11 Ocak 2016

20 soruda dokunulmazlıklar; siyaseti bu yargıya mı teslim edeceğiz?

Erdoğan kendisini, 17-25 Aralık şüphelilerini emanet edemediği 'bu yargı'yı muhalifleri infaza memur ediyor

Kürt sorununun Ankara'daki geleneksel duraklarından biri, egemen siyaset anlayışının köprüden önceki son çıkış imkânı gibi gördüğü dokunulmazlıklar oldu. Dokunulmazlıklar, siyasetteki çifte standartların en çok sahnelendiği zeminlerden biri olarak, bir kez daha Kürt sorununa çözüm sanılan bir düğüm olarak gündemde.

Dokunulmazlık nereden çıktı, ne anlama geliyor, Türkiye uygulamasındaki sorunlar ne, HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile AKP'nin dokunulmazlıklar konusundaki evrimi/çizgilerindeki kırıklar neler; soru ve cevaplarla anlamaya çalışalım.

 

1- Parlamenter muafiyetlerin tarihsel kökenleri nereye uzanıyor?

Roma İmparatorluğu'nda konsüllere tanınan muafiyetler tarihteki ilk dokunulmazlık uygulaması olarak biliniyor. Ancak çağdaş siyasal düzenlerde dokunulmazlığın tarihi parlamentonun oluşumuyla, dolayısıyla İngiltere'de başladı. İngiltere -ve Anglo-Sakson dünyada- aşağıda hatırlatacağımız gelişmelerin ardından artık ciddi bir işlevi kalmayan dokunulmazlığın bugün bir anayasal kurum olarak kökeni Fransız İhtilali sonrasında yapılan düzenlemede ifadesini buldu. İhtilalden sonra toplanan Kurucu Meclis, 26-27 Haziran 1790 tarihli kararnamesinde, meclis üyelerinin, suçüstü hâlleri dışında, meclisin kararı olmadan tutuklanamayacağını hükme bağladı. 

Türkiye geleneğinde de dokunulmazlık düzenlemelerine, 1876 Anayasası ile başlayan 1. Meşrutiyet döneminden itibaren tanık oluyoruz.

 

2- Dokunulmazlık hangi düşünceyle meşru bir temele oturtuldu ve neden demokrasi mücadelesiyle paralel bir gelişim gösterdi?

Dokunulmazlık kurumunun çıkış noktasını, Türkiye'deki geleneksel tartışma ve inancın tersine, "iktidar ayrıcalığı yaratmak" değil, tam aksine halkın parlamentoya gönderdiği temsilcileri, tarihsel süreçte monarşilere, iktidarlara karşı korumak oluşturdu. Bu nedenle dokunulmazlığın gelişimi, halk/ulus egemenlği anlayışıyla evrilen siyasal sistemleri demokratikleştirme mücadelesiyle paralel bir seyir gösterir. Bir başka deyişle, bugün Türkiye'de siyasal bir cezalandırma aracı hâline getirilmek istenen dokunulmazlığın felsefi temelinde, halkın parlamentoya gönderdiği temsilcileri "cezalandırma iktidarı"na karşı halk iradesi bağlamında korumak gibi demokratik bir amaç yatar.

 

3- 'Parlamenter muafiyetler' dendiğinde ne anlamak gerekir?

Cevap iki ana başlık altında toplanıyor; "yasama sorumsuzluğu" ve yıllardır olduğu gibi bugün de tartışılan "yasama dokunulmazlığı."

 

4- Yasama sorumsuzluğu nedir?

Yasama sorumsuzluğu; parlamento üyelerinin yasama faaliyetlerini yaparken dile getirdikleri sözlerden, açıkladıkları düşüncelerden ve kullandıkları oylardan, aynı düşünceleri parlamento dışında tekrarlamaktan dolayı hiçbir hukuki ve cezai takibe uğramayacakları anlamına gelir. Yasama sorumsuzluğunda amaç, parlamento üyelerinin yasama görevlerini yerine getirirken tam bir özgürlük içinde hareket edebilmelerini, dolayısıyla halk iradesinin parlamentoya tam olarak yansıyabilmesini güvence altına almaktır.

