05 Haziran 2012

Bugün grev yasaklayan imzalar, dün hangi sözlerin altına atılmıştı?

Bugünkü yazıda, AKP\'nin parti programında grev ve örgütlenme hakkı konusunda verdiği sözleri hatırlatacağım...

AKP'nin tek başına iktidarda bulunduğu yaklaşık 10 yıldaki icraatını parti programında verilen sözler üzerinden dün değerlendirmeye çalıştım.

Aslında okurun sabrını zorlayan uzunluktaki dünkü yazı için çok sayıda alıntı yaptığım AKP Programı'nda yer verilen birçok bölüm üzerinde özel olarak durmak gerekiyor. Ancak, bazı noktalarda bugünden bakınca ilginç taahhütler de içeren AKP Programı'ndaki birkaç bölüm üzerinde özel olarak durmayı bir sonraki yazıya bırakıyorum. Bugün, sosyal politika uzmanı Doç. Aziz Çelik'in dün T24'te yayımlanan “Neden acele ettiniz Sayın Cumhurbaşkanı?” başlıklı yazısında bıraktığı yerden, yine AKP Programı'ndan yapacağım birkaç alıntıyla devam etmek istiyorum.

Önce küçük bir hatırlatma; Aziz Çelik, Türk Hava Yolları'nda 17 aydır uzlaşmayla sonuçlanmayan Türk Hava Yolları'ndaki toplu sözleşme görüşmeleri sürerken “havacılık sektörünü de grev yasağı kapsamına dahil eden” yasa değişikliğinin Cumhurbaşkanı tarafından neden alelacele imzalandığını soruyordu. Zira Cumhurbaşkanı 15 günlük inceleme süresini kullanmadan iki gün içinde yasayı imzalamış, böylece 12 Eylül 1980 darbesini yapanların bile aklına gelmeyen “havacılık sektöründe grev yasağı” yürürlüğe girmişti. Evet, bugün Türkiye'de hâlâ, 12 Eylül darbesini yapan generallerin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu yürürlükte ve bu yasada bile “havacılık” grevin yasak olduğu sektörler arasında sayılmıyor(du).

 

Hem yasağın, hem vaatlerin altındaki imzalar

 

Bugünkü yazıda, AKP'nin parti programında grev ve örgütlenme hakkı konusunda verdiği sözleri hatırlatacağım. Ancak ondan önce parti programı hakkında bir hatırlatma yapmam gerekiyor.

Malum, 22 Nisan 1983 tarihinde kabul edilen Siyasi Partiler Kanunu'na göre, partiler kurulurken “program”larını da İçişleri Bakanlığı'na vermek zorundalar. (Madde 8) Yine aynı maddeye göre, bakanlığa verilen bu programın siyasi partinin bütün kurucularının imzasını taşıması gerekiyor.

Yani AKP programında, Genel Başkan Tayyip Erdoğan'ın ve halen kabinede görev yapan kurucu üyeler Ali Babacan, Binali Yıldırım ve İdris Naim Şahin ile TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu'nun da imzaları bulunuyor. Diğer yandan, ilk AKP hükümetini kuran Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, adları resmi listede geçmemekle birlikte, partinin Erdoğan'dan sonraki iki önemli kurucusu oldukları biliniyor. Nitekim Cumhurbaşkanlığı sitesinde Gül'ün biyografisi verilirken “2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşunda rol alan öncülerden oldu” ifadesi kullanılıyor.

Yani, hem AKP kurulurken halka verilen sözleri içeren parti programının altında, hem de THY'de toplu pazarlık sürerken TBMM'den süratle geçirilen ve Cumhurbaşkanı Gül tarafından jet hızıyla onaylanan “havacılıkta grev yasağı”nın altında, partinin lider kadrosunun imzası bulunuyor.

