25 Mayıs 2021

Gerçek mutluluğu hatırlayalım mı?

İnsanın varlığını kimliğini sürdürebilmesi için kendini gerçekleştirmesi gerekir. O kendini gerçekleştirme hâli ile dünya sisteminden bağımsız ve ayrı değildir. Dünya sistemi aslında potansiyel olarak her bireyin kendini gerçekleştirme dinamiğini taşır

Mutluluk çoğu insan için yaşamdaki önemli amaçlar arasında bulunuyor.

Doğru bir yaklaşım olmakla birlikte mutluluk kavramının altını dolduran öğelerin neler olduğu çok önemli.

Mutlu olmak istiyorsak ilk önce mutlu olmaktan ne beklediğimize odaklanmamız gerekiyor. Bizi mutlu edecek şeylerin listesini yapmadan önce mutlu olmanın nasıl bir hâl olduğu konusunda da farkındalığımızı yükseltmemiz kolaylaştırıcı olabilir.

Mutluluk üzerine birçok araştırma yapılıyor. Hem dünya genelinde hem ülke içinde. Bizim ülkemizde de TÜİK 2003 yılından itibaren Yaşam Memnuniyeti araştırmasını düzenli olarak her yıl yapıyor.

Bu araştırmaların amacı halkın yaşam kalitesi ve bu kalite ile kurduğu memnuniyet ilişkisini anlamak.

Mutluluk araştırmaları kavramın kendi iç dinamiğinden kaynaklı olarak oldukça farklı sonuçlar veriyor. Mutluluk ölçümünün içine giren değerler sonuçları önemli ölçüde değiştiriyor. Öyle ki, dünya çapında yapılan araştırmalarda sonuçlar sürekli farklılık gösterebiliyor. Bir araştırmada bir ülke en üst sıralarda yer alırken diğer araştırmalarda en alt sıralarda bulunabiliyor.

Ülkemizde de mutluluk ile ilgili rakamlar yıllar geçtikçe düşüş göstermekle birlikte çok farklı sonuçlar elde edilmiyor.

Mutlulukla ilgili tartışılan durumların başında ekonomik düzeyin, gelir seviyesinin mutluluğu etkileyip etkilemediği geliyor. Bizim ülkemizde yapılan araştırmalara bakarsak mutluluğumuz oldukça iyi bir seviyede.

Burada başka bir pencere açmak gerekiyor. Mutluluğu etkileyen negatif ve pozitif faktörler belirlenmiş. Bunlar arasında ekonomi ve siyaset negatif etki yarattığı konusunda geniş çaplı bir uzlaşı var.

O zaman sormamız gereken; ekonomik ve siyasi gerilime rağmen mutluluğumuz neden azalmıyor?

Soruya yanıt ararken yanımıza almamız gereken bir mutluluk anlayışı var. Mutluluk aslında her zaman bireyin kendini gerçekleştirmesi ile elde edilen haz, tatmin ve keyif olarak tanımlanabilir. Kendini gerçekleştirme ise bir hayalin, bir yaşam tasarımının hayatın denklemine uygun olarak ortaya çıkması olarak netleştirilebilir.

Kendinize bir rol, bir biçim, bir tarz belirlediğinizde bunları gelir durumunuzdan, siyasi değerlerinizden bağımsız olması pek mümkün değil. İnsan özü gereği belirli ülkülerle yaşar, bunları erdem haline getirdiğinde kendi bütünlüğünü oluşturur. Sanırım bizler mutlu olabilmek için bazı tamamlayıcı öğelerden uzaklaşmayı seçiyoruz.

TÜİK'in 2020 yılı Yaşam Memnuniyeti araştırmasından çıkan mutluluk sonuçlarına göre evliler evli olmayanlardan daha mutlu, 65 yaş üzeri diğerlerinden daha mutlu. En çarpıcısı ise bir okulu bitirmeyenlerin bitirenlerden daha mutlu olduğu sonucu.

Bireylerin en büyük mutluluk kaynağı ise sağlık.

Kadınlar erkeklerden daha mutlu.