Yasama sorumsuzluğu, parlamento üyelerine tam ve mutlak bir koruma sağlar. Yani kaldırılamaz, sınırlandırılamaz, süresizdir, parlamento üyesinin parlamentodaki görevi bittikten sonra da koruma devam eder. Bu bedenle yasama sorumsuzluğu için "mutlak dokunulmazlık" ifadesi de kullanılır. Yasama sorumsuzluğu için kullanılan ifadelerden biri de 'kürsü dokunulmazlığı'dır.

 

5- Yasama dokunulmazlığı nedir?

Yasama dokunulmazlığı; parlamento üyeleri hakkında, suç işledikleri iddiasıyla, parlamentonun izni olmadan gözaltına alma, tutma, sorgulama, tutuklama gibi cezai takibat yapılamayacağı anlamına gelir. Kanun karşısında eşitlik ilkesinin kesin bir istisnası olması nedeniyle tartışılan, tepki de gösterilen bir parlamenter ayrıcalığıdır.

 

6- Tepki görmesine rağmen anayasal bir kurum olarak muhafaza edilmesinin sebebi nedir?

Yasama dokunulmazlığının özellikle kıta Avrupası anayasalarında korunmasındaki temel amaç, genel olarak dokunulmazlığın tarihsel koşullar içindeki doğuşuna paralellik gösterir. Amaç, parlamento üyelerinin yasama çalışmalarına diledikleri her zaman, engellenmeden katılabilmelerini güvence altına almaktır. Yasama dokunulmazlığının temelinde, iktidarı elinde bulunduranların, yürütme organlarının, çeşitli gerekçeler öne sürerek bazı parlamento üyelerini gözaltına aldırma, yargıya telkin, tahrik yaparak tutuklatma gibi girişimlerle halk iradesinin sakatlanmasını önleme düşüncesi yatar. Bir başka deyişle, yasama dokunulmazlığı, Türkiye'de geçmişte yapılan, bugün de yapılmak istenen iktidar icraatı benzeri girişimleri önlemeyi, parlamentoya demokratik seçimlerle yansıyan halk iradesinin kısmen de olsa sakatlanmamasını, yasama faaliyetlerinin eksiksiz bir seçmen iradesi temsiliyle sürdürülmesini amaçlar.

 

7- Yasama sorumsuzluğu ile yasama dokunulmazlığı arasındaki farklar neler?

Yasama sorumsuzluğu, parlamento üyelerinin ifade özgürlüğünü garantiye alır, parlamentoda dile getirdiği söz ve düşüncelerinden, bunları parlamento dışında tekrarlamaktan, kullandığı oylardan dolayı hiçbir zaman takibata uğramayacağı anlamına gelir. Mutlaktır, kaldırılamaz, süresizdir.

Yasama dokunulmazlığı ise parlamento üyelerini, parlamento üyeliği süresince cezai takibata karşı korur, sürelidir, istisnalarla sınırlandırılır, kaldırılabilir. Bu nedenle "nispi dokunulmazlık" olarak da anılır.

 

8- Yasama dokunulmazlığının dünyada örnekleri nasıl?

Yasama dokunulmazlığı uygulamasında dünyada başlıca iki sistem uygulanır; kaynağını İngiltere'den alan Anglo-Sakson ve kaynağını Fransa'dan alan, Türkiye'nin de içinde bulunduğu kıta Avrupası sistemi.

 

9- Anglo-Sakson dünyadaki yasama dokunulmazlığı uygulaması nasıl?

