30 Kasım 2009

Cumhuriyet'te neler oluyor?

Bugün basının önde gelen simalarının önemli bir bölümünün yolu Cumhuriyet gazetesinden geçti.

Bugün basının önde gelen simalarının önemli bir bölümünün yolu Cumhuriyet gazetesinden geçti. Bu isimlerin önemli bir bölümünün uzun süredir Cumhuriyet'ten çok uzaklarda olduğunu biliyoruz.Tek tek kişilerin çizgisinde doğal olarak önemli değişiklikler oldu, ancak bu mesafede tayin edici faktörün, zaman zaman gazete içinde de tartışma yaratan Cumhuriyet'in rotası olduğunu söyleyebiliriz.

Güncel siyasi tartışmaların her cephesinde Cumhuriyet'ten geçmiş isimler görebilirsiniz. Ergenekon davasında tutuklu olarak yargılanan Tuncay Özkan da, Ergenekon sürecinde elde edilen bulguların ve iddiaların üzerine en kararlı tutumla giden Taraf'ı Ahmet Altan ile birlikte yöneten Yasemin Çongar da ilk gazetecilik yıllarını Cumhuriyet'in Ankara Bürosu'nda geçirdiler örneğin.


Kimler geldi, kimler geçti...


90 yaşına yaklaşan Cumhuriyet'in unutulmayan Yazı İşleri müdürlerinden birisi, bugün T24'ün başyazarı olan Aydın Engin'di.

“Bir gazete yazarı olarak en mutlu dönemimi Zaman'da yaşıyorum” diyen Şahin Alpay gazetecilik serüvenine 1982 yılında Cumhuriyet'te başlamıştı.

Nadir Nadi'nin sahipliğindeki Cumhuriyet'in 12 Eylül 1980 darbesinden sonra sığınılacak liman olduğu ve büyük bir etki yarattığı yıllarda Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal, Yazı İşleri Müdürü Okay Gönensin'di.

Basının en saygın yazarlarından Umur Talu “büyük medya”da çok genç yaşta yönetici olmadan önce Cumhuriyet'ten geçmişti.

Hayata erken veda eden Ufuk Güldemir'den Sedat Ergin'e, Haber Müdürlüğü dillere destan olan Yalçın Bayer'den İpek Çalışlar'a, Yalçın Doğan'dan İsmet Berkan'a, Cengiz Çandar'dan Erbil Tuşalp'e, Necdet Doğan'dan Mehmet Tezkan'a, bugün www.t24.com.tr Yazı İşleri Müdürü olan Metin Yener'den Meral Tamer'e, Osman Ulagay'dan Enis Berberoğlu'na, Bilal Çetin'den Ümit Aslanbay'a, Devrim Sevimay'dan Utku Çakırözer'e, Alev Er'den Oral Çalışlar'a, Hadi Uluengin'den Mine Kırıkkanat'a, Ahmet Tan'dan Faruk Bildirici'ye, Semih İdiz'den Süleyman Sarılar'a, Yalçın Pekşen'den Ali Acar'a, Erdal Güven'den Süleyman Sarılar'a, Uygar Eremektar'dan Yalçın Çakır'a, Gürsel Göncü'den Halil Özer'e, Kerem Çalışkan'dan Tayfun Gönüllü'ye, Zafer Arapkirli'den Hakan Aygün'e, Ece Temelkuran'dan Haluk Geray'a, Abdurrahman Yıldırım'dan Ümit Otan'a ve çok genç yaşta yitirdiğimiz Necdet Saraç'a kadar uzun, upuzun bir “yolu Cumhuriyet'ten geçenler listesi” var.


Demokrasi mücadelesinde iniş-çıkışlar


Ünlü 1991 kavgasında İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu ile arkadaşlarının Cumhuriyet'ten ayrıldıkları dönemde Hasan Cemal'in gazeteye davet ettiği yazarlar arasında Murat Belge ile Haluk Şahin de yer alıyordu. Selçuk'la birlikte gazeteden ayrılan yazarlar arasında bulunan Oktay Akbal'ın ikinci sayfadaki “Evet / Hayır” başlıklı köşesinin yerinde Murat Belge için “Belki” adıyla bir köşe açıldığını hâlâ tebessümle hatırlıyorum.

12 Eylül 1980 darbesinden sonraki demokrasi mücadelesinde basının yüz akı olan Cumhuriyet, 1990'lardan sonra bu açıdan ağır eleştiriler karşısında kaldı.

