildir'

“Demokrasilerde vatandaşlar, yasaların eşit koruyuculuğu altında özgürce yaşarlar. Farklı tercihlerin rekabeti, sağlıklı bir demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarındandır. Bu yarışta çoğunluğun oyunu alanlar iktidara gelir, tüm ülkenin ya da yerel yönetimlerin sorumluluğunu üstlenirler. Ancak yarışı kazanmak ve iktidara gelmek çoğunluğun iradesini mutlaklaştırmaz. Çağdaş demokrasinin en çok önemsenen niteliklerinden biri çoğunluğun hiçbir şart altında temel hak ve hürriyetleri tartışma konusu yapmaması ve azınlıkta bulunanların hak ve özgürlüklerine saygılı olmasıdır. Azınlıkta kalan görüşlerin ve muhalefet hakkının anayasa ile güvence altına alınması demokrasinin çoğulcu niteliğini pekiştiren bir unsur olarak kabul edilmektedir.”  
Yukarıdaki satırlar, AKP'nin topluma karşı taahhütlerini içeren “AK Parti Programı”nın “Demokratikleşme ve Sivil Toplum” bölümünden alındı...

'Başbakan'ın bîtaraf olan bertaraf olur, demesi galiba normaldir'

“CHP ve MHP'nin stratejileri doğrultusunda bu referandum kampanyası bir seçim kampanyasına dönüşmüş durumda.
Sanki bir Anayasa değişikliği değil de AK Parti'nin icraatı oylanacakmış gibi bir hava yaratıldı.
Bu stratejiye AK Parti de uyum gösterdiği için, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm siyasi liderler, maksadı aşan ifadeler kullanıyorlar...
Açıkçası Başbakan Erdoğan'ın Habertürk'teki söyleşide TÜSİAD için kullandığı 'Bitaraf olan bertaraf olur' ifadesi de bu çevrede değerlendirilmesi gereken bir söylemdir.
'Ben olsaydım asla böyle bir şey söylemezdim' demek kolaycılığına kaçmıyorum.
Çünkü ben bir nevi siyasi kader oylamasına giden bir iktidar partisi lideri değilim.
Bu günleri 12 Eylül'deki oylamaya kadar sürecek bir 'Geçiş dönemi' olarak görmemiz gerekiyor.
Başbakan da bu geçiş döneminde siyasi rakiplerini alt etmeye çalışan bir politikacıdır. 'Başbakan' olarak söylememesi gereken sözleri söylemesi de galiba normaldir...”

İktidardan düşmeyen bir gazeteci

Başbakan'ın, kişileri ve kurumları oylarının rengini açıklamaya zorlayan tavrının, “Galiba normaldir” ifadesinin ele verdiği ufak bir sarsıntı eşliğinde rasyonalize edilmeye çalışıldığı yukarıdaki satırlar da, 19 Ağustos'ta Sabah gazetesinde yayımlandı. Başbakan'ın damadının Genel Müdürü olduğu Çalık Holding'e 750 milyon dolarlık kamu bankası kredisiyle atv ile birlikte satılan Sabah'ın başyazarı Mehmet Barlas'ın köşesinde.
“İktidar”dan düşmeyen bir gazeteci Mehmet Barlas. 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'i darbe günlerinde evinde ağırlayabildi örneğin. Darbeden sonra iktidara gelen Turgut Özal'ın yanıbaşındaki isimler arasındaydı. ANAP sonrası iktidarın sahibi Tansu Çiller ile şaibeli servetini savunacak kadar yakınlık kurabildi. Son yolcu AKP, bu hancının yanında.

Mehmet Barlas dönek mi?

“Dönek” gibi, kendi kuşağının jargonunda bir anlam ifade eden bir suçlamaya da hedef oldu Barlas.
Peki öyle mi?
Elbette hayır!
Zira o hiç “iktidar”dan dönmedi. 
Bir rodeocu hüneriyle, bazı İslamcı aydınların, eski arkadaşlarının elindeyken vedalaşabildiği “iktidar”dan hiç düşmedi...
“Her taraf”ta “bertaraf” olmayan bu hikâye sizi yanıltmasın.
Ne sağ, ne sol, ne darbe, ne demokrasi, ne evet, ne hayır.
Hangi tarafta olursa olsun bertaraf olmamak...
Bütün mesele bu! 


 

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"