Anglo-Sakson (İngiltere, İrlanda, ABD, Avustralya, Kanada) hukuk düzeninde yasama dokunulmazlığı, kıta Avrupası'nın aksine, parlamento üyelerini cezai takibatlardan değil, hukuk davalarından korur. Yani bu sistemlerde parlamento/kongre üyeleri sadece borç/alacak anlaşmazlıkları gibi hukuk davalarından korunurlar, bu nedenlerle tutuklanamazlar, ancak ceza soruşturmaları ve davalarından korunmazlar. Bu ülkelerde borç nedeniyle tutuklama ve hapis genel olarak da uygulamadan kaldırıldığı için Anglo-Sakson dünyada yasama dokunulmazlığının önemli bir işlevi kalmadığı söylenebilir.

 

10- Kıta Avrupası sisteminde yasama dokunulmazlığı uygulaması nasıl?

Fransa, Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Yunanistan ve Türkiye'de (ve Japonya'da) uygulanan bu sistem, kapsam ve uygulama farklılıkları göstermekle birlikte; genel olarak parlamento üyelerini ceza davalarına, bu yolda gözaltı ve tutuklamalara karşı korur. Genel istisna "suçüstü" hâlleridir. Ülke uygulamalarında farklı istisnalara da yer veriliyor. Kıta Avrupası sisteminin yasama dokunulmazlığı, genel olarak parlamento üyelerini, hukuk soruşurması ve davalarına karşı korumaz.

 

11- Türkiye'de yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı nasıl düzenleniyor?
Anayasa'nın “Yasama Dokunulmazlığı” başlığını taşıyan 83. maddesinde düzenlenen  dokunulmazlık iki düzlemde ele alınabilir. Birinci düzlemde; “yasama sorumsuzluğu” veya “kürsü dokunulmazlığı” olarak bilinen düzenleme yer alır. Anayasa'nın 83. maddesinde “yasama sorumsuzluğu” şu hükümle ifadesini buluyor:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.”
Burada söz konusu olan, dünya uygulamalarına da paralel olarak; “mutlak” ve “sürekli” bir dokunulmazlıktır. Bir başka deyişle, Türkiye'de milletvekilleri parlamentodaki oy ve sözlerinden, bu görüşleri parlamento dışında tekrarlamaktan dolayı “istisnasız” olarak (mutlak) dokunulmazlığa sahiptir. Ve bu dokunulmazlık, parlamento üyeliği bittikten sonra da (sürekli) geçerlidir.
Anayasanın 83. maddesindeki ikinci düzlemde ise, “yasama dokunulmazlığı” şu hükümlerle düzenliyor:
“... Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14'üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır...
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.”

 

12- Türkiye'de yasama dokunulmazlığının sınırları ne?
Anayasanın 83. maddesindeki düzenlemede görüldüğü gibi; Türkiye'de yasama dokunulmazlığı, parlamento üyeliği süresi ve Meclis kararı ile sınırlı, bazı suç ve hâllerde bu süre sınırı da olmayan “nispi” bir dokunulmazlık. Bir başka deyişle, bir suç işlediği düşünülen milletvekili “Meclis kararı olmadıkça” tutuklanıp yargılanamıyor. “Meclis kararı” şartının istisnasını da “ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri” ile “seçimden önce soruşturmasına başlanmak” kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesinde sayılan suçlar oluşturuyor.
Anayasa hukukumuzdaki sorunlu düzenleme bu noktada başlıyor. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması" başlığını taşıyan 14. maddesinde mesajı verilen suçları kısaca “devlete, anayasal düzene, cumhuriyete karşı” işlendiği öne sürülen suçlar olarak özetleyebiliriz. Türkiye'nin yargı tarihi, “ifade özgürlüğü” kapsamındaki birçok açıklamanın Anayasa'nın 14. maddesinde gönderme yapılan suçlar kapsamında görülerek cezalandırıldığı örneklerle dolu. AKP'nin "milli orduya paralel kumpas" söylemiyle taraf değiştirdiği Ergenekon ile KCK davaları kapsamında yargılanan milletvekilleri anayasanın 14. maddesi kapsamında tutuklu yargılanmışlardı.

