28 Nisan 2011

Ecevit afişi AKP ve CHP için neler söylüyor?

Antalya’nın Elmalı ilçesinde AKP örgütünün yaptırdığı tartışmalı afiş, iki parti açısından da yapılan bir mazi...


Antalya’nın Elmalı ilçesinde AKP örgütünün yaptırdığı tartışmalı afiş, iki parti açısından da yapılan bir mazi turunda o kadar tuhaf olayları yan yana getiriyor ki, çılgın mılgın projeyi bir kenara bırakıp sizinle paylaşmak istedim.
Afiş, biliyorsunuz, ABD Başkanı Bill Clinton ile Beyaz Saray’da görüşen dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in Oval Ofis’te verdiği görüntüyü, bir itibar erozyonu efektiyle yansıtma fikrine dayanıyor. Görüşmenin yapıldığı 2000 yılı, Marmara’daki 1999 depreminin hemen ertesine rastlıyor. Clinton’ın, küçük Erkan burnunu sıkarken verdiği ünlü pozla hatırda kalan deprem ziyaretinin de üç-beş ay sonrasına.
O sırada 75 yaşında olan Ecevit’in, mücadele ettiği hastalıkların da yıprattığı yorgun bedenini taşırken zorlandığı biliniyor. Oval Ofis’te arkasındaki koltuğun sırtına ilişmiş genç Amerikalı’nın karşısında Ecevit, evet, düşmüş omuzları ve önünde birleştirdiği elleriyle, bedenine artık büyük gelmeye başlamış ceketiyle mecalsiz bir görüntü veriyor.

AKP afişinde bu Ecevit-Clinton fotoğrafının yanında 10 yıl sonraki Erdoğan-Obama fotoğrafı “10 yılda Türkiye’nin itibarını yükselttik” alt yazısıyla veriliyor.
Siyaset acımasız elbette, AKP örgütünün böyle bir afiş hazırlaması da meşru. Ancak, ne kadar halsiz ve hasta da olsa, Ecevit o afişin iddia ettiği “süklüm püklüm” bir insan değildi, hiçbir zaman olmadı.

O portreye Kaddafi’nin karşısındaki Erbakan uyar
Türk diplomasi tarihinde “süklüm püklüm bir Başbakan” portresi çizilecekse eğer, merhum Necmettin Erbakan’a özel bir sayfa açmak gerekir. Türkiye, 6 Ekim 1996’da, Muammer Kaddafi’nin çadırına konuk olan Başbakan Erbakan’ın muhatap olduğu bir rezaletle aşağılandı. Libya diktatörü, konuğuna, Başbakanı olduğu Türkiye’nin “1. Dünya Savaşı’ndan sonra iradesini kaybettiğini, ABD üslerinin işgali altında bulunduğunu, Kürtlerin bağımsızlık mücadelesine direnmemesi gerektiğini, Siyonist İsrail ile işbirliğini kesmesini” söyleyebildi.
Kaddafi; ne olduğu, nerede kurulduğu bilinmeyen “İslam Orduları” ya da “Uluslararası Halk Komutanlığı”nın“komutan yardımcılığına” Erbakan’ı atamıştı! Zira Erbakan’a “komutan yardımcısı” diye hitap etmişti. “Komutan”ın kim olduğunu biliyorsunuz, Kaddafi...
Erbakan’ın Kaddafi’ye cevabı ne olmuştu, hatırlıyor musunuz?
“Muhterem Devlet Başkanı Kaddafi Beyefendi’ye, gösterdiği misafirperverlikten dolayı kalpten teşekkürlerimi sunarım…”
Hayal kırıklığı yaşayanların başında Devlet Bakanı olarak Erbakan’a Libya’da eşlik eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bulunuyordu. “Buraya hiç gelmemeliydik” diyen ve bu konuda Erbakan’ı Kaddafi’nin dengesizlikleri konusunda uyardığını belli eden Gül, gerçekten çok üzgündü.
Ne demiştik; siyaset acımasız, hangi cephede olursanız olun kalbinizi acıtan birçok şey bu dünyada meşru.

AKP’nin iki Ecevit’i var
Ergenekon davalarına dayanak olan iddialardan birinin, Bülent Ecevit’i, hastalığını “bahane” ederek komplo ile Başbakanlık’tan indirme girişimi olduğunu,AKP mahfillerinin bu inanılması hiç de kolay olmayan iddiaya kıymet biçtiğini biliyoruz. İşte o Ecevit afişinin yan yana getirdiği tuhaf resimlerden biri burada çıkıyor karşımıza. Ergenekon sanıkları söz konusu olduğunda, Başbakanlık hasletlerinin komployla hedef alındığına inandığı bir Ecevit’i var AKP’nin. Ama bu Ecevit, Ergenekon iddianamesi için AKP’den aldığı güvenoyunu seçim afişinde kaybediyor ve Başbakanlık’tan “Türkiye’yi itibarsızlaştıran” biri olarak devriliyor!
AKP Elmalı örgütünün afişi, Ecevit’ten Erbakan’a ve Ergenekon’a getirdiği sözü bakın daha nerelere taşıyacak…


‘Ecevit Başbakanlık yapamıyor’ diye mahkemeye giden CHP’li
DSP Antalya örgütünün suç duyurusunda bulunduğu afiş için CHP’den de büyük bir tepki geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Samsun mitinginde afişten dolayı doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak, “Sen kim Ecevit kim? Sen Ecevit’in tırnağı olamazsın. Adını ağzına alırken önce abdest al” dedi.
CHP Ecevit’i,  Atatürk ve İnönü’den sonraki tarihsel lideri olarak savunacaksa bu görevin bazı yeni partililere karşı da icra edilmesi gerekecek. Zira CHP’nin, AKP afişine konu olan Ecevit’i “Başbakanlık yapamaz” diye mahkeme kayıtlarına geçiren milletvekili adayları var!

Hatırlatalım.
Tarih 5 Temmuz 2002. Bugün CHP’nin Ankara Milletvekili adaylarından olan Sinan Aygün “Ankara Ticaret Odası Başkanı” olarak elindeki dilekçeyi Ankara Adliyesi’nin Hukuk Tevzii Bürosu’na bırakıyor. Yapılan dağıtımda Ankara 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilen dilekçesinde Aygün, Başbakan Ecevit’in sağlık durumunun kişisel ihtiyaçlarını bile karşılamaya elvermeyecek kadar bozuk olduğunu, makamına gelemediğini, toplantılara katılamadığını, ekonomiyi yönetemediğini belirtiyor ve ekliyor:
“Yurtdışında Türkiye’yi temsil edemiyor…”
Dilekçesinde "Başbakan’ın üstlendiği ağır görevler dikkate alındığında, Sayın Bülent Ecevit'in sorumluluklarını yerine getirip getiremeyeceğinin tespitinin gerekli olduğu düşünülmektedir" diyen Aygün, Medeni Kanun uyarınca Ecevit’in “vesayet altına alınmasını” talep ediyor.
Medeni hukuk uyarınca “kendisini yönetmekten aciz, akılca zayıf” ve benzer durumda bulunan kişilerin vesayet altına alındığını hatırlatalım.
Ne dersiniz, artık CHP’li olan Sinan Aygün, hatırası önünde Ecevit’in memnu haklarını iade etmişmidir?..

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"