 

AKP Programı'ndaki sözler

 

Peki, bugün “havacılıkta da grev yasağı”nın, gazetecilerin “yıpranma haklarının kaldırılması”nın altında gördüğümüz o imzalar, yaklaşık 11 yıl önce sendikal haklar alanında verilen hangi sözlerin altına atılmıştı? Cevabı, AKP Programı'ndan birlikte okuyalım

Çalışma Hayatı

* Çalışma barışının sağlanması, çalışma hayatının sağlıklı ve dengeli bir biçimde sürdürülebilmesi için işçi, işveren ve hükümetten oluşan üçlü bir yapı içinde sosyal diyalogun en ileri seviyelere taşınması ve sorunların uzlaşma ortamında çözülmesi en önemli hedeflerimizdendir.

* Çalışma hayatının güçlendirilmesi ve istikrara kavuşturulması için, çalışma hayatıyla ilgili mevzuat, çağdaş standartlara uygun ve demokratik katılımı sağlayacak şekilde yeniden gözden geçirilecek, taraflar arasında sağlıklı ilişkilerin gelişmesini hazırlayacak tedbirler alınacaktır.

* ILO (Uluslar arası Çalışma Örgütü) sözleşme ve ilkeleri çerçevesinde; hükümet, işçi ve işverenler arasındaki uzlaşma ile endüstriyel ortamdaki ilişkilerin her açıdan güçlendirilmesi için gayret sarf edilecektir.

* Örgütlenme özgürlüğünün önü açılacak, sendikalaşma teşvik edilecek, kamu görevlilerinin grevli ve toplu sözleşmeli sendikal haklar ve özgürlüklere kavuşturulması için gereken mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilecektir.

Hukuk ve Adalet

* “Devletin Hukuku” yerine “Hukuk Devleti” anlayışının esas olması gerekir. Kanunları hukuka, hukuku evrensel adalet ve insan hakları esaslarına dayandırmadıkça, Türkiye gerçek bir hukuk devleti olamaz ve uluslararası camiada saygın bir yer edinemez.

Demokratikleşme ve Sivil toplum

 * (AKP) Memur statüsünü yeniden belirleyecek, memurların sendikal örgütlenmelerini ve haklarını yeniden ele alacaktır.

 * Demokrasilerin temel niteliklerinden biri olan toplantı ve gösteri özgürlüğünün daha etkili kullanılabilmesi için gerekli hukuki düzenlemeleri gerçekleştirecektir.

Kamu Personel Yönetimi

 * Sendikalar ve siyasi haklar konusundaki engeller ve siyasetçilerin kamu görevlileri üzerindeki gereksiz müdahaleleri ortadan kaldıracaktır.

Yazılı ve Görsel Basın

* Medya çalışanlarının iş güvencesi ve sosyal güvenlik sorunları dolaylı olarak haber alma özgürlüğünü etkilemektedir. Bu nedenle medya çalışanlarının uluslararası standartlarda bir çalışma ortamına ve iş güvencesine kavuşturulmaları sağlanacaktır.

Sonuç

* Başta düşünce, ifade, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlükleri olmak üzere bütün sivil ve siyasi özgürlükleri, çoğulculuğun, barış ve uzlaşmanın temel şartı olarak görüyoruz.

 

'Programın en önemli tarafı'

 

Evet, sendikal haklar ve evrensel hukuka uygunluk için AKP Programı'nda verilen sözler böyle. Ancak bugün hâlâ ne kamu görevlilerinin grevli-toplu sözleşmeli sendikal hakları var, ne de 12 Eylül Anayasası'na bile aykırı olan grev yasakları Türkiye'nin de tarafı olduğu ILO sözleşmelerine uygunluk taşıyor.

Programın “Sonuç” bölümü, verilen sözler konusunda önemli bir iddia da taşıyor. AKP kurucuları bu bölümde, “Bu programın en önemli tarafı, eyleme dönüştürülemeyecek söylemlere yer vermemiş olmasıdır. Doğru, gerçekçi ve uygulanabilir olması, parti politikalarımızın tanımlayıcı özelliğidir. Sözümüzle özümüzün bir olduğunu en iyi halkımız bilmektedir” ifadesini kullanıyor.

Altındaki imzalar eşliğinde bu sözlere bakıp diyebilirsiniz ki; hele şu 12 Eylül döneminde serbest bırakıldıktan sonra memleketi cehenneme çeviren kürtaj bir yasaklansın, sıra darbecilerin diğer kanunlarına da gelecek!

Takdir sizin!...

 

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"