 

13- Anayasa, dokunulmazlık bağlamında başka sorunlu düzenlemeler içeriyor mu?

Evet. Anayasa, 76. maddesinde “milletvekili seçilemeyecekleri” sıralarken yüz kızartıcı suçlar ile devlete karşı suçlardan “hüküm giyenleri” eşit değerlendiriyor. Ancak 83. maddede, bu suçlamalarla yargılanırken milletvekili seçilenler arasında kesin bir ayrım yapıyor. Yukarıda özetlenen 83. madde, Anayasa'nın 14. maddesinde gönderme yapılan devlete ve Anayasa'ya karşı suçlar kapsamında yargılananların dokunulmazlıktan yararlanamayacağını hükme bağlıyor. Fakat, “yüz kızartıcı suçlardan” yargılanırken milletvekili seçilenler dokunulmazlıktan yararlanabiliyor!


14- AKP'nin kurulduktan sonra dokunulmazlıklara karşı temel yaklaşımı neydi?
14 Ağustos 2001'de kurulan AKP'nin, bugün de yürürlükte olan, partinin anayasası niteliği taşıyan ve topluma verdiği sözleri içeren AK Parti Programı'nda bu konuda şu vaat yer alıyor:

“Milletvekili ve bakanların yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacak; dokunulmazlık, tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri önündeki engeller ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve milletvekillerinin meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirilecektir.”

 

15- Peki AKP programındaki bu vaadi tuttu mu?

Hayır, tutmadı, hatta aksi yönde adımlar attı. Misal, bugün görüşleri nedeniyle HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyen AKP; yolsuzluk iddiasıyla yürütülen ve ciddi bulgulara ulaşılan 17 Aralık sürecinde hükümetten istifa etmek zorunda kalan İçişleri, Ekonomi, Çevre ve Şehircilik ile Avrupa Birliği bakanlarının dokunulmazlıklarının kaldırılmasını parlamentoda önledi.

Bürokratik dokunulmazlıklar da AKP iktidarları döneminde korundu ve artırıldı. Roboski'de 34 Kürt köylüsünün TSK uçaklarıyla vurulmasından hiçbir kamu görevlisi sorumlu tutulmadı. 

AKP Programı'ndaki “Kamu görevlilerinin yargılanmasının önündeki engeller kaldırılacak” sözüne rağmen, örneğin Hrant Dink'in göz göre göre öldürülmesinde ihmal, kusur, kasıt veya herhangi bir şekilde sorumluluğu bulunduğu düşünülen vali ve bazı polislerin yargılanması büyük bir dirençle yıllarca engellendi. Haklarında soruşturma açılmasına bile izin verilmeyen bazı isimler peş peşe terfilerle ödüllendirildi. Dönemin İstanbul ValisiMuammer Güler önce AKP milletvekili, sonra İçişleri Bakanı yapıldı. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Osmaniye Valiliği'ne terfi ettirildi.

Mevcut bürokratik dokunulmazlıklar da AKP döneminde artırıldı. Örneğin, internet sitelerinde yayın engelleri konusunda yargısal yetkiler verilen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) başkanının hakkında soruşturma açılması ilgili bakanın (Ulaştırma Denizcilik Haberleşme Bakanı), TİB çalışanları hakkında soruşturma açılması da TİB Başkanı'nın iznine bağlandı. 

Benzer dokunulmazlıklar, Nisan 2014'te yürürlüğe giren MİT Yasası değişiklikleriyle de artırıldı, istihbarat çalışanlarına hukuk devleti ilkelerine ters düşen yargısal bağışıklıklar getirildi.

 

16- AKP'nin dokunulmazlığa ilişkin çizgisinde başka kırılmalar var mı?

