Türkiye’de ilk darbe 27 Mayıs 1960’ta yapıldı. 27 Mayıs’a ilişkin tartışmalar, darbenin nasıl adlandırılacağı konusuna kadar uzanır.
Gerçekten, dünyanın en fazla isme sahip darbesi 27 Mayıs sayılır: Devrim, ihtilal, müdahale, darbe…
12 Eylül 1980 darbesine kadar, resmi tatil ilan edilen 27 Mayıs gününün her yıl “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlandığını da hatırlatalım.
CHP’nin 27 Mayıs’a ilişkin bakışında “radikal” olarak nitelenebilecek bir söylem değişikliği, TBMM’deki 23 Nisan özel oturumunda Deniz Baykal tarafından dile getirildi. Ancak bu sözlerin üzerinde, liderlerin Ergenekon soruşturmasına gönderme içeren konuşmalarının yarattığı tartışma nedeniyle durulmadı.
CHP ve 27 Mayıs
CHP’nin geleneksel çizgisinde 27 Mayıs’ı “darbe” olarak anmayan ifadeler daima öne çıktı. Bu geleneğin, Türkiye’yi 27 Mayıs 1960’a götüren süreçte CHP’nin darbeyle devrilen Demokrat Parti iktidarının karşısında ana muhalefet partisi olmasını aşan nedenleri var.
27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi’nin ilk işi, aynı gün yeni bir anayasa hazırlanması için bilim insanlarını toplamak, bazılarını İstanbul’dan Ankara’ya getirmek oldu. Oluşturulan Bilim Kurulu’nun hazırladığı anayasa taslağının, siyasal partileri ve iktidarı aşırı ölçülerde kısıtlayan hükümler içerdiği görülünce iki kanatlı bir “Kurucu Meclis” oluşturulması kararlaştırıldı.
Kurucu Meclis’in bir kanadında Milli Birlik Komitesi, diğer kanadında da Temsilciler Meclisi yer aldı. İşte bu Temsilciler Meclisi, toplumun çeşitli kesimleri ve örgütlerinden isimlerle oluşturuldu. Darbeyle devrilen Demokrat Parti’nin ayakta olmadığı bu dönemde Temsilciler Meclisi’ne üye gönderen temel siyasal güç CHP oldu.
Darbenin gerekçesi: Direnme hakkı
Kurucu Meclis’in hazırladığı anayasa, “demokratik meşruiyet” arayışının sonucu olarak 9 Temmuz 1961’de halk oylamasına sunuldu. Kayıtlı seçmenlerin yüzde 81’inin katıldığı oylamada geçerli oyların yüzde 61,5’ini alan metin, “1961 Anayasası” olarak kabul edildi.
“Demokratik meşruiyet” arayışının diğer bir sonucu da, darbenin, 1961 Anayasası’nın “Başlangıç” bölümünde “Türk Milleti’nin direnme hakkını kullanması” ile gerekçelendirilmesi oldu.
1961 Anayasası; daha sonra “Türkiye için lüks” diye değerlendirilen özgürlükçü yaklaşımı, bireysel ve sosyal haklar alanında sağladığı atılım, rejimi “kuvvetler ayrılığı”na yaklaştıran düzenlemeler ve TBMM’yi egemenliği kullanan tek organ olmaktan çıkaran Anayasa Mahkemesi gibi yeniliklerle yürürlüğe girdi, ancak 19 yıl hayatta kalabildi.
27 Mayıs 1960 darbesiyle kurulan askeri yönetim, siyasal yaşamda silinmeyen yaralar açan Yassıada yargılamaları ve idamların hemen ardından 15 Ekim 1961’de gerçekleştirilen seçimlerden çıkan yeni parlamentonun 25 Ekim 1961’de toplanmasıyla sona erdi. Seçimleri Demokrat Parti’nin mirasçıları kazanmış, yüzde 36.7 oranıyla sandıktan birinci parti olarak çıkmasına karşın CHP yenilmişti.
Tansel Çölaşan: 27 Mayıs ihtilal değil devrimdir
1960 darbesi ve sonuçlarına ilişkin CHP geleneğinin nedenleri üzerindeki gezintiyi burada noktalarken, 27 Mayıs’ın nasıl adlandırılacağı konusunda yapılan son ilginç çıkışı anımsatalım.
Tansel Çölaşan, Danıştay Başsavcısı olarak katıldığı panelde (8 Mart 2008) “Kimse idam cezasını istemez ama o dönemde bunlar idam edildiğinde toplumsal bir coşku vardı. 27 Mayıs'ı burada ihtilal olarak görmek hata olur. 1960 ihtilali aslında bir devrimdir” dediğinde büyük bir tartışma yaşanmıştı.
Baykal’dan 27 Mayısçılara: Utanç
Genç bir siyaset bilimi asistanı olarak Mülkiye’ye girdiği yıl 1960 darbesine tanık olan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, TBMM’deki 23 Nisan özel oturumunda, partisinin geleneksel söylemini aşan ifadeler kullandı. TBMM’nin kuruluşunu izleyen yıllarda dünyadaki gelişmeleri özetleyen Baykal, bakın sözlerini nasıl sürdürdü. TBMM tutanaklarından aynen aktarıyoruz;
“… Türkiye Büyük Millet Meclisi işte böyle bir dönemde ve üstelik bir kargaşa coğrafyasında seksen dokuz yıldan beri bir temel istikrar unsuru olarak varlığını sürdürmektedir. Bu dönem içinde iki defa, önce 1960'da bir buçuk yıl sonra 1980'de üç yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin askıya alınmış olması bunu gerçekleştirenlerin en büyük utancı olarak tarihteki yerini almıştır…”
AKP’liler sadece bu bölümü alkışladı
TBMM tutanaklarında Baykal’ın yukarıdaki sözlerinin ardından “CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar” parantezi açıldığını belirtelim. Tutanaklara göre, Baykal’ın konuşmasında AKP’liler tarafından alkışlanan başka bir bölüm bulunmuyor.
Birkaç hafta sonra 27 Mayıs darbesinin üzerinden 49 yıl geçmiş olacak. Ne dersiniz; iddialı bir siyaset bilimi doçentiyken politikaya atılan Baykal’ın tesadüfen kullandığını düşünemeyeceğimiz bu ifadeler, CHP’nin 27 Mayıs geleneğine veda ettiğinin işareti sayılabilir mi?