31 Ağustos 2010

Başbuğ CHP'de Gülen cemaati için ne dedi?

Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda son derece sıkıntılı iki yıl geçiren İlker Başbuğ, bugün emeklilik hayatına başlıyor..

Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda son derece sıkıntılı iki yıl geçiren İlker Başbuğ, bugün emeklilik hayatına başlıyor. 
AKP hükümeti ve Fethullah Gülen cematini hedef alan bir dizi komplo senaryosu içeren “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”, Balyoz darbe planı iddialarıyla ilgili olarak eski kuvvet komutanları, muvazzaf ve emekli generalleri kapsayan gözaltı dalgaları ile sınır karakollarına PKK baskınları sırasındaki ihmal bulguları Başbuğ döneminin öne çıkan olayları oldu. 

Başbuğ'un çizgisindeki kırılmalar

“Fitne amaçlı kâğıt parçası” diyerek reddettiği “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı daha sonra Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın Kurmay Albay Dursun Çiçek'i tutuklama talebi eşliğinde kabul etmesi; “Lanetliyorum, kınıyorum” dediği Balyoz planı için daha sonra “TSK tarihindeki en ciddi olaylardan biri” nitelemesini yapmak durumunda kalması Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı çizgisindeki büyük kırılmalar olarak dikkat çekti.

Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na önerdiği general (1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız) hükümet tarafından veto edilen az sayıda Genelkurmay Başkanı arasına da girmiş bulunuyor. Nihayet Başbuğ, “e-muhtıra” olarak tarihe geçen 27 Nisan bildirisini “şahsen” hazırladığını açıklamasına karşın Bakanlar Kurulu'nca “Devlet Şeref Madalyası” ve “trilyonluk bir makam aracı” ile taltif edilen selefi Yaşar Büyükanıt gibi uğurlanmadı. Devlet Şeref Madalyası kararı, genellikle olduğu üzere Genelkurmay Başkanlığı'ndaki devir-teslim günü Başbuğ için yayımlanmadı.
Devlet Şeref Madalyası'nın “umurunda olmadığı” mesajını veren Başbuğ veda konuşmasında, hükümeti, yargıyı ve medyayı eleştirdi. Başbuğ'a göre TSK “asimetrik psikolojik harekât”a hedef olmuştu. Başbuğ, “TSK, kendisine karşı yürütülen bu psikolojik harekâtta zorlanmıştır, bu bir gerçektir”  diyerek Genelkurmay Başkanlığı makamında bulunduğu sıkıntılı döneme ilişkin duygularını kayda geçirdi.

TSK'nın hedef alınmasında Gülen cemaati kaydı düştü

Başbuğ'un, veda konuşması dışındaki özel sohbetlerde verdiği mesajları, Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer'in dün (30 Ağustos 2010) yayımlanan önemli haberinden öğrenmiş bulunuyoruz.  Çakırözer'in haberine göre, veda konuşmasında TSK'nın giderek artan sorunlarla karşılaşmaya başladığı tarihi “2009 yılının ikinci yarısından sonra” ifadeleriyle tarif eden Başbuğ, özel sohbetlerde bu tarihi ayı ve günüyle açıkladı: 14 Nisan 2009.
Başbuğ'un özel sohbetlerinde paylaştığı bu tarih, Harp Akademileri Komutanlığı'nda yaptığı “Yıllık Değerlendirme Toplantısı” konuşmasına tekabül ediyordu. Başbuğ, 14 Nisan 2009'daki bu konuşmasında “cemaatleri” sorguladığı bölüme dikkat çekiyordu. Başbuğ'un, TSK'nın “artan sorunlar” ile karşılaşmasına neden olduğunu düşündüğü konuşmasının “Gülen cemaati”ni işaret eden o bölümünü Çakırözer'in yazısından aktararak hatırlatalım:
“Bugün bazı cemaatler öncelikle bir ekonomik güç olmaya ve daha sonra da sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir tek tip yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar. İşte sorun da buradadır. Sorun, dinin ve dini duyguların kendi amaçları için, alet ve araç olarak kullanılmasıdır... Dinsel cemaatlerin, hele çıkar çevresinde örgütlenmişse, sivil toplum hareketi olduğunu öne sürmek çok güçtür... Buna rağmen bugün de bazı din eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle de görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadırlar... İşte bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendileri için en büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni görmektedir.
Bunun için de her fırsattan istifade ederek, destekleyicilerinin de yardımıyla Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır.”
“- Anayasanın 24’üncü maddesinde açıkça belirtilmesine rağmen; dinin sosyal, ekonomik ve siyasi düzeni kısmen de şekillendirmesi kabul edilebilir mi? Bu kapsamda din eksenli bazı cemaatleri, toplulukları hareketleri, anayasanın 24’üncü maddesine göre nereye koyacağız?
- Önemli olan dinin ve dini duyguların veya dince kutsal sayılan şeylerin, herhangi bir şekilde herhangi bir amaçla istismarının önlenmesi değil midir?
- Dinin araçsal hale getirilmesi, dine yapılabilecek en büyük kötülük değil midir?
- Dinsel cemaatlerin siyasal alanda rol alması, modernitenin çok önemli bir özelliğinin aşındığı anlamına gelmez mi?
- Modern toplumlarda, kişi artık bir cemaatin üyesi olarak değil, birey ve vatandaş olarak yer almıyor mu?
- Toplumu inanan/inanmayan, dindar/dindar olmayan ayrımı yapanlar, diğerlerinin iman ve dini inançlarını değerlendirmeye kalkarak aslında İslam dinine karşı büyük bir suç işlemiyorlar mı?
- Bu çeşit sosyal gruplaşmalar, cemaatleşmeler toplumu ciddi boyutta kutuplaşmalara ve bölünmelere götürmüyor mu? Bu bölünmeler ve kutuplaşmalar ciddi güvenlik sorunlarına ileride dönüşemez mi?”