Bu süreçte, 1996'da RP-DYP koalisyonu ile kurulan hükümetin “yaptırım” uyarılı bir MGK bildirisine de hedef olduğu 28 Şubat döneminin öne çıktığını söyleyebiliriz. 28 Şubat sürecinde, merkez medyaya paralel olarak askerleri kuvvetle destekleyen Cumhuriyet'ten bazı isimler, bugün seçimden çıkan hükümete karşı demokrasi dışı yollara sapanlarla işbirliği yapmakla eleştiriliyor.

Ergenekon davasında tutuklu olarak yargılanan Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, hükümete karşı harekete geçen bazı generaller ile gazetecilik çizgisini aşan ilişkiler kurmakla suçlanıyor.

AKP 3 Kasım 2002'de iktidara geldiğinde Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök'ü “hükümete karşı sesini çıkarmadığı” gerekçesiyle hedef alan bazı generallerle kurduğu ilişkiler, kendi notlarından da hareketle, Balbay'a soruluyor. Hilmi Özkök'ün, 23 Mayıs 2003'te Cumhuriyet'in manşetinde “Genç subaylar tedirgin” başlığıyla yayımlanan Balbay'ın haberi için “Bu tür dedikoduları üretenleri lanetliyorum” sözleriyle, kendisine karşı harekete geçen generallere de mesaj verdiğini biliyoruz.


İlhan Selçuk'tan sonra ne olacak?


Cumhuriyet'ten açılınca söz uzuyor...

Gazetenin İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk'un, iyi haberlerini aldıkça sevindiğimiz tedavi ve dinlenme süreci devam ediyor.

Gazete kamuoyunun ana gündemini, “Türk basınında etkisini en uzun süre korumuş” birkaç yazar arasında bulunan İlhan Selçuk sonrasında ne yapılacağı oluşturuyor.

Cumhuriyet Vakfı'na ait, ortakları arasında büyük sermaye temsilcilerinin de bulunduğu gazetenin yayını “Yayın Kurulu'nca belirlenen politika çerçevesinde” görev yapan Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın yönetiminde sürüyor.


Çetinkaya'nın 'Balbay günlükleri' notu


“Cumhuriyet'te neler oluyor” sorusunu gündemimize getiren satır aralarını, gazetenin yönetiminde en etkili yer olarak konumlandırılan Yayın Kurulu'nun önemli ismi Hikmet Çetinkaya'nın "Balbay'ın Sorgusu..." başlıklı yazısında okuduk.

Önce bir not; Çetinkaya, 28 Kasım Cumartesi günü yayımlanan bu yazısında, Mustafa Balbay'ın savunmasında reddettiği günlükleri, şu ifadelerle Balbay adına kayda geçiriyor:

“Bir gazeteci çağının tanığıdır!
Ankaralı bir gazeteci olarak görüşmeler yapmış. Bunları günlüğüne yazmış.
Sonuç?
Günlüklerinden ötürü tutuklanmış!”

Balbay darbe planlarıyla ilgili olarak sorgulanırken planları hazırlamakla suçlanan generallerin ortada olmamasını haklı olarak eleştiren Çetinkaya, şöyle devam ediyor: 

“Peki Sarıkız, Ayışığı darbelerini planladıkları öne sürülen emekli komutanlar nerede?
Dışarıda!
İki komutan tutuksuz yargılanıyor, ötekiler ise ne tanık ne sanık!
(...)
Balbay Silivri’de, emekli paşalar ya GATA’da ya da kafede!
Elbet orduevinde olanlar da vardı... Bazılarını TV ekranlarında gözaltına alındıktan sonra görememiştim... Televizyon bülbülü emekli komutanların aylardır sesi soluğu çıkmıyordu...”

 
Ve Cumhuriyet'te 28 Şubat'a karşı bir ilk


Çetinkaya'nın devam eden ifadeleri, hafızamız bizi yanıltmıyorsa, Cumhuriyet Yayın Kurulu üyeleri arasında “28 Şubat'a karşı düşülmüş ilk kayıt” olma özelliğini taşıyor. Birlikte okuyalım:
“Türkiye’de askeri darbeler, muhtıralar unutulup gitti, cuntacılardan hesap sorulmadı, e-muhtıra verenler, 28 Şubat’ı gerçekleştirenler baştacı edildi.
Şimdi fatura Mustafa Balbay’a mı kesilecek?
Balbay darbe planlarının içinde olamaz. O gazetecilik görevini yaptı. Balbay olsa olsa bu davanın tanığıdır.
Bu ülkede darbecilerden, muhtıracılardan, cuntalardan hesap sorulmalı...”
Çetinkaya'nın yazısına ne dersiniz?
Bazı yolların başı yolun sonunda mı anlaşılıyor!

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"