19 Nisan 2012

28 Şubat operasyonunda Ciwan Haco sürprizi!

12 Eylül darbesinden sonra Kürtçe'nin nasıl yasaklandığını hatırlıyor musunuz?

12 Eylül darbesinden sonra Kürtçe'nin nasıl yasaklandığını hatırlıyor musunuz?

Neresinden baksanız acı bir hikâyedir. Darbeci kafasının nasıl çalıştığından bu ülkenin talihsizliğine kadar her bahiste acı bir hikâye.

Birinci ağızdan hatırlayalım. Darbenin lideri Kenan Evren, “Komutanlar Cephesi” kitabı için kendisiyle söyleşi yapan Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila'nın “Kürtçeyi neden yasakladınız” sorusu üzerine anlatıyor:

12 Eylül'de bir hatamız da oydu. Kürtçe konuşmayı yasakladık. Şöyle yasakladık: Konuşmalarda, mitinglerde, şurada burada Kürtçe konuşulmayacak. Okulda filan Kürtçe tedrisat yapılamaz dedik. Neden dedik? Ben Devlet Başkanı'yken, bir köyde ilkokula gittim. Üçüncü sınıfa mı, dördüncü sınıfa mı girdim, hatırlamıyorum. Açtım kitabı, oku şunu dedim çocuğa. Kem küm, çocuk okuyamıyor.

Dördüncü sınıfa gelmiş, Türkçeyi okuyamıyor. Kızdım. Orada söyledim. Öğretmene döndüm, 'Dördüncü sınıfa gelmiş, Türkçeyi okuyamıyor, bu nasıl iş?' dedim. Sonradan anlaşıldı ki, öğretmen de Kürt. Kürtçe yapıyor tedrisatı. Döndüm ve Kürtçe yasağını koyduk. Kürtçe tedrisat yapılamaz dedik. Ama, biraz ağır yasak koyduk. Sonra bu yasak kaldırıldı, ama hataydı. Hata olduğunu sonradan anladım.”

Bir halkın dilinin, 8. yüzyıldan itibaren edebi metinlere de kayıt düşmüş bir dilin yasaklanma hikâyesi bu kadar.

Peki bir general, nasıl oluyor da, kendisini bildiği tek dilde, ana dilinde ifade eden küçük bir çocuğa sinirlenip Kürtçe yasağı koyabiliyor? Aklı ve vicdanı bir insandan bu kadar ne esirgeyebilir?

Aynı kitapta yanıtın ipuçları da var. Eski Kara Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman, Kürt sorununa askerin bakışı için bakın nasıl bir özeleştiri yapıyor:

Türkiye'nin sorunu (Kürt sorunu – D.A) henüz sosyal boyuttayken görmesi ve doğru okuması gerekirdi. Bu yapılabilseydi, sorun belki sosyal aşamadayken çözülebilirdi. O aşamada sorunun, kendini ifade olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa bizler o dönem, 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Sosyal istekleri 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz.”

Kürt yoktur, iki nokta üst üste ve 30 bini aşkın can!

Bunları bana hatırlatan 28 Şubat operasyonunda karşılaştığım bir detay oldu.

Zaman gazetesi dünkü sayısında, 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Albay Alican Türk'ün evinde yapılan aramanın haberini veriyordu. “Savcı ve polisten örnek davranış – Emekli albayın çocuğu olumsuz etkilenmesin diye aramaya ara verilmiş” başlıklı küçük bir haberden söz ediyorum.

Psikolojik harp uzmanı olan Türk'ün Eskişehir'deki evinde yaklaşık dokuz saat süren arama sırasında Kürt müziğinin dünyadaki en önemli temsilcilerinden Ciwan Haco'ya ait çok sayıda CD ve kaset bulunmuş. Mehmet Kuru'nun haberine göre Alican Türk, Kürt müzisyenin albümleri için, “annesinin Diyarbakırlı olduğunu ve Haco'yu çok sevdiğini” söyleme ihtiyacı hissetmiş.

Psikolojik harp uzmanı Türk'ün Kürt müziği hikâyesi böyle.

Ne dersiniz; bugün okullara girmeye çalışan Kürtçe'ye direnenlere de bir şeyler söylemiyor mu bu hikâye?

Zira, “devletin ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü” bir dili yok ederek inşa edebileceklerini sananlar “bir halkın diliyle bölünmez bütünlüğüne” yenilmediler sadece...

Eskişehir'deki o eve de yenildiler...

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"