Evet. AKP TBMM'de kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na Ekim 2012'de sunduğu başkanlık modelini içeren pakette, yasama dokunulmazlığı ile anayasanın 14. maddesi arasındaki bağın kaldırılmasını teklif etmişti. Böylece, parlamento üyelerinin ifade özgürlüğünü de ihlal eden yasama dokunulmazlığı üzerindeki en sorunlu kısıtlamayı kaldırmayı vaat etmişti. Ancak bugün, hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hem de AKP sözcüleri, anayasanın 14. maddesini de işaret ederek savcıları bazı HDP milletvekillerinin  dokunulmazlığının kaldırılması için harekete geçmeye çağırıyorlar.

 

17- Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyor?

Erdoğan, anayasanın 14. maddesi, 14. madde yetmiyorsa ek girişimlerle bazı HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ve yargılanmalarını istiyor. Bu konuda şu görüşleri dile getiriyor:

 

"Ben parti kapatılması olayını doğru bulmuyorum. Fakat bu partinin yöneticilerinin bu işin bedelini ödemeleri gerekir diyorum. fert fert, birey birey. Anayasanın 14. maddesi çok şeyler sağlıyor. Eğer o yeterli değilse dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle, şu açıklamaları yapanlar, terör örgütünü kendi arkasında gösterenler, 'biz sırtımızı şuraya buraya dayıyoruz' diyenler bu ifadelerin bedelini ödemelidirler. (...) Parlamento gerekli değerlendirmeyi yapmalı, dokunulmazlık zırhından sıyırmalı. Terör örgütüyle iş mi tutuyorsun, ha bunun bedelini ödeyeceksin ve bunu ödetmeli. Yapılması gereken budur, diye düşünüyorum."

 

18- Erdoğan ve hükümetten gelen dokunulmazlık açıklamaları, AKP çizgisindeki kırılma dışında da sorunlar içeriyor mu?

Evet. Zira anayasa bile 83. maddesinde, "TBMM'deki parti gruplarınca dokunulmazlık konusunda görüşme yapılamayacağını ve karar alınamayacağını" hükme bağlıyor. 

Anayasanın "Mahkemelerin bağımsızlığı" başlığını taşıyan 138. maddesi de, "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz" hükmünü taşıyor. Yargının bağımsızlığının yanı sıra anayasadaki en önemli "kuvvetler ayrılığı" hükümlerinden birini de ifade eden bu düzenlemeye rağmen, Cumhurbaşkanı ve hükümet açıkça ve sürekli olarak dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda yargıya baskı, en hafif ifadesiyle "tavsiye ve telkinde" bulunuyor. 

Bu yaklaşım anayasanın açık bir ihlali olmanın yanı sıra, hâkim ve savcıların bütün atama, nakil, tayin, terfi ve soruşturma işlerini yapan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun başında Adalet Bakanı'nın, yani hükümetin bir üyesinin bulunduğunu da hatırlamamızı gerektiriyor. Bir başka deyişle; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümet üyeleri ile iktidar partisi sözcülerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istedikleri HDP milletvekilleri hakkında soruşturma yapacak savcıların, karar verecek hâkimlerin, hüküm verirken geleceklerini de düşünmek zorunda bırakıldıkları bir  yargı düzeni var Türkiye'de. Diyelim ki durumları tartışılan milletvekilleri hakkında dava açılmasına gerek görmeyerek takipsizlik kararı verebilecek savcılar veya ceza gerektiren bir eylem bulunmadığına hükmedecek hâkimler bu ülkenin Cumhurbaşkanı ile hükümetini de karşılarına almış olacaklar. Ve mesleki hayatlarına karar verecek kurumun başında bir hükümet üyesinin oturduğunu akıllarından çıkarmayacaklar. Böyle bir düzende yargının bağımsız olduğunu iddia edebilir misiniz?

 

19- Dokunulmazlıkları kaldırılmasında süreç nasıl işliyor?

Anayasanın 14. maddesi bağlamında yasama dokunulmazlığının kaldırılması için, soruşturmanın seçim öncesinde başlatılmış olması koşulu var.
Bunun dışında, örneğin "ağır cezayı gerektiren suçüstü hâli" olduğu iddiasıyla milletvekilleri hakkında işledikleri iddia edilen suçtan dolayı soruşturma yapan savcılar, dokunulmazlığın kaldırılması istemini içeren bir fezleke (kısa karar, özet yazı) hazırlayarak Başbakanlığa gönderiyor. Fezleke, Başbakanlık ve Adalet Bakanlığı’ndaki teknik değerlendirmenin ardından gereği yapılmak üzere TBMM’ye iletiliyor.
TBMM Başkanlığı, fezlekeyi, Meclis Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’na sevk ediyor. Komisyon, ilgili milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasına hükmederse, fezleke eşliğindeki raporunu TBMM Genel Kurulu'na gönderiyor. Rapor 10 gün içinde Genel Kurul'da okunuyor, itiraz edilmezse ve/veya itiraz reddedilirse kesinleşiyor. Suçlanan milletvekili Genel Kurul'da savunma yapabiliyor.
Bu aşamaların ardından Genel Kurul’da yapılan ve özel bir çoğunluk aranmayan oylamada çoğunluğun oyu fezleke doğrultusunda olursa milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılıyor.
Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilinin milletvekilliği devam ediyor. Dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekili, sadece dokunulmazlık hangi iddia için kaldırılmışsa o iddiadan yargılanabiliyor. Anayasanın 83. maddesi uyarınca dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekili yargılandığı sırada seçimler yenilenir ve yeniden milletvekili seçilirse, yargılama için tekrar kazanılan dokunulmazlığın tekrar kaldırılması gerekiyor.
Anayasanın 84. maddesi, yargı kararı sonucu milletvekilliğinin sona ermesi konusunda "Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur" hükmünü taşıyor. Buna göre, dokunulmazlığı kaldırılarak yargılandıktan sonra yerel mahkemede hüküm giyen ve hakkındaki bu karar temyiz aşamasında (Yargıtay) kesinleşenlerin milletvekiliği, Anayasa Mahkemesi de itirazı reddetmişse, kesinleşmiş yargı kararının TBMM Genel Kurulu'na bildirilmesiyle düşüyor.
Dokunulmazlığı kaldırılan veya TBMM üyeliği düşürülen milletvekili veya başkaları, bu kararlara Anayasa Mahkemesi nezdinde 7 gün içinde itiraz edebiliyor. Anayasa Mahkemesi bu itirazları 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

20- Peki bu yazının başlığı, neden 'Siyaseti bu yargıya mı teslim edeceğiz' ifadesini taşıyor?

Bu ifade de, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çizgisinde dokunulmazlıklar konusunda izlediğimiz büyük kırılmayı ve çelişkiyi işaret ediyor. Erdoğan, Başbakanlığı döneminde, yargının siyasete karşı tavrına kişisel tecrübesinden de hareket ederek tepki göstermiş, ağır ifadeler eşliğinde dokunulmazlığı şöyle savunmuştu:

“Bir Başbakan olarak adım atsanız, bir savcı size karşı hissî baksa, hakkınızda dava açsa, bir ülkenin başbakanı o savcının elinde oyuncak olacak. Sincan Hâkimi Cumhurbaşkanı Abdullah Bey'i aldı, kendine göre dalgasını geçti. Benimle ilgili alt mahkemeler karar verdi. Aynı kişi MHP'den aday adayı. Siyaseti nasıl bunların eline teslim edeceksiniz..."

Vaktiyle "Biz her türlü milliyetçiliği ayakları altına almış bir iktidarız" diyen Erdoğan, bugün yargıyı ve parlamentoyu, bazı Kürt milletvekillerine karşı harekete geçmeye çağırıyor. Kendisini, 17-25 Aralık şüphelilerini emanet edemediği "bu yargı"yı gazetecileri, muhalifleri, Kürt milletvekillerini infaza memur ediyor.

Velhasıl, hukuk devleti, adı anayasa da olsa, kâğıda yazmakla olmuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?