04 Haziran 2021

Üç maymun: Aşı karşıtlığı, Bodrum Belediyesi, ikili ilişkiler

Öyle bir pansuman sürecine girmeniz gerekir ki, o yarayı iyileştirmeli devamında da size özünüzü, neşenizi, sevginizi, yaşam isteğinizi hatırlatmalıdır

Bir yanda okuyan, araştıran daha iyisini güzelini yapmak isteyen insanlar var. Bir yanda da kendi yolunu bulmaya çalışanlar var.

İkisi birbiriyle buluşmadığı zaman doğru tahlil, doğru yaşam biçimi mozaik bir form olup yaşanamıyor.

Okuyup araştıranın emeği değersizleşirken, kendi yolunu bulmaya çalışan bindiği dalı kestiğinin farkında olmuyor.

Aşı karşıtlığı ile ilgili bir sürü şey söyleniyor. Halk dilinde anlatılmaya çalışılıyor.

Oysa zır cahil olmayan her birey aşının avantajları ve riskleri hakkında bir farkındalığa sahip. Yine de riskleri kesin gerçekleşecek durumlar gibi sunarak insanların korkularını, belirsizliğe olan tahammülsüzlüklerini sonuna kadar kullanıp bununla kendi varlıklarını sürdürmeyi başarıyorlar.

Benzer bir örüntü insan-çevre ilişkisinde de ortaya çıkıyor.

Çevre ile ilişkisini dengeli biçimde sürdürmeye çalışanlar var, bir de gerekli kuralları bilen ama yine de çevreye duyarsız kalan topluluk var. Bu kişiler herhangi bir rant peşinde de değiller. Onların sözleriyle "ekmek parası" için çalışıyorlar.

İmara aykırı inşaatlarda patronları rüşvetle işi sürdürebildiği, işçilere kesilen cezaları ödediği için üç maymunu oynamaya devam ediyor, cahil insan rolünü kabulleniyorlar.

Bodrum bunun örnekleriyle dolu. Hatta bunun tepe noktasına ulaştığı durumlar var. Mühürlü inşaatlarda hızla devam eden çalışmaları, yaratılan ucubeleri görmek çok kolay.

Belediye gözünü yumuyor. Üç büyük şehri elimde tutacağım diye uğraşan CHP ise diğer yerlerdeki belediyelerin göz yumduğu rant ihlallerine sessiz, müdahalesiz. Gerekli yetkiyi kullanmıyor.

Zabıtası korkak, müdahaleden uzak, boş vermiş. Şikâyet kaydını alıyor, müdahale etmiyor.

Hukuka aykırı olan süreci hukukla çözmeye çalışan insanlar sabır taşına döndüler.

Biraz kurcaladığınızda "Onun arkası sağlam, Ankara'da güçlü bağlantıları varmış" diyerek hakkının yenmesini kabullenmiş insan sözleri. Siyasi iktidarın böyle bir algıyı kabul edip sessiz kalması ona biçilen kaftanı kabul etmesi anlamına geliyor ki, uzun vade sonuçları iktidardaki yeri için istemediği sonuçları doğurabilir. Akıllı bir yönetim bu algıyı bozmaya isteklidir.

Üstün Dökmen geçenlerde Instagram hesabından bir video yayınlamıştı. "İbrikçibaşı" videonun adı. Eğitimli kesimin hemen hepsi İbrikçibaşı oldu.

Tüm sorun da burada başlıyor.

Bu hâl artarak yayıldığı için ikili ilişkilerin içine kadar işliyor. Hepimiz mutsuz, umutsuz yaşamayı kabul eden didaktik bireylere dönüyoruz.

Özel hayatlarda olan nedir?

İkili ilişkilerde de yaşanan buna çok benzer. Bazı insan tipi diğerinin farkında olmadığını, anlamadığını düşünüp sürekli özverili olmayı seçerken diğer taraf tavrının, yarattığı etkinin açık ve net olarak farkındadır ama yine de o hatalı olan davranışı sürdürmeyi seçiyor.

