1981 tarihli bir araştırma evlilik öncesi flört ilişkilerinde yaşanan şiddetin en az evlilikte yaşanılan kadar yaygın olduğunu ortaya çıkarıyor.
1985 yılında başka bir araştırma evlilikte fiziksel şiddete maruz kalanların evlilik öncesi ilişkilerinde de benzer şiddetlere maruz kaldıklarını belirliyor.
Flört şiddeti partnerlerin ilişki içerisinde birbirlerine fiziksel, sözel ve duygusal şiddet uygulamaları, davranışlarına kısıtlamalar getirmeleri olarak tanımlanıyor.
Küfür, tehdit etme, tokatlama, kıskançlık, küçümseme, azarlama, sahiplenme, yıldırma, baskı zorla cinsel ilişkiye girme flört şiddetinin içinde yer alıyor.
Ergenlerde flört içinde şiddetin ortaya çıkması ile ilgili birkaç yaklaşım var.
İlki, ebeveynlerin ve diğer rol model öğrenilen kişilerin yukarıdaki yaklaşımlarının olumlu sonuçlar verdiğini gören gençler bu davranış kalıplarını benimsiyorlar.
İkincisi, arkadaşların, yakın çevrenin ilişkinin nasıl olması gerektiğine dair olan düşünce kalıplarını benimsiyorlar. Erkek adam dediğin kadına böyle davranır, kadın dediğin böyle davranır gibi sürekli bitmeyen, tüketmeyen kalıplara sokan cümleler, düşünceler ergenlerin ait olma isteği ile kabul ediliyor.
Aile içerisinde şiddete maruz kalanlar kendi duygusal süreçlerini düzenleme, kontrol etme konusunda eksik kaldıkları için flörtte de şiddete yöneliyorlar. Tekrar gibi ortaya çıkıyor, oysa duygu kontrolü eksik bireyler.
Ebeveynleri tarafından cezalandırılan, ilgisiz bırakılanlar çocuklar da gençlik ve yetişkinlik döneminde flört içinde şiddet eğilimi gösteriyor. İllâ alacak o sevgiyi, ilgiyi ve hiç bırakmayacak.
Cinsel şiddete maruz kalmış erkek çocuklarının cinsel şiddet uygulama eğilimi daha fazla oluyor.
Cinsiyete yüklenen anlam
Erkeklerin kadınları kontrol etmesi, yönetmesi gerektiğine dair kültürel inançlar devamında baskıyı, cezalandırmayı ve güç kullanmayı getiriyor.
Bir de flört şiddetini kabul eden genç ve yetişkin kadınlar var. Erkeklerin kadınlardan sorumlu olduğuna inanan genç kızlar, kadınlığı pasif olması ve boyun eğmesi gerektiği ile yorumluyor. Bu düşünce genç kızın kendisine yönelik olan baskıyı, cezalandırmayı kabul etmesi anlamına geliyor.
Benzer şekilde erkeğin kadından üstün olduğu düşüncesini benimsemiş olan genç erkekte sevgilisine yönelik olan şiddet dolu davranışları normalleştiriyor, ilişkinin bir parçası ve gereği olarak görüyor.
Ailelere düşen sorumluluk kültürel örüntülerden bağımsız olarak devreye giriyor. Sevgi, özen, ilgi gibi ihtiyaçları yeterince karşılanmayan, sevgiden yoksun bırakılan, düşünceleri reddedilen gençler hem şiddet uygulamaya hem şiddet içeren davranışları kabul etmeye daha açık oluyorlar.
Flört bitince şiddet bitmiyor, evliliğe taşınması ve evlilik içindeki şiddetin de yaygınlaşmasına yol açıyor. Flört şiddeti aynı zamanda yeme bozuklukları, sigara ve madde kullanımı, depresyon ve kaygının artması ile de sonuçlanabiliyor.
Flört şiddetinden uzaklaştırma
1997 yılında Avery-Leaf ve ekibi flört şiddetini önlemek amacıyla bir eğitim programı uyguluyorlar. Bu programa 190 genç erkek ve 190 genç kız dahil ediliyor.
Ergenlere cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin zararlı etkilerinin neler olduğunu anlatmak, ilişkilerde eşitliği teşvik etmek, sağlıklı iletişim hakkında bilgilendirmek, şiddetin sorun çözme aracı olmadığını anlatıyorlar.
Programın sonucunda genç erkeklerin ve genç kızların hem şiddet eğiliminin azaldığını hem şiddeti daha az kabul edici duruma geldikleri sonucuna ulaşıyorlar.
Devam eden yıllarda başka araştırmacılar başka programlar da uyguluyor. Sonuç her zaman şiddetten uzaklaşma ve kabul etmeme yönünde çıkıyor.
Kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin her gün tekrar tekrar yaşandığı ülkemizde koruyucu, önleyici çalışmalar ile ilgili mücadeleler devam ederken uzun vadede şiddeti engellemek için belki bugünün ergenlerinin bilinçlendirilmesi fikri ilgili kurumların akıllarına düşer.
Kaynak: Set Zeynep, “Flört Şiddeti: Bir Gözden Geçirme”, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2020; 12 (4): 444-454