Kadınların temel mutluluk kaynakları sağlık, sevgi, çocuklar, aileler.

Erkeklerin temel mutluluk kaynakları sağlık, sevgi, çocuklar, aileler, para, başarı.

Kadınların hayatında para, başarı ve kariyer erkeklerin hayatına göre daha az mutluluk sebebi.

2003-2007 yılları arasında TÜİK tarafından yürütülen araştırmada bireylerin yüzde 99,8'inin yaşamı için en önemli değer ailesi iken siyaset ve politika negatif bir değer olarak ortaya çıkıyor.

Tüm bu değerler ile dünyayı değerlendirirsek siyaset, politika, ekonomi kimsenin umurunda değil. Herkes mutlu mesut yaşıyor. O zaman bu kadar gerilim ve tatminsizlik neden ortaya çıkıyor?

Dünya sistemi açısından değerlendirirsek, ki onun şu anda en önemli değerleri siyaset, ekonomi iken, bireyler kendilerini dünya sistemine ait göremiyor ve kendini bunun dışında tanımlıyor.

Öğrenilmiş çaresizlik arttıkça yönetilmeye ve kadere olan razı hâl artıyor. Kişiler kendilerine sunulanlar içinde mutluluk arayışına giriyor ve başarılı bir şekilde çıkıyor.

Bir anlamda mutluluk erdem olan formundan uzaklaşıyor. Başka bir hâli mutluluk olarak tanımlıyoruz. Bu anlamda da mutluluk sandığımız şey mutluluk değil. Sadece öğrenilmiş çaresizliği kabul etmek ve buna uyum göstermek.

Daha genel olarak kendimizi gerçekleştirme, potansiyeli ortaya çıkarma konusunda kararlı olmazsak mutluluk bize kapitalizmin, siyasi otoritelerin sunduğu olanaklara itaat ederek geliyor. Bunun dışında kendini gerçekleştirerek mutlu olma haline geçmek istiyorsak bireylerin kendilerine dair farkındalıklarının açık olması önemli.

Tam burada yaşam deneyimini tatminsiz, isteksiz ve öylesine gören her bireyin kendine sorması gereken "Ben nasıl bir yaşam hayal etmiştim? Kim olmayı istemiştim?" Hatırlamak çok önemli.

Erken gençlik dönemlerinde çok başarılı bir kariyer hayali kuran, özgür ve bağımsız yaşamayı hayal eden kadınların orta yaşlarına geldiğinde temel mutluluk kaynağı olarak anneliği, aileyi görmeleri ve kariyerden vazgeçmeleri mutluluk değil aslında çaresizlik hissine teslim olmalarıdır.

Yine erken gençlik dönemlerinde seyyah olup alemi fethetmeyi isteyen bir erkeğin kırklı yaşlarında aile babası olup tek eş bunalımına girmesi, aldatmaya yönelmesi yavaş yavaş öğrenilmiş çaresizliğe teslim olurken son bir atak ile yaşam belirtisi vermeye çalışmasıdır.

İnsanın varlığını kimliğini sürdürebilmesi için kendini gerçekleştirmesi gerekir. O kendini gerçekleştirme hâli ile dünya sisteminden bağımsız ve ayrı değildir. Dünya sistemi aslında potansiyel olarak her bireyin kendini gerçekleştirme dinamiğini taşır.

Mutluluğa giden yolda ayak serçe parmağını sehpaya çarpanlar, bir parça rahatsızlık ve tatminsizliği kabul edebildiğinizde yaratımını yapmak istediğiniz kimliklerin, tarz ve biçimlerin ortaya çıkmasını sağlayabilirsiniz. Burada kabul etmemiz gereken en önemli şey yaratımımıza giderken bazı yaratım araçlarını da kendimizin yapacağıdır.

Ve yine hatırlamak gerekiyor; Hiçbir sistem insan olmadan var olamaz.

Sistemler ne kadar büyük ve güçlü görünse de insan bilincini, hayal kurma kapasitesini kısıtlayamaz. Bir kişinin imkansızı gerçeğe dönüştürebilmesi milyonlarca kişiye ilham olabilecek güçtedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"