İşte bu tür bir ilişki yumağı içinde gözünüz bağlı, gerçeklerden uzak kalırsanız kanserleşen bir sürece doğru ilerlersiniz. Göz görüp gönül hissetmeye başladığında da acı çekmeye, şoka girmeye başlarsınız.

Ne yazık ki, yapılabilecek bir şey yok. İki yanıyla da sancılı olan bu süreçten en iyi çıkış yolu uyanmak, kendi yolunuzu bulmaktır.

Bir parça acı çekmeyi, kontrollü yas sürecine girmeyi kabul ederseniz devamında bir düzlüğe çıkmanız yaşamınızı sürdürmeniz muhtemeldir.

Yapılacak ilk iş gerçekle yüzleşmektir. Yüzleşmekten öncesi gerçeğin ne olduğunu anlamaktır. İlişkinin bu ritme gelmesinde sizin de bazı kabulleriniz, göz yummalarınız olduğunuzun farkında olmanız gerekir.

Dünyada kaba taslak üç tip insandan bahsedebiliriz: Alıcılar, vericiler, dengeleyiciler. Ayrım bana ait değil, Amerikalı psikolog Adam Grant'in bu konu üzerine yazdığı Almak Vermek isimli bir kitabı var.

Adam Grant'in kitabı daha çok iş hayatına, yaratıcılığa dönük bir çalışma.

Şayet özel hayatınızda bir alıcı ile beraberseniz ve onun gerçeğini uzunca zaman fark edemediyseniz, uzunca bir süre sömürülmüş olmanız muhtemeldir.

Sömürülmek ilk başta acı vermez. O basit bir sivrisinek ısırığı gibidir, işi bitene kadar çok fazla his yaratmaz ama sömürüsünü bitirip geri çekilmeye başladığında yanma ile tatlı bir kaşıntı, ardından acının yarattığı rahatsızlık oluşur.

Siz ondan gelen zehri çoktan hayatınıza almışsınızdır. Zaman tedavi zamanıdır. Önce bir miktar yaraya katlanmak sonra pansuman yapmak gerekir.

Bazı insanlar da bu yaranın içinde onunla kalmayı tercih edebilir. Bu da bir seçimdir.

Burada dikkat etmeniz gereken en önemli şey pansumanın etkisinin sonunda bir nasırlaşma yaratmamasıdır.

Öyle bir pansuman sürecine girmeniz gerekir ki, o yarayı iyileştirmeli devamında da size özünüzü, neşenizi, sevginizi, yaşam isteğinizi hatırlatmalıdır. Yoksa onun adı iyileşme olmaz. Onun adı dönüşüm ve farklı bir hâl almak olur.

Böyle bir sürece girdiğinizde dikkat etmeniz gereken yegâne şey özünüzü, yaşam amacınızı koruyabilmek olmaktır.

Bu nasıl olur?

En basit yolu dümeni başka tarafa kırmaktır.

İlişkinin başından itibaren alışkanlık hâline gelmiş olan bazı konfor alanlarından çıkmak ilk adımdır.

Bu da sizi sorumluluk almaya, plan yapmaya, yeni hedefler belirlemeye iter.

Bir ayrılığın ardından bunu yapmak yas sürecinin ardından refleks olarak gelir.

Önemli olan refleks olan bu davranışı önce eyleme ardından yeni bir alışkanlığa dönüştürebilmektir.

Tüm manzara bir araya geldiğinde hızla yayılan bencillik ve öz vericiliğin yarattığı dengesiz düzenle karşı karşıyayız. Otorite olma hırsının sadece toplum düzeninde, siyasi iktidar da değil, bireysel ilişkiler de yaşandığı çok kolay görülüyor.

Üzerine çok konuşulması, düşünülmesi gereken bir durumun içindeyiz. Fark edilmesini, anlaşılmasını dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"