Başbuğ, bu bilgiyi Kılıçdaroğlu ile paylaştı

Başbuğ'un, 14 Nisan 2009'da İstanbul'daki Harp Akademileri Komutanlığı'nda yaptığı konuşmanın cemaatlere ilişkin bu bölümü nedeniyle TSK'nın giderek artan sorunlarla karşılaştığı tahminini paylaştığı sohbetlere gelince... İlker Başbuğ'un bu bilgiyi, 26 Ağustos Perşembe günü CHP Genel Merkezi'ne giderek veda ziyaretinde bulunduğu Kemal Kılıçdaroğlu ile paylaştığını teyit etmiş bulunuyoruz. Beklenenin üzerinde bir zamana yayılarak 1,5 saat süren ziyaret sırasında Başbuğ, Fethullah Gülen cemaatinin “TSK'nın hedef olduğu asimetrik psikolojik saldırılarda” özel bir yeri bulunduğunu, 2009'daki konuşmasının özetlediğimiz bölümlerine dikkat çekerek Kılıçdaroğlu'na aktardı.
Başbuğ, ertesi gün sadece “ana muhalefet lideri” ile sınırlı olan veda ziyareti geleneğinin dışına çıkarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye de gitti. Başbuğ'un yaklaşık bir saat süren bu görüşmede de,  Gülen cemaatinin TSK'yı hedef aldığına ilişkin düşüncesini paylaştığını tahmin ediyoruz.  Bahçeli, “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda evet oyu kullandırmak lazım” diyen Fethullah Gülen’e “Ölüleri mezardan kaldırıp oy kullandıracağına, ABD’den gelerek 12 Eylül’de oy kullanması daha hayırlıdır” sözleriyle tepki göstermişti.

Başbuğ bu düşüncesini, “Genelkurmay Başkanı” olarak bağlı olduğu Başbakan Tayyip Erdoğan'a yaptığı ziyaret sırasında da aktardı mı, o konuşma da “mezara kadar gidecek sırlar” arasına girdi mi, bilemiyoruz.

Avcı ve Başbuğ'un kayıtları ve yeni hesaplaşma

Hanefi Avcı'nın, emniyette “Gülen cemaati yapılanması”na ilişkin önemli iddialar içeren kitabını yayımlayarak Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'nden ayrılmasından sonra İlker Başbuğ da TSK'nın hedef alınması konusunda Gülen cemaati için karargâha hakim olan düşünceyi muhalefetle paylaşarak Genelkurmay Başkanlığı'na veda etmiş bulunuyor. 
 
Türkiye, askerlerin demokratik geleneklere uygun sınırlara itildiği bir dönemden geçiyor. Demokratik kurumlara müdahale eğilimleri sivil yargıda ilk kez dava konusu edilen askerler, terörle mücadeledeki  ihmal, kusur ve kasıt iddiaları açısından da sorgulanıyor.
Bununla birlikte, gerek öğrenciliği sırasında cemaate ait ışık evlerinde kalan, çocuklarını cemaat bünyesindeki Samanyolu okullarında okutan ve adı bir dönem “Fethullahçı”ya çıkan Hanefi Avcı'nın açıklamaları, gerekse İlker Başbuğ'un düştüğü kayıtlar, gelecekte Türkiye'yi bekleyen yeni bir hesaplaşmanın kuvvetli işaretlerini veriyor. 


 

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"