Türkiye, 12 Eylül 1980 darbesinden sonraki askeri yönetimin sınırlamaları altında “zorlanarak” sağlanan tek partili hükümetlere 1990'ların başında veda etti. 20 Ekim 1991'de yapılan genel seçimlerden, darbe yönetiminin kapattığı CHP ve AP'nin kadrolarının kurduğu DYP ve SHP koalisyonu çıktı. İzleyen 11 yıl boyunca iktidara gelen koalisyon hükümetleri döneminde “her an bir erken seçim” olasılığı sürekli gündemde oldu.
3 Kasım 2002 seçimleri, koalisyon yorgunluğunun da yansıdığı bir sonuç ortaya koydu. Bu seçimlerde iktidara gelen AKP, 2009'a kadar geçen 7 yılda girdiği dört seçimden de (2 genel, 2 yerel) birinci parti olarak cıktı. AB ve saygın uluslararası kurumlar ile yayınların “ifade-basın özgürlüğünü kısıtlama girişimi” olarak yorumladığı rekor vergi cezaları gibi tartışmalar bir yana, son 7 yılda koalisyon dönemlerinde özlemi çekilen “güçlü iktidarla siyasi istikrar”a kavuşulduğu açıktır.
Türkiye işte böyle bir dönemden, AKP'nin Mayıs 2007'de parlamentodan geçirdiği Anayasa değişikliklerinin sonucu olarak “1,5 yılda bir seçim” dönemine giriyor! Bir başka deyişle, AKP, kendi yaptığı düzenlemelerle, Türkiye'yi, kendisinden önceki dönemde bile görülmeyen bir seçim maratonuna sokuyor.
TÜSİAD sitesinde yayımlanan çalışma
Bu önemli tespiti, TÜSİAD Siyasi Reformlar Bölümü Sorumlusu Serkan Ersöz'ün, Türkiye'nin gelecek 10 yılı için çarpıcı bir projeksiyon içeren makalesinden yansıtıyoruz. Ersöz, “2007 Yılında Yapılan Anayasa Değişikliklerinin Olası Hukuki ve Siyasi Etkileri” başlığıyla TÜSİAD'ın internet sitesinde yayımlanan çalışmasında, yeni Anayasa düzenlemelerinin doğuracağı iki sonucu şöyle ifade ediyor:
- Önümüzdeki on yılda Türkiye’yi yoğun bir seçim trafiği beklemektedir.
- Siyasal sistemimiz halkoyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı figürü ile tanışacaktır.
İşte 10 yılın seçimleri
2007 yılında yapılan Anayasa değişiklikleriyle TBMM'nin görev süresinin 5 yıldan 4 yıla indirilmesine, Cumhurbaşkanı'nın da 5 yılda bir halkoyuyla seçilmesine karar verildiğini hatırlatan Ersöz, sonucun “genel oya dayalı seçim sayısında artış” olduğuna işaret ediyor:
“Aşağıdaki listede de görüleceği üzere 2011 yılının temmuz ayında başlayacak seçimler dizisi, 2019 yılının temmuzuna gelindiğinde sekiz yılda altı seçimin yapılması sonucunu doğuracaktır. 2010’lu yıllarda Türkiye’yi, bir buçuk yıllık ortalama ile yapılacak altı önemli seçim beklemektedir. Bu liste yapılırken elbette erken milletvekili seçimi veya Cumhurbaşkanlığı’nın boşalması gibi ihtimaller hesaba katılamamış, anayasal süreler esas alınmıştır.
Bilindiği üzere aralarında bir yıldan az bir süre olması halinde milletvekili seçimi ile mahalli idare seçimi birleşmektedir. Bu istisnai durum haricinde herhangi iki seçimin birlikte yapılmasını öngören bir kural yoktur. Bir arada yapılma kuralına göre 2019’daki iki seçimin birleşmesi gerekir.”
Serkan Ersöz, 2011'den itibaren kurulacak sandıkları şöyle sıralıyor:
1- Temmuz 2011: Milletvekili Genel seçimi
2- Ağustos 2012: Cumhurbaşkanı seçimi
3- Mart 2014: Mahalli İdareler seçimi
4- Temmuz 2015: Genel Seçim
5- Ağustos 2017: Cumhurbaşkanı seçimi
6- Mart-Temmuz 2019: Milletvekili Genel ve Mahalli İdareler seçimleri (Anayasa gereği birlikte)
Seçim havası ve seçim ekonomisi bitmeyecek
Yukarıdaki listeyle 1980'lerde ve 1990'larda kurulan sandıkları karşılaştıran Serkan Ersöz'ün çalışmasındaki şu satırları izleyelim:
“Türkiye’yi 2010’larda bekleyen yoğun seçim trafiğinin benzeri, 1982 Anayasası döneminde hiçbir on yılda görülmemiştir. Bunda elbette en etkili unsur, iki Cumhurbaşkanlığı seçiminin takvime eklenmiş olmasıdır. Fakat daha önceki on yıllarda seçimlerin sayısını arttıran unsurun erken milletvekili seçimleri olduğu unutulmamalıdır. 2010’larda da yine erken seçimlerle yukarıdaki seçimler listesinin kabarıklaşması mümkündür.
Bu yoğun trafiğin olası en büyük siyasi etkisi, şüphesiz siyasi partilerin sürekli bir seçim teyakkuzunda bulunacak olmasıdır. Seçimler, adaylık süreçleri, propaganda dönemi ve sonuçların açıklanmasından sonra asıl galip ve mağlupların kimler olduğunun tartışılması ile birlikte neredeyse dört aylık bir süre ülkeyi meşgul eder. Aralıkları daha az olan seçimlerde ülke neredeyse seçim havasından hiç çıkamayacaktır. Seçim ekonomisi olarak adlandırılan bütçe ve harcama politikalarının yaratabileceği geleneksel problemleri de dikkate almak gerekir...”
'2011'de iktidara gelen 3 yıl dolmadan 2 seçime daha girecek'
“İkinci en önemli etki, iktidar partilerinin çok sık meşruiyet sınavı vermek zorunda kalacak olmalarıdır. Mahalli idareler seçiminde oy kaybeden iktidar partisinin durumunun tartışılması alışılmış bir durumdur. Fakat şimdi bir de desteklediği aday Cumhurbaşkanı seçilememiş bir iktidar partisi durumuna düşmemek gibi yeni bir sınav iktidar partilerini beklemektedir. Örneğin 2011’de seçilecek yeni TBMM içinden çıkacak olan hükümet, görevde daha üç yılını doldurmadan iki önemli seçim atlatacaktır. Bu seçimlerde muhtemel bir başarısızlık, acaba, iktidar partisi veya partilerinin sorgulanmasını ve yeni bir milletvekili seçimini de beraberinde getirebilir mi?”
Serkan Ersöz, çarpıcı tespitlerin ardından, başta AKP olmak üzere her kesimin üzerinde durması gereken son derece önemli sorular yöneltiyor.
2010'lar Türkiyesi bu soruların yanıtlarıyla şekillenecek.
SERKAN ERSÖZ'ÜN MAKALESİNİN